"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Davacı ... vekili dava dilekçesinde; Elazığ ili, Baskil ilçesi, Çiğdemlik köyü çalışma alanında bulunan ve sınırları dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın 20 yılı aşkın süredir nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatıyla müvekkili tarafından kullanıldığını, taşınmazın üçüncü kişilerle ilgisinin bulunmadığını, bahçe niteliğinde olup kayısı ve başka tür ağaçlarla kaplı olduğunu belirterek taşınmazın davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı Hazine, davaya süresi içerisinde cevap vermemiş, aşamada davaya konu taşınmazın dere yatağı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın mera ve aktif dere yatağı olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince, "Mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın karar vermek için yeterli bulunmadığı açıklanarak, dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ait en az üç ayrı evreye ilişkin yüksek çözünürlüklü hava fotoğraflarının Harita Genel Komutanlığından, aynı tarihler arasında düzenlenen fotoplan, fotometrik ve fotogrametrik paftaların ise, İl Kadastro Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması ve ardından taşınmaz başında jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi, jeolog ve 3 kişilik ziraat mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulunun katılımıyla yeniden keşif yapılması ve bu keşif sırasında dinlenilecek davada yararı bulunmayan komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıklarından, taşınmazın öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, evveliyatının kamu malı niteliğindeki mera olup olmadığı hususlarının etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılması, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişiye hava fotoğrafları ve uydu fotoğrafları üzerinde stereoskopik inceleme yaptırılması, kadastro paftası ile Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen tevzii paftası çakıştırılarak taşınmazın yakınından geçen Karakaya Barajının kamulaştırma sınırını da gösterecek şekilde çekişmeli taşınmazın konumunun belirlenmesi, ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan çekişmeli taşınmazın belirtilen dönem içindeki niteliği ve kullanım durumunu kesin olarak belirleyen, evveliyatının mera olup olmadığını açıklayan, taşınmazı değişik yönlerden gösterir fotografları da içerir raporlar alınması, jeolog bilirkişiden ise taşınmazın aktif dere yatağı niteliğinde mi olduğu yoksa terkedilmiş dere yatağı niteliğinde mi bulunduğu hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli rapor hazırlamasının istenilmesi, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamada; birleştirilen dosya davacısı ... vekili; Elazığ ili, Baskil ilçesi, Çiğdemlik köyü çalışma alanında bulunan ve sınırları dava dilekçesinde belirtilen taşınmazın 40 yılı aşkın süredir nizasız ve fasılasız olarak malik sıfatıyla müvekkili tarafından kullanıldığını, taşınmazın üçüncü kişilerle ilgisinin bulunmadığını, bahçe niteliğinde olup kayısı ve başka tür ağaçlarla kaplı olduğunu belirterek taşınmazın davacı adına tescilini talep etmiştir.
Feri müdahale talebinde bulunan ... vekili; müvekkilinin davacının eşi olması nedeniyle tescil davasında hukuki yararının bulunduğunu, müvekkili ve davacının taşınmazı 50 yılı aşkın süredir taşınmazı beraber malik sıfatıyla zilyet olarak kullandığını, mera olarak belirtilen yerin esasen mera olmadığını, taşınmazın sehven mera olarak kaydedilmesi nedeniyle hakkında ceza yargılamasının sürdüğünü belirterek davacı yanında feri müdahil sıfatıyla katılma talebinde bulunmuştur.
Müdahale talebinde bulunan ...; 43 parsel sayılı taşınmaz mera olarak tespit edilmiş ise de bu yerde kendisine ait ev, bahçe ve artezyen kuyusunun bulunduğunu,bu yere ilişkin vergi kaydının da bulunduğunu, aynı taşınmazın farklı bir yerinde davacıların da hakkının bulunduğunu belirterek bu taşınmazdaki haklarının zayi olmaması için açılan davaya müdahil olarak katılmayı talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, müdahil ... davasının açılmamış sayılmasına, davacı ...’in iddiasına konu olup fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen bölüm yönünden davacı yararına iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle bu bölümün davacı adına tesciline, davacı ... iddiasına konu (B) ve (F) harfleri ile gösterilen kısım ile birleştirilen dosya davacısı ...’in iddiasına konu olup (C) ve (D) harfi ile gösterilen bölümler yönünden ise bu yerlerin pafta çakıştırmaları ile mera içerisinde kaldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; karar Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince, “Mahkemece Yargıtay bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi yapılan araştırma, inceleme ve uygulama da hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Bozma ilamına uyulmakla, taraflar yararına usuli müktesep hak oluşur. Bu hakkın zedelenmemesi için bozma gereklerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesi gerekir. Hükmüne uyulan bozma ilamında, kadastro paftası, Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen tevzii paftası çakıştırılarak taşınmazın konumunun belirlenmesi, yöntemince mera araştırması yapılması ve taşınmazın dere yatağı olup olmadığının belirlenmesi gereğine değinildiği halde, kadastro paftası ve Toprak Tevzi Komisyonunca düzenlenen tevzii paftası çakıştırılmakla birlikte, buna ilişkin krokide çekişmeli taşınmaz bölümlerinin batı hududuna ilişkin kadastral sınır denetime elverişli şekilde gösterilmediğinden dava konusu taşınmazların konumu ve batısında bulunan mera ile ara sınırı rapordan anlaşılamadığı halde bu husus üzerinde durulmamış, bu yolla iddia konusu taşınmazların sınırları kesin olarak belirlenmemiş, mera araştırması yönünden komşu köyler halkından dinlenen tek mahalli bilirkişinin taşınmazın evveliyatını, bir diğer ifade ile mera olup olmadığını aydınlatmaktan uzak beyanı ile yetinilmiş, zirai bilirkişi raporunda taşınmazların komşu mera parseli karşısındaki durumu belirtilmemiş, bu kapsamda aralarında doğal ya da yapay ayırıcı unsurlar bulunup bulunmadığı açıklanmamış, jeolog bilirkişi raporunda taşınmazın aktif dere yatağı olmayıp, taşkın etkisi bulunmadığı belirtilmekle birlikte fen bilirkişi raporunda 1962 ve 2006 tarihlerinde yapıldığı belirtilen taşkın koruma hatlarının yeri tam olarak gösterilmemiştir. Bu şekilde eksik araştırma ve incelemeye dayalı karar verilmesi isabetli olmadığı gibi, bozmaya uyulmasından sonra eldeki dosya ile birleşen ...’in davasına konu (C) harfi ile gösterilen bölümün, mevcut raporlara göre toprak tevzi çalışmaları sırasında mera olarak sınırlandırılan taşınmaz içerisinde kalmadığı da anlaşılmakta olup, mahkemenin bu yöndeki gerekçesi de isabetli değildir.
Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşılabilmesi için Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmazlara ait eski ve yeni tarihli ortofoto ve uydu fotoğrafları ile Harita Genel Müdürlüğü web sitesinin harita sorgulama sayfasına girilerek, taşınmazın bulunduğu köyü/mahalleyi kapsayacak şekilde hangi yıllara ait hava fotoğrafı bulunduğu araştırılıp belirlenmek ve (denetimin sağlanması bakımından) ilgili sayfanın çıktısı dosya arasına alınmak suretiyle, buradan elde edilen verilere göre dava tarihinden 15-20-25 yıl öncesine ilişkin farklı dönemlerde çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının en az üç tanesi tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulmalı, ayrıca dava konusu taşınmazlara komşu taşınmazların kadastro tutanakları ve varsa dayanakları olan kayıt ve belgeler getirtilip, dosya bu şekilde ikmal edilmeli, bundan sonra mahallinde, elverdiğince yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan aynı köyden ve komşu köyler halkından ayrı ayrı üçer kişilik mahalli bilirkişi kurulu ve taraf tanıkları ile üç kişilik uzman ziraat mühendisi bilirkişi kurulu, üç kişilik jeodezi ve fotogrametri mühendisi, üç kişilik jeolog bilirkişisi ile fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, bu keşif sırasında dinlenilecek mahalli bilirkişi ve tanıklardan, taşınmazların ayrı ayrı geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden kime nasıl intikal ettiği, kim tarafından, ne zamandan beri ve ne suretle kullanıldığı, öncelerinin geleneksel biçimde kullanılan mera, yaylak, kışlak ya da aktif dere yatağı olup olmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmaları halinde, imar-ihyaya konu edilip edilmediği, imar-ihyaya konu edilmişse ihyanın hangi tarihte bitirildiği ve öncesi dere yatağı ise dere etkisinden ne zaman kurtulduğu hususlarında maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanlar arasındaki çelişkilerin gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmesine çalışılmalı; çekişmeli taşınmaz bölümlerinin niteliğine ve fiziksel özelliklerine ilişkin mahkeme hakiminin gözlemi keşif tutanağına yansıtılmalı; ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin ayrı ayrı toprak yapısını, eğimini, bitki desenini ve diğer yönlerden komşu mera parselinden nasıl ayrıldığını açıklayıp, tarımsal niteliğini belirten, taşınmaz üzerinde bir zilyetlik mevcut ise zilyetliğin şeklini ve süresini, zilyetliğe ara verilip verilmediğini irdeleyen, her bir taşınmaz bölümünün üzerinde bulunan ağaçların cinsini, sayısını, yaşını ayrı ayrı belirtir ve taşınmaz bölümlerinin değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile (özellikle taşınmazın sınırındaki mera parseli ile sınırını gösterir) desteklenmiş, bilimsel esaslara ve somut verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulundan, dosya içerisinde bulunan ve yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş hava fotoğrafları üzerinde uygulama yaptırılarak, taşınmazların önceki ve şimdiki niteliğini, mera vasfında ya da dere yatağı niteliğinde olup olmadığını, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmaları halinde, imar-ihyaya konu edilip edilmediğini, imar-ihyaya konu edilmişse ihyanın hangi tarihte bitirildiğini belirtir ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeolog bilirkişi kurulundan ise, taşınmazın aktif dere yatağı niteliğinde olup olmadığı, dere yatağından kazanılıp kazanılmadığı ve derenin etki alanı içerisinde kalıp kalmadığı hususlarını bildirir, denetime açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor düzenlenmesi istenilmeli; fen bilirkişisine, keşif ve uygulamayı denetlemeye, taşınmazların kadastro paftası ve toprak tevzi çalışması sırasındaki konumunu ve DSİ tarafından yapılan taşkın koruma setlerinin yerlerini göstermeye elverişli, ayrıntılı rapor ve harita düzenlettirilmeli, diğer taraftan davacılardan ... iddiası yönünden TMK'nın 713/4 ve 5. fıkraları gereğince, keşif sonucu elde edilen bilirkişinin rapor ve krokisine göre gerekli yerel ve gazete ilanları yöntemine uygun bir biçimde yapılmalı, ilanın yapıldığı gazete ile ilan tutanakları dosya arasına konulmalı ve yasal 3 aylık sürenin dolması beklenilmeli, bundan sonra toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.” gerekçesiyle araştırmaya yönelik olarak bozulmuştur.
Karara karşı, davacı ... vekili tarafından süresinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla; tetkik hakiminin raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, TMK’nın 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. ve 17. maddelerine dayalı olarak açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinden, davaya konu alanda 1977 yılında kadastro çalışması yapıldığı, eldeki davanın asıl davacı ... tarafından 05/08/2010 tarihinde açıldığı, bozma sonrasında birleştirilen ... davasının 09/03/2017 tarihinde açıldığı, bozma öncesinde düzenlenen 15/06/2011 tarihli fen bilirkişisi raporuna göre karar düzeltme talebine ve asıl davaya konu taşınmazın bir kısmının dere yatağı olarak tescil harici bırakılan alanda bir kısmının ise mera olarak tespit edilen 43 parsel sayılı taşınmazda kaldığı, birleştirilen davalarda talep edilen taşınmazların asıl dava dosyasındaki taşınmazla çakışmadığı, bozma sonrasında düzenlenerek hükme esas alınan bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazın şeklen ve konum olarak farklı gösterildiği, taşınmazın kuzeyinde gösterilen seddenin de ilk rapordan farklı olarak taşınmazın içinde konumlandırıldığı, bozma öncesi tanzim edilen raporda 43 ve 403 parsel sayılı mera parsellerine ayrı ayrı yer verilmişken bozma sonrası düzenlenen raporda yalnızca 403 parsel sayılı taşınmaza yer verildiği, yargılama aşamasında davacının bilirkişi raporlarına bu yönlerden itiraz ettiği, taşkın koruma setinin DSİ tarafından 1962 yılında inşa edildiği, yine DSİ tarafından köy tüzel kişiliğinin talebi üzerine 2006 yılında Hor Çayı’nın taşkına neden olan kısmı üzerinde ıslah çalışmalarının yapıldığı, derenin akış yönünün paftada gösterilenden farklı olduğu, taşınmazın batısında bulunan 43 parsel sayılı taşınmazın 1962 yılında yapılan toprak tevzi çalışmaları sırasında 136 numaralı mera parseli olarak belirlendiği ve 1976 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında da mera olarak tespit edildiği, tespite karşı yapılan itirazların Komisyon kararıyla reddedilmesi üzerine asıl davada davacı ..., birleştirilen dosya davacısı ... ve arkadaşları tarafından Baskil 2. Tapulama Mahkemesinde açılan tespite itiraz ve tescil davasında 43 parsel sayılı taşınmazın Karakaya Baraj Gölü’nün suları altında kaldığının anlaşılması nedeniyle 23/07/1987 tarih ve 1985/284 E., 1987/92 K. sayılı kararla 43 parsel sayılı taşınmazın tapulama dışı bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleştiği, 1981 yılında 43 parsel sayılı taşınmazın Karakaya Barajı kotu içerisinde kalan 283.600 metrekare yüzölçümlü kısmının kamulaştırılmasına karar verilerek 1987 yılında kıymet takdirinin yapıldığı, yine davacı ..., birleştirilen dosya davacısı ... ve arkadaşları tarafından 43 parsel sayılı taşınmaza ilişkin olarak Baskil Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tespitin iptali ve tescil davasında taşınmazın “kot dışında kalan kısmının taşlık ve çakıllık olduğu, mera vasfında olduğu” gerekçesiyle 22/09/1993 tarihli ve 1993/34 E., 1993/245 K. sayılı kararla davanın reddine karar verildiği, davaya konu alanda komşu taşınmazlar hakkında yenileme çalışmalarının yapıldığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin anılan bozma kararına aşağıdaki hususların da eklenmesi gerekmektedir.
1- Mahkemece bozma kararı üzerine verilen 27/12/2018 tarih ve 2015/54 E., 2018/527 K. sayılı karara karşı asıl ve birleştirilen dosya davacıları ... ve ... ile davalı Hazine vekili tarafından temyiz yoluna başvurulmuş olmasına rağmen bozma ilamında hükmü temyiz edenler arasında ...’in gösterilmediği, bu hususun maddi hatadan kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
2- Mahkemece bozma kararı öncesinde asıl dosya davacısı ... yönünden 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde öngörülen miktar sınırlaması bakımından araştırma yapılmış ise de, birleştirilen davanın davacısı ... hakkında da bu yönde bir araştırma yapılması gerekmektedir.
3- Bozma kararı sonrasında davaların birleştirilmesi üzerine, fen bilirkişisi Fatih Kehya tarafından düzenlenen 17/07/2018 tarihli bilirkişi raporunda, asıl ve birleştirilen davalarda davacıların adlarına tescilini talep ettikleri taşınmaz bölümlerinin birbirinden farklı olduğu, tarafların birbirlerinin kullandığı yerlerde hak iddia etmediği, öte yandan dava tarihleri arasında 7 yıllık fark bulunması nedeniyle incelenen dönemlerin aynı olmadığı, yapılan keşifte de yerel bilirkişi ve tanıkların zilyetliğin süresi ve sürdürülüş biçimi hakkında her iki davacı yönünden ayrı ayrı ve açıkça dinlenmediği, bu haliyle davaların birlikte görülmesinin usul ekonomisine katkısı bulunmadığı gibi yargılamanın sağlıklı yürütülmesi ve denetime elverişli rapor düzenlenebilmesi için davaların ayrılarak yürütülmesi gerekmektedir.
4- Bozma kararı öncesinde düzenlenen 15/06/2011 tarihli fen bilirkişisi raporu ile bozma kararı sonrasında tanzim edilen 17/07/2018 tarihli fen bilirkişisi raporunun karşılaştırılmasında, karar düzeltemeye ve asıl davaya konu taşınmazın her iki raporda farklı şekil ve sınırlarla gösterildiği, 1962 yılında inşa edildiği anlaşılan setin taşınmaza göre konumunun farklı olduğu, bozma kararı öncesi raporda gösterilen 43 parsel sayılı taşınmazın bozma kararı sonrası raporda gösterilmediği, 43 ve 403 parsel sayılı taşınmazların sınırlarının açıkça gösterilmediği ve zeminde bulunan derenin de krokiye yansıtılmadığı tespit edilmiştir. Mahkemece, raporlar arasında oluşan çelişkiler giderilmeksizin eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, Mahkemece yeniden yapılacak keşifte davacının dava konusu ettiği taşınmaz sınırlarının neresi olduğunun tereddüde yer vermeyecek şekilde açıklattırılarak raporda gösterilmesi, bu bölümün kadastro paftası ve toprak tevzi haritası ile çakıştırılması, davaya konu taşınmazın ve komşularının sınırları ile aynı alanda bulunan set ve derenin zemindeki konumunun kamulaştırma kotu da gösterilmek suretiyle rapora yansıtılması, bozma ilamındaki eksiklikler de dikkate alınmak suretiyle hazırlanan rapora karşı varsa itirazların değerlendirilmesi, buna göre yargılamaya devam edilmesi gerekmektedir.
5- 17/07/2018 tarihli fen bilirkişisi raporunda, F harfi ile gösterilen ve davacının eşi ve aynı zamanda feri müdahil olan ... tarafından kullanıldığı belirlenen taşınmaz bölümü hakkında dosya kapsamında herhangi bir tescil talebinin bulunmadığı anlaşılmış olup, HMK’nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak bu taşınmaz bölümü hakkında da hüküm kurulması hatalıdır.
6- 43 parsel sayılı taşınmazın kadastro sırasında mera olarak tespit edildiği, yukarıda açıklandığı üzere tespite itiraz davasında taşınmazın tapulama dışı bırakılmasına dair verilen kararın kesinleştiği, taşınmazın Karakaya Barajı kotu içerisinde kalan 283.600 metrekare yüzölçümlü kısmının kamulaştırılmasının uygun görüldüğü, davacılar ve arkadaşları tarafından taşınmaza ilişkin olarak genel mahkemede açılan tespitin iptali ve tescil davasında taşınmazın “kot dışında kalan kısmının taşlık ve çakıllık olduğu, mera vasfında olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmekle, Mahkemece yeniden yapılacak keşifte davaya konu taşınmazın bir kısmının 43 parsel sayılı taşınmaz içerisinde kaldığının anlaşılması halinde, ilgili Mahkeme kararlarının varsa haritaları temin edilerek uygulanmak suretiyle 43 parsel sayılı taşınmazın ne kadarının tapulama harici bırakıldığı, bundan sonra ne kadarının kamulaştırıldığı, güncel kadastro paftasında 43 parsel sayılı taşınmazın sınırlarının ne olduğu belirlenerek 22/09/1993 tarihli ve 1993/34 E., 1993/245 K. sayılı kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği değerlendirilmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
7- Birleştirilen dosya davacısı ... temyiz dilekçesinde, 17/07/2018 tarihli fen bilirkişisi raporunda C harfi ile gösterilen taşınmaz bölümüne ilişkin dava açtığını belirtmiş ise de; yapılan keşif üzerine düzenlenen raporda bu davacının D harfi ile gösterilen taşınmaz bölümünü de kullandığının bildirildiği anlaşılmış olup davacının hangi taşınmaz bölümünü davaya konu ettiğinin yargılama sırasında aydınlatılmaması isabetsiz olup birleştirilen dosya davacısına davasını açıklamak üzere süre ve imkan tanınmalı, daha sonra davaya konu edilen taşınmaz bölümü yönünden yargılamaya devam edilmelidir.
8- Kabule göre de, her bir davacının talebine konu olan taşınmaz bölümünün değeri ayrı ayrı belirlenerek harç ve yargılama giderlerine her iki davacı yönünden ayrı ayrı hükmedilmesi gerekirken belirlenen toplam taşınmaz değeri üzerinden davacı aleyhine harca hükmedilmesi hatalıdır.
Hal böyle olunca, bozma kararında değinilen hususlara ilave olarak, Mahkemece yukarıda belirtilen hususların gözetilmesi suretiyle toplanan ve toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan yönler karar düzeltme istemi üzerine yeniden yapılan inceleme neticesinde anlaşıldığından, davacı ...'in yerinde görülen karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kabulüyle, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 25/05/2021 tarih, 2019/1057 Esas, 2021/4345 Karar sayılı bozma kararına yukarıda belirtilen hususlar ilave edilmek suretiyle Yerel Mahkemenin 27/12/2018 tarih, 2015/54 Esas, 2018/527 Karar sayılı kararının (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 04/04/2022 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.