Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8355 E. 2022/535 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın bir kısmının dava tarihinden önce üçüncü kişiye devredilmesi sebebiyle davanın reddine ilişkin kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, vekalet ücretine hükmedilmesine ilişkin kararın düzeltilmesi uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu iptali ve tesciline hükmedilen taşınmazla ilgili olarak, davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin eksik hesaplanması ve davalıdan tahsili yerine davacıdan tahsili şeklinde yazılmasının hatalı olduğu, ancak bu yanlışlığın düzeltilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği gözetilerek karar düzeltilerek onanmıştır.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen, tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İlk Derece Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, tarafların ortak mirasbırakanı babalarından kalan 1258 ve 716 parsel sayılı taşınmazlardaki miras paylarının müstakil tapu olarak kendisine verileceği vaadi ile davalının vekaletname talep ettiğini, okuma yazma bilmediğini ve işlemin ehemmiyeti konusunda yeterli donanım sahibi olmadığından hileli olarak Çarşamba 2. Noterliğinin 24.04.2002 tarihli ve 2514 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile davalıya taşınmaz alım satımı ve intikal yetkilerini içeren vekaletname verildiğini, vekil davalının 1258 parsel sayılı taşınmazdaki 4655/31920 payı ve 716 parsel sayılı taşınmazdaki 3/9 payını fikir ve iş birliği içerisinde hareket ettiği aynı zamanda yakın akrabası olan ... oğlu ...'ya temlik ettiğini, onun da kısa süre sonra davalıya devrettiğini, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, adli yardım talepli olarak tapu kaydının iptali ile adına tescile karar verilmesini istemiştir. 28.02.2018 tarihli celsede ve 01.05.2018 tarihli davanın esası hakkındaki beyan dilekçesinde, dava dışı 3. kişi adına kayıtlı 1258 parsel yönünden bedel isteğinde bulunduğunu bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalı, vekaletnamenin satış için verildiğini, dava konusu yerleri satın aldığı için bu durumun davacı tarafça hazmedilemediğini ve kötüniyetli olarak davanın açıldığını, kötüye kullanım söz konusu olsa idi adına kayıtlı başka taşınmazların da devredileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/06/2018 tarihli ve 2016/205 E., 2018/303 K. sayılı kararıyla;vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 1258 parsel sayılı taşınmaz yönünden bedele 716 parsel sayılı taşınmaz yönünden tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, bilgi sahibi olmayan mahalli bilirkişiler ve menfaat birliği içerisinde olan davacı tanıklarının beyanlarına itibar ile davanın kabulüne karar verilmesinin müvekkilinin mağduriyetine neden olduğunu, müvekkilinin davacının taşınmazlarını satma iradesi gösterdikten sonra, taşınmazı satın alan kişiden murislerinden kalan yerlerin başkalarında kalmaması için parasını ödeyerek satın aldığını, davacının Noter huzurunda verdiği vekaletnamenin mahiyetini bildiğinin tanık eşi tarafından da kabul edildiğini, işlemlerin yapılmasından uzun yıllar sonra dava açılmasının haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesi hükmünün kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 26/12/2018 tarihli ve 2018/2578 E., 2018/2694 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 11/03/2021 tarihli ve 2019/1219 E., 2021/1413 K. sayılı kararıyla; "… dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre ve özellikle dava konusu 716(yeni 101 ada 349) parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA,

Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; somut olayda, dava 17.03.2016 tarihinde açılmış olup, dava konusu 1258(yeni 115 ada 53) parsel sayılı taşınmazın dava tarihinden önce 08.12.2009 tarihinde dava dışı 3. kişiye devredildiği, kayıt maliki ... ...’in davada taraf olmadığı, dava tarihinde önce devredilen taşınmaz yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 125. maddesinin uygulama şartlarının bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde tazminat isteğinin bulunmadığı, yargılama sırasında yapılan tazminat isteğinin usulüne uygun açılan bir dava ile ileri sürülmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, dava konusu 1258(yeni 115 ada 53) parsel sayılı taşınmaz yönünden davalı ...’in malik sıfatı taşımadığı, dava dilekçesinde bedel istemi de bulunmadığı gözetilerek, pasif husumet yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.,‘’ gerekçesiyle bozulmuştur.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Çarşamba 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26/05/2021 tarihli ve 2021/140 E., 2021/134 K. sayılı kararıyla; 115 ada 53 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinden önce 08.12.2009 tarihinde dava dışı 3. kişiye devredildiği, kayıt maliki ... ...’in davada taraf olmadığı, dava tarihinden önce devredilen taşınmaz yönünden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 125. maddesinin uygulama şartlarının bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde tazminat isteğinin bulunmadığı, yargılama sırasında yapılan tazminat isteğinin usulüne uygun açılan bir dava ile ileri sürülmediği gerekçesiyle, davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili, bozma ilamı öncesinde kabulüne karar verilen 349 parsel sayılı taşınmaz yönünden hükmedilen vekalet ücretinin eksik hesaplandığını ileri sürerek, taşınmaz bedeli üzerinden vekalet ücreti hesaplanmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.3. Değerlendirme ve Sonuç

(V/2.) numaralı paragrafda yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; İlk Derece Mahkemesinin 29/06/2018 ve 2016/205 Esas, 2018/303 Karar sayılı kararıyla, kabulüne karar verilen 349 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili hüküm onanmış olup bu parsele ilişkin davacı lehine takdir edilmesi gereken vekalet ücreti, onama karar tarihi itibariyle A.A.Ü.T gereği 18.885,72 TL iken, 14.829,18 TL ye hükmedilmesi ve ücretin davalıdan tahsili yerine davacıdan tahsili şeklinde yazılması hatalı olup bozmayı gerektirmekte ise de, bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile kararın 6. bendi hüküm yerinden çıkarılarak yerine 6. bent olarak ''Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 18.885,72 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya ödenmesine,” cümlesinin yazılmasına, kararın bu haliyle 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 24.01.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.