Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8341 E. 2023/3062 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tespit edilen taşınmaz üzerinde davacının zilyetlik iddiasına dayanarak tapu iptali ve tescil isteminin kabul edilip edilmeyeceğine ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacı tarafından ileri sürülen zilyetliğin hava fotoğrafları ve bilirkişi raporlarıyla çelişen tanık beyanlarına dayandığı, bu nedenle davacının zilyetliğini ispatlayamadığı gözetilerek mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay Kapatılan 16. Hukuk Dairesince hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mahkeme kararı davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, murisi evvellerinden intikal eden, murislerinin ölümü ile yapılan rızai taksimler sonucu kendi hissesine tekabül eden, uzun süreden beri zilyet ve tasarrufunda bulundurduğu taşınmazın kadastro tespitleri sırasında Onarı köyü 118 ada 105 parsel ve çok geniş bir alan olarak Hazine adına tespit edildiğini ileri sürerek, 118 ada 105 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının kısmen iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine temsilcisi davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin 16.04.2013 tarihli ve 2013/25 Esas, 2013/169 Karar sayılı kararı ile davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazın 01.10.2012 tarihli uzman bilirkişiler raporunda (A) ve (B) harfleri ile gösterilen toplam 8.077,28 m2 bölümün ifrazı ile davacı adına tesciline, kalan bölümün davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

B. Bozma Kararı

Yargıtay Kapatılan 16.Hukuk Dairesinin 04.12.2014 tarihli ve 2014/14612 Esas, 2014/14530 Karar sayılı kararıyla; "...Mahkemece; dava ve temyize konu olan bölümler üzerinde davacı adına edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek karar verilmiş ise de, yapılan araştırma, inceleme ve uygulama karar vermeye yeterli bulunmamaktadır. Davacı vekili tarafından 436.429,38 metrekare yüz ölçümünde ve ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit ve tescil edilmiş taşınmaz içinde kalan 8.077,28 metrekare yüz ölçümündeki bölüme yönelik dava açılmıştır. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıkların sözleri soyut ve denetime elverişli bulunmamaktadır. Alınan ziraatçı bilirkişi raporu da hükme yeterli bulunmamaktadır. Eksik araştırma, inceleme ve uygulama ile karar verilemez. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için; çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgeye ait tespit tarihinden 15, 20 ve 25 yıl önceki evrelerde çekilmiş hava fotoğrafları dosya içine getirildikten sonra; taşınmazın öncesini iyi bilen elverdiğince yaşlı kişiler arasından seçilecek ve üç kişiden oluşacak yerel bilirkişi kurulu, tarafların aynı nitelikteki kişiler arasından bildirecekleri tanıkları, üç kişiden oluşacak ziraatçı bilirkişi kurulu, jeodezi veya fotogrametri uzmanı bilirkişi ile uzman fen bilirkişi hazır olduğu halde mahallinde yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşifte; yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından çekişmeli bölümlerin öncelerinin ne olduğu, ilk olarak kim tarafından ve ne şekilde kullanılmaya başlandığı, kullanımın kim veya kimler tarafından ne şekilde ve hangi süre ile sürdürüldüğü gibi hususlar tek tek ve olaylara dayalı olarak sorulup saptanmaya çalışılmalıdır. Yerel bilirkişiler ve tanıkların sözleri arasında doğabilecek çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılarak yöntemince giderilmeye çalışılmalıdır. Keşfe katılacak ziraatçı bilirkişi kurulundan; çekişmeli bölümlerin tarımsal niteliğini bildirir, bu bölümler üzerinde sürdürülen zilyetliğin şekli ve süresini irdeler, bu bölümlerin eğim, bitki örtüsü ve toprak yapısı itibariyle komşu ham toprak niteliğindeki bölümlerden nasıl ayrıldığını açıklar şekilde; gerektiğinde temyize konu bölümün değişik yönlerinden çekilecek fotoğraflarla desteklenmiş ayrıntılı rapor alınmalıdır. Keşfe katılacak jeodezi ve fotogrametri uzmanı bilirkişiden; çekişmeli bölümlere ait ve tespit gününden 15, 20 ve 25 yıl önceki evrelerde çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde özel aletlerle inceleme yapılarak, öncesinin ne olduğu, ilk olarak ne zaman kullanılmaya başlanıp kullanımın nasıl sürdürüldüğü hususlarında değerlendirmeleri içerir ayrıntılı rapor; keşfe katılacak uzman fen bilirkişisinden de yapılacak keşif ve uygulamaları izleyip denetlemeye olanak verir, yerel bilirkişi ve tanıklar ile uzman bilirkişilerce gösterilen tarım arazisi bölümleri ve kullanım sınırlarının işaretlenmiş olduğu ayrıntılı rapor alınmalıdır. Bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek, ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmelidir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

C. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 22.12.2020 tarihli ve 2015/74 Esas, 2020/366 Karar sayılı kararı ile bozma öncesi ve bozma sonrası keşifte dinlenen mahalli tanıklar ve taraf tanıklarının beyanlarından; dava konusu taşınmazın davacının dedesi Mehmet tarafından onun ölümü ile davacının babası Davut tarafından ekilip biçildiği,davacının babasının ölümü ile kardeşler arasında yapılan taksim neticesinde davacıya intikal ettiği ve davacı tarafından ekilip biçildiği, her ne kadar fen ve jeodezi bilirkişilerince; hava fotoğraflarının incelenmesinde taşınmazın üzerinde kuru veya sulu tarım ürünleri ekilip biçilmeden sadece otundan yararlanmak amaçlı kullanıldığı belirtilmiş ise de; dinlenen tanık beyanları ve hükme esas almaya elverişli olduğu kanısına varılan ziraat bilirkişilerinin raporunda, komşu alanlarda yoğun mera bitkileri olmasına rağmen dava konusu taşınmaz üzerinde mera bitkisi olmadığı, sınır taşlarına göre söz konusu alanın uzun yıllardır işlendiği ve komşu alanlardan ayrıldığı dikkate alındığında, dava konusu taşınmaza davacının murisleri ve davacı tarafından nizasız ve fasılasız 20 yıl süre ile zilyet olunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

E. Temyiz Sebepleri

Davalı vekili temyiz dilekçesinde, dosya kapsamında alınan jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmaza ilişkin 1956-1975 ve 2004 tarihli hava fotoğraflarının incelenmesi sonucu çekişme konusu taşınmazda tarımsal faaliyet yapılmamış olduğuna ilişkin görüş bildirildiğini, ek raporlarında da aynı görüşü tekrarladıklarını, ziraatçi bilirkişilerin ise taşınmazın uzun yıllardır işlemeli tarımda kullanıldığı yönünde görüş bildirdiklerini, ancak uzun yıllardan kasıtlarını açıklayamadıklarını, taşınmaz üzerinde kendiliğinden yetişen otların biçilmesinin tek başına zilyetlik olgusunu oluşturmayacağını, rızai taksimin varlığına ilişkin herhangi bir araştırma yapılmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

I. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

1.3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun;

14. maddesinin ilgili kısımları şöyledir;

" Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40,kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir."

2.... Medeni Kanunu’nun 713. maddesinin ilk fıkrasında; “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir.” hükmü düzenlenmiştir.

3. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."

4. 4721 sayılı ... Medeni Kanunu'nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." düzenlemeleri yer almaktadır.

3. Değerlendirme

1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, dava konusu 118 ada 105 parsel sayılı, 436.429,38 m2 miktarlı, ham toprak vasıflı taşınmazın senetsizden Maliye Hazinesi adına tespit edildiği, tespitin 30.01.2008 tarihinde kesinleştiği, davacının çekişme konusu taşınmazın zeminde gösterilecek bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tescili istemli olarak ve ırsen, intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak eldeki temyize konu davayı açtığı anlaşılmaktadır.

2. Belirtmek gerekir ki; Mahkemece yapılan keşif neticesinde alınan 12.5.2017 tarihli kök, 10.2.2020 ve 11.02.2020 tarihli ek jeodezi ve fotogrametri bilirkişi raporlarında; çekişme konusu taşınmazın 1974-1975 ve 2004 tarihli hava fotoğrafları ile haricen incelenen 1956 ve 1973 tarihli uçuş fotoğraflarında yapılan incelemelerden; davaya konu yerde herhangi bir tarımsal faaliyetin görülmediği, dava konusu taşınmazın üzerinde herhangi bir ağaç türü bulunmayan açıklık alanlardan olduğu, ayrıca taşınmaz üzerinde kuru veya sulu tarım ürünleri ekilip biçilmeksizin yalnızca otundan yararlanmak amacıyla kullanıldığı hususlarının tespit edildiği, bu durumda kullanıma ilişkin diğer delillere ve mahalli bilirkişi ile tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği açıktır.

3. Hal böyle olunca, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK.'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

31.05.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.