Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8339 E. 2022/459 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın fiil ehliyetinin bulunmadığı bir tarihte yaptığı taşınmaz satışının iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Gerekçe ve Sonuç: Daha önceki Yargıtay bozma kararında mirasbırakanın satış tarihinde fiil ehliyetinin bulunmadığının Adli Tıp Kurulu raporu ile sabit olduğu ve bu nedenle satış işleminin geçersiz olduğu belirtilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği belirtilmiş olup, yerel mahkemece bu bozma kararına uyularak davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun bulunarak onanmış ancak, davalı aleyhine nispi harca hükmedilmemesi doğru bulunmayarak hüküm bu hususta düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-BEDEL

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davası sonunda Suşehri Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23/06/2021 tarihli ve 2021/19 Esas 2021/205 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 20/01/2022 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı tereke temsilcisi, mirasbırakan ...’ın paydaşı olduğu 1668 (yeni 149 ada 1 ve 8) parsel sayılı taşınmazda, 1500 m2'lik yer satma konusunda davalı kardeşiyle anlaştığını, ancak bu miktar, devir için gerekli 5000 m2'nin altında kaldığından payının tamamını vekili aracılığıyla 30.09.1998 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik ettiğini ve aynı gün devredilen paya isabet eden miktar içinde kalan 2250 m2'lik bölümün ...’e ait olup, istenildiğinde iade edileceğine ilişkin harici sözleşme düzenlendiğini, ancak davalının iadeden kaçındığını, taşınmazın bir kısmının kamulaştırıldığını, temlik tarihinde ...’ın fiil ehliyetini haiz olmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına payları oranında tesciline, kamulaştırılan kısım için bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, davacı tarafından kendisine karşı daha önce aynı konuda açılan davanın reddine ilişkin olarak verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine Dairece bozulduğunu, bozmadan sonra Mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini, ...’ın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemece, temlikin 30.09.1998 tarihinde yapıldığı, 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 09/01/2020 tarihli ve 2016/13870 E., 2020/113 K. sayılı kararıyla; “Somut olayda, Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 26.12.2008 tarihli ve 4441 sayılı raporu ile mirasbırakanın 05.01.1998 tarihi itibari ile fiil ehliyetini haiz olmadığı sabittir. Eldeki davada çekişme konusu 1668 (yenileme ile 149 ada 1, 7 ve 8) parsel sayılı taşınmazdaki 714/1344 pay 30.09.1998 tarihinde, bir başka anlatımla, mirasbırakan ...’ın fiil ehliyetini haiz olmadığı bir dönemde temlik edilmiştir.

Hâl böyle olunca, ana taşınmazda (eski 1668 parsel) davalı ...’in 42/1344 pay sahibi olduğu gözetilerek, çekişme konusu 1668 (yenileme ile 149 ada 1, 7 ve 8) parsel sayılı taşınmazlarda ...’ın temlik ettiği 714/1344 pay dikkate alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle karar bozulmuş; davalı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 22/10/2020 tarihli ve 2020/2649 E., 2020/5377 K. sayılı kararıyla reddedilmiştir.

3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Suşehri Asliye Hukuk Mahkemesinin 23/06/2021 tarihli, 2021/19 Esas 2021/205 Karar sayılı kararıyla; bozma ilamında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Adli Tıp 4. İhtisas Kurulunun 26.12.2008 tarihli ve 4441 sayılı raporu esas alınarak mirasbırakan ...’ın 05.01.1998 tarihinde fiil ehliyetini haiz olmadığının kabul edilmesinin hatalı olduğunu, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen anılan raporun hükme esas alınmasının doğru olmadığını, ...’ın temlik tarihinde fiil ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti yönünden Mahkemece deliller toplanarak dosyanın Adli Tıpa gönderilmesi ve rapor alınması gerektiğini, mirasbırakanın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunu, Mahkemece bu konuda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan davacı tarafça sunulan raporun doğru kabul edilerek hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığını belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve inançlı işlem hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil, bedel isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13. maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu Kanun'a göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu Yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli ve 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.

Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, kararın (IV./2.) no.lu bendinde yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddi gerekir.

6.3.2. Ancak davanın kabulüne karar verilmesine rağmen dava değeri üzerinden davalı aleyhine nispi harca hükmedilmemesi doğru değil ise de değinilen bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerekli kılmadığından hükmün düzeltilerek onanması gerekir.

V. SONUÇ

1. Kararın (IV/6.3.1.) no.lu bendinde açıklanan nedenlerle; davalının yerinde bulunmayan sair temyiz itirazlarının reddine,

2. Kararın(IV/6.3.2.) no.lu bendinde açıklanan nedenlerle; davalının temyizi üzerine ve resen yapılan inceleme sonucu;

3. Hükmün 3. bendinin hükümden çıkarılarak yerine 3. bent olarak “Davanın kabulüne karar verilen değer üzerinden (1.192,45 TL) alınması gerekli 81.45 TL harçtan peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 56,25 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına” cümlesinin yazılmasına, hükmün 5. bendinin hükümden çıkarılarak, yerine 5. bent olarak “Davacı tarafından yapılan 308,70 TL tebligat ve posta gideri ile 227,90 TL ilk dava açılış giderinin (peşin harç 25,20 TL, başvurma harcı 25,20 TL ve keşif harcı 177,50 TL) davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin bu yöne ilişkin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20/01/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.