"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemine ilişkin açılan davadan dolayı Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair verilen karar süresi içinde davacı ... vekili tarafından temyiz edilmekle; dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; Samsun ili, ..... ilçesi, .... Mahallesinde yaklaşık 30 yıl önce kadastro çalışmaları yapılırken 22 parsel sayılı taşınmazın kenarından geçen kadim köy yolu, kenarında kavaklar dikili olması sebebi ile uçakla yapılan hava fotoğrafları çekiminde görülmediğinden ... adına kaydedildiğini Ortaklar Mahallesinde kadastro yenileme çalışması yapıldığını, yol olarak kadimden beri kullanılan yerin yine davalı parseli içinde tespit edildiğini, mahallinde keşif yapılarak davalıya ait Ortaklar Mahallesinde bulunan 22 parsel sayılı taşınmazın kadimden beri yol olarak kullanılan kısmının ayrılarak yol olarak paftasında gösterilmesi istemi ile Kadastro Mahkemesinde dava açmış, Mahkemece görevsizlik kararı verilerek, dosya görevli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde; öncelikle davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, zaman aşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, dava konusu parselde yapılan çalışmanın Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesinin uygulanmasına yönelik olduğunu, yenilik doğurucu hakkın ortaya çıkmayacağını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Havza Asliye Hukuk Mahkemesinin 06/10/2015 tarihli ve 2015/203 E., 2015/280 K. sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesi uyarınca, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açılmasının mümkün olmadığı, 25/2/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun ile 3402 sayılı Kanun'un 12. maddesi 3. fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet ve diğer kamu tüzel kişileri dahil, tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” hükmünün eklendiği, aynı Kanun'un 3. maddesi ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen geçici 10. madde ile bu Kanun'un 12. madde 3. fıkra hükmünün Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalara dahi uygulanacağı hükmünün getirildiği, Kanunda öngörülen bu sürenin hakkın varlığını ortadan kaldıran hak düşürücü süre olduğu, çekişmeli taşınmazın tespitinin 18/9/1984 tarihinde kesinleştiği davanın ise 23/09/2014 tarihinde, on yıllık süre geçtikten sonra açıldığı anlaşılmakla, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Havza Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; Mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahiyetleri gereği tescile tabi olmayan ve özel mülkiyete konu olamayacak yerlerin tescili halinde açılacak davalarda 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağını belirterek, Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1. maddesi, “Tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazı davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyetliğinde bulunduran kişi, o taşınmazın tamamı, bir parçası veya bir payı üzerindeki mülkiyet hakkının tapu kütüğüne tesciline karar verilmesini isteyebilir."
3.2.2. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 maddesi, “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz.”
3.2.3. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesi, “Tapuda kayıtlı olmayan ve aynı çalışma alanı içinde bulunan ve toplam yüzölçümü sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönüme kadar olan (40 ve 100 dönüm dahil) bir veya birden fazla taşınmaz mal, çekişmesiz ve aralıksız en az yirmi yıldan beri malik sıfatıyla zilyetliğini belgelerle veya bilirkişi veyahut tanık beyanlarıyla ispat eden zilyedi adına tespit edilir.”
3.2.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun ve 16/3. maddesi, “…Yol, meydan, köprü gibi orta malları ise haritasında gösterilmekle yetinilir.” hükümlerini içermektedir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Davacı çekişmeli taşınmazın bir bölümünün kadim yol olduğu iddiasına dayanarak bu bölümün tapu kaydının iptali ile paftasında yol olarak gösterilmesini talep etmiştir. Kural olarak kadim yolların imar ihya ve zilyetlik yoluyla kazanılması mümkün değildir. 25/02/2009 tarihinde kabul edilerek 14/03/2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasına “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklinde ekleme yapılmıştır.
3.3.2. Aynı Kanun'un 3. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'na eklenen geçici 10. madde ise, “Bu Kanunun 12. maddesinin 3. fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz kesin hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.
3.3.3. Ancak, 5841 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasına eklenen, “Bu hüküm, iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” cümlesinde yer alan "...iddia ve taşınmazın niteliğine" ibaresi ve 3. madde ile 3402 sayılı Kanun'a eklenen “Geçici 10. madde” Anayasa Mahkemesinin 12/05/2011 tarihli ve E.2009/31 K.2011/77 sayılı kararı ile iptal edildiğinden kamu malı olduğu iddiasıyla açılan tapu iptali ve tescil davaları on yıllık hak düşürücü sürenin dışında bırakılmıştır.
3.3.4. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun “Kamu malları” başlıklı 16/B maddesinde de yollar kamu malları arasında sayılmaktadır. Bu itibarla kadim yol iddiasına dayalı olarak kamu kurumu tarafından açılan tapu iptali ve terkin talepli bu davada da 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesinin 3. fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmaması gerekir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/02/1990 tarihli ve 1989/1-700 Esas 1990/101 Karar sayılı kararı da bu yöndedir.
3.3.5. Hal böyle olunca, Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirtilen iptal kararı göz önüne alınarak, çekişmenin esasının incelenmesi gerekirken, davanın hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle reddine karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ... vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulüne, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, temyiz eden davacı tarafından yatırılan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 26/12/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.