"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
KARAR : Kabul
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece, Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme kararı taraf vekillerince süresinde temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, 1015 sayılı kadastral parselin paydaşları iken, 8843 m2 yüz ölçümündeki taşınmazın 1294 m2'lik kısmının davalı tarafından kamulaştırılmasına karar verildiğini, bu doğrultuda açılan acele el koyma ve tescil davaları sonucunda anılan taşınmazın sadece 1294 m2'lik bölümünün davalı adına tesciline hükmedildiği halde davacıların paylarını da kapsar biçimde taşınmazın tamamının davalı adına tescil edildiğini, bunun üzerine, davalının açtığı tapu kaydında düzeltim davası sonucunda söz konusu taşınmazın 1294 m2 miktarındaki kısmının davalı, kalan 7549 m2 bölümünün ise adlarına tescili yönünde hüküm kurulduğunu, ancak, anılan kadastral parselin imara tabi tutulması sonucu yeni imar parsellerinin oluşması nedeniyle hükmün tapuda infaz edilemediğini ileri sürerek, imar uygulaması nedeniyle infaz edilemeyen Mahkeme kararının dikkate alınması suretiyle tapu kayıtlarının iptaliyle payları oranında adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, husumetin Tapu Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini, kesin hüküm bulunduğunu, kamulaştırma dışı alanın davacılar adına tescili gerektiğini belirtmiştir.
III. MAHKEME KARARI
Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.02.2015 tarihli ve 2014/27 Esas, 2015/78 Karar sayılı kararıyla, Tapu Müdürlüğünce Mahkeme hükmünün uygulanması isteğinin reddedilmesi nedeniyle davacıların söz konusu idari işlemin ya da hatalı uygulanan imar planının ilgili kısmının iptaline yönelik idari yargıda dava açmaları gerektiği gerekçesiyle yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Birinci Bozma Kararı
1. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
2. Dairenin 21.06.2018 tarihli ve 2015/9826 Esas, 2018/11340 Karar sayılı kararıyla: “...Somut olayda; dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, çekişmenin taraflar arasındaki idari bir işlemden kaynaklanmadığı, idari işlemin iptaline yönelik de herhangi bir isteğin bulunmadığı, öte yandan, davacıların, hükmen tescil ilamının tapu kayıtlarına yansıtılmasını istedikleri, dolayısıyla, mülkiyet hakkına dayanarak eldeki davayı açtıkları sabittir. Bu durumda, uyuşmazlığın çözümünün adli yargının görev alanında kaldığı açıktır. Hal böyle olunca, işin esasının incelenmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
B. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.07.2021 tarihli ve 2018/639 Esas, 2021/124 Karar sayılı kararıyla, Mahkeme kararı ile taşınmazın davacılar adına tesciline karar verildiği, taşınmaz imar gördüğünden hükmün infaz edilemediği, alınan bilirkişi raporuna göre yeni oluşan parsellerde davacıların payı belirlenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı vekili temyiz başvurusunda bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde, son alınan ek bilirkişi raporu ve davalı Üniversitenin de kabulüne göre karar verilmesi gerekirken ilk alınan rapora göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, 6548 ada 9 parsel sayılı taşınmazın müstakil olarak adlarına tescilinin yapılması gerektiğini, bu parselde kamulaştırma yapılmadığını, davalının talebinin de bu yönde olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı vekili temyiz dilekçesinde, davanın husumet yönünden veya kesin hüküm nedeniyle reddi gerektiğini, müvekkilinin yolsuz tescil işleminde en ufak bir kusur ve ihmali olmadığından aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığını, harçtan muaf olduğundan kararda harç alınmasının da hatalı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, yolsuz tescil hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 705. maddesi; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.” 1022. maddesinin birinci fıkrasında ise “Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.” hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.
2. 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesi; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır.
3. Değerlendirme
1. Somut olayda, dava konusu 1015 parsel sayılı 8.843 m2 miktarlı tarla nitelikli taşınmazda davacıların paydaş olduğu, taşınmazın 1294 m2'lik kısmının davalı tarafından kamulaştırıldığı, ancak Tapu Müdürlüğünce taşınmazın tamamının kamulaştırma nedeniyle davalı adına tescil edildiği, davalı Üniversite tarafından davacılar ve Tapu Müdürlüğü hakkında Denizli 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan dava sonunda verilen 28.02.2006 tarihli ve 2004/544 E., 2006/84 K. sayılı karar ile 1015 parsel sayılı taşınmazın 1294 m2'lik kısmının davalı Üniversite adına, kalan 7549 m2'lik bölümünün ise önceki malikleri olan davacılar adına, önceden sahip oldukları payları oranında yeni parsel numarası verilmek sureti ile tesciline hükmedildiği, kararın derecattan geçerek kesinleştiği, ancak imar uygulaması sonucu anılan taşınmazın muhtelif imar parsellerine gittiği, davacıların söz konusu kararın infaz edilmesi isteğiyle Kadastro Müdürlüğüne yaptıkları başvuruya verilen cevap ile 1015 sayılı kadastral parselin tamamının imara tabi tutulması nedeniyle, Mahkeme kararının uygulama kabiliyetinin bulunmadığının bildirildiği anlaşılmaktadır.
2. Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, imar parsellerinin ferdileştirilmesinin mümkün olmayıp, paydaşlara yine müşterek mülkiyet şeklinde pay verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığından bu yöne ilişkin davacı vekilinin temyiz itirazı yerinde değildir.
3. Ancak, dava konusu 1015 parsel sayılı taşınmazın 11.04.2006 tarihinde imar görerek 6164 ada 1 ve 6163 ada 1 parsel sayılı taşınmaza gittiği, 6164 ada 1 parsel sayılı taşınmazın ise 18.10.2020 tarihinde tekrar imar görerek 6548 ada 9 ve 6548 ada 7 parsel sayılı taşınmaz olduğu, kadastral parselden kamulaştırma harici kalan davacıların paylarının uzman bilirkişi marifetiyle imar parsellerine hangi oranda yansıması gerektiğinin saptanması gerekirken noksan soruşturma ile yetinilip hatalı bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle ve hükmün infazında tereddüt yaratacak şekilde miktar (m2) üzerinden iptal-tescile karar verilmesi doğru değildir.
4. Kabule göre de, davalının harçtan muaf olduğu ve davanın açılmasına sebebiyet vermediği gözetilmeksizin karar-ilam harcı alınması, aleyhine yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretine hükmedilmesi de isabetsizdir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine,
2. (V/C.3.3-4) numaralı paragrafta açıklanan nedenlerden ötürü 6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA,
Peşin alınan temyiz karar harcının istek hâlinde ilgiliye iadesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
28.02.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.