Logo

1. Hukuk Dairesi2021/8486 E. 2022/8248 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro tespitine karşı açılan tapu iptali ve tescil davasında, davalının davayı kabul etmesine rağmen mahkemenin hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar vermesinin doğru olup olmadığı.

Gerekçe ve Sonuç: Davalının, davacıların taleplerini kabul etmesinin hak düşürücü süreden öncelikli olduğu ve kesin hüküm doğuracağı gözetilerek, yerel mahkemenin hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine ilişkin kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : KAYNARCA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacılar vekilinin istinafı üzerine, Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince verilen, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin karar, davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacılar, kadastro sırasında Sakarya ili, .... ilçesi, ..... Mahallesi çalışma alanında bulunan 941 parsel sayılı taşınmazın tamamının tek parça olarak davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ancak taşınmazın güney kısmında kendilerine ait tapulu taşınmazların (13 ve 14 parsellerin) uzantılarının bulunduğunu, telle çevrili olan bu kısımları kendilerinin kullandığını, bu hususun taraflarca bilinip kabul edildiğini ileri sürerek taşınmazın tapu kaydının iptali ile kullanımlarında olan kısımlarının adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, davaya süresinde cevap vermemiş, ön inceleme duruşmasında davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesinin 20/09/2018 tarihli, 2015/260 Esas, 2018/174 Karar sayılı kararıyla; 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davacılar vekili, davalı tarafın davayı kabul ettiğini, hak düşürücü sürenin başlangıcının hatalı tespit edildiğini, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 23/05/2019 tarihli, 2019/443 Esas, 2019/403 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 941 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin 02/04/1999 tarihinde kesinleştiği, davanın ise 10/09/2015 tarihinde açıldığı, dava tarihi itibari ile 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde yer alan 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, İlk Derece Mahkemesince davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine dair hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacılar vekili, istinaf dilekçesindeki itirazlarını yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. maddesinde, kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere karşı kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak dava açılamayacağı açıklanmıştır.

Bu on yıllık sürenin hak düşürücü niteliğinde olduğu ve taraflarca öne sürülmese bile mahkemece kendiliğinden değerlendirileceği tartışmasızdır.

3.2.2. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesine göre, feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir.

HMK’nın 308. maddesi uyarınca davayı kabul, davalının mahkemeye yönelik olarak yapacağı tek taraflı bir irade beyanı ile davacının talep sonucuna muvafakat etmesidir ve dava konusu uyuşmazlık esastan sona ermektedir. Bu anlamda usul hukuku anlamında kabul, kesin hükmün sonuçlarını doğurur.

Öte yandan HMK’nın 308/2. maddesinde: “Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm ifade eder." düzenlemesi yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

Çekişmeli 941 parsel sayılı taşınmaz dava dışı Maliye Hazinesi adına tespit görmüş ve tespit itirazsız 02/04/1999 tarihinde kesinleşip tapu siciline tescil edilmiş, 22/07/2013 tarihinde Hazine tarafından davalı ...’e satış yoluyla temlik edilmiştir.

Mahkemece, yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş ise de, somut olayda dava konusu taşınmazın 1999 yılında kadastro tutanağının kesinleştiği, o tarihten davanın açıldığı 10.09.2015 tarihine kadar kadastrodan önceki hukuki sebepler bakımından 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3. fıkrasındaki 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği tespiti doğrudur.

Ne var ki, davalı ön inceleme duruşmasında davayı kabul ettiğini beyan edip, bir sonraki duruşmada davacılara ait olan yerlerin sehven kendisinin adına tescil edildiğini belirtip keşif yapılarak sınırların tespitini istemiştir. Hak düşürücü sürenin bir hakkı ortadan kaldıran-sona erdiren niteliğe sahip olması, davayı kabulün ise; davalının üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği bir dava olması ve kamu düzenine aykırı bir sonuç doğurmaması şartıyla davacının ileri sürdüğü hakkının gerçekte var olup olmadığından bağımsız olarak davaya son veren ve kesin hükmün sonuçlarını doğuran bir taraf işlemi olması nedeniyle Mahkemece davayı kabul beyanına üstünlük tanımak suretiyle işlem yapılması gerekir.

Hal böyle olunca; mahallinde keşif yapılarak davalının kabul beyanının taşınmazın hangi kısmını kapsadığının açıkça tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davacıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371 inci maddesi gereğince Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 saylılı HMK’nın 371 inci maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine, 14/12/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.