"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS - BEDEL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil-tenkis-bedel davası sonunda Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 21/09/2021 tarihli ve 2021/1413 E. - 2021/1157 K. sayılı karar, süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istemli olarak temyiz edilmekle duruşma günü olarak saptanan 19.04.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ...... geldiler, duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babası ...'un maliki olduğu 626 parsel sayılı taşınmazdaki 33 numaralı ve 13 parsel sayılı taşınmazdaki 15 numaralı bağımsız bölümlerini satış göstermek suretiyle torunu olan davalı ...'e devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile payı oranında adına tesciline, olmazsa tenkise, olmadığı takdirde taşınmaz bedellerinin miras payı oranında tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davacının yapılan temliklerden haberdar olduğunu, mirasbırakanın taşınmazlarını mirasçılarına paylaştırdığını, dava konusu 13 parsel sayılı taşınmazdaki bağımsız bölümlerden bir kısmını dava dışı çocukları ..., ... ile davacı ...'ye devrettiğini, babası olan ...'in mirasbırakan ile arasındaki problemler nedeniyle ...'e devredilecek paya istinaden 15 numaralı bağımsız bölümün kendisine temlik edildiğini, yine mirasbırakanın dava dışı 335 ve 336 parsel sayılı taşınmazları ile 1369 ada 1 parsel sayılı taşınmazlardaki bağımsız bölümlerini de çocuklarına paylaştırdığını, çok sayıda taşınmazı ve başkaca malvarlığı bulunduğunu, temliklerde mal kaçırma amacı olmadığını, tenkis isteği bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 27/03/2019 tarihli ve 2014/873 E. - 2019/356 K. sayılı kararıyla; taşınmazların mal kaçırma amacıyla temlik edildiği iddiasının ispatlanamadığı, mirasbırakan tarafından hak dengesi gözetilerek taksim yapıldığı, tenkis isteği bakımından ise; 15 numaralı bağımsız bölüm yönünden, 1 yıllık hakdüşürücü sürenin geçtiği, 33 numaralı bağımsız bölüm yönünden, taşınmazın saklı payı ihlal etme isteğiyle devredildiğinin ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, Yerel Mahkemenin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı tarafın ikrarı ve Yerel Mahkemenin de tespitine göre murisin, değeri milyonlarla ölçülen malların sahibi olduğundan dolayı ilgili taşınmazları torunu olan ...'a satma gibi bir ihtiyacı olmadığını, müvekkilinden mal kaçırma amacıyla yapılan muvazaalı işlemin tapuda satış olarak gösterildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 17/01/2020 tarihli ve 2019/1422 E. - 2020/59 K. sayılı kararıyla; 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, denkleştirmenin kabul edilebilmesi için tüm mirasçılara taşınmaz temlik edilmesi ya da hak, para vs. verilmesi ve kendisine taşınmaz devredilen kimsenin mirasçı olmasının zorunlu olduğu, davalı ...'in babası aynı zamanda mirasbırakanın oğlu olan ... hayatta olduğundan davalının mirasçı sıfatının olmadığı, bu nedenle de denkleştirme savunmasına itibar edilemeyeceği, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairece, “ Somut olaya gelince; davacı tanık deliline dayanmamış, tüm çocuklarına taşınmaz devreden mirasbırakan tarafından davalıya yapılan temliklerin muvazaalı olduğuna ilişkin olgular ortaya konulamamıştır. Mirasbırakanın başka malvarlıklarının da bulunduğu gözetildiğinde temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır. Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken genel ispat kuralları gözardı edilerek yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar verilmiştir.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 21/09/2021 tarihli ve 2021/1413 Esas- 2021/1157 Karar sayılı kararla; hükmüne uyulan bozma ilamı doğrultusunda davacı tarafça iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davada ileri sürülen iddialar tekrarlanarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması istenilmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, satış sözleşmesinden kaynaklanan muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tenkiş, olmazsa bedelin tahsili istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.2.2. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
6.2.3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
6.2.4. HMK'nın 297/2. maddesinde “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” düzenlemesi yer almaktadır.
6.2.5. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373. maddesinin 2. ve 3. fıkraları "....Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtayca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosya, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderilir.
Bölge adliye mahkemesi, 344. madde uyarınca peşin alınmış olan gideri kullanmak suretiyle, kendiliğinden tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra Yargıtayın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir..." hükmünü içermektedir.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Kararın (V/2.) nolu paragrafında yer alan ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak yazılı şekilde karar verilmesinde kural olarak bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine.
6.3.2. Ne var ki, HMK'nın 297/2. maddesi uyarınca hakimin infazı kabil karar verme yükümlülüğü vardır. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince bozma ilamına uyulduğuna göre; bundan sonra yapılacak iş, bozmaya ve HMK'nın 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibaret olup, yazılı olduğu üzere istinaf isteminin reddi şeklinde hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.
Ancak anılan bu husus yargılamanın tekrarını gerektirmediğinden, Bölge Adliye Mahkemesi kararının hüküm kısmının düzeltilerek onanması, 6100 sayılı HMK’nın 370/2. maddesi hükmü gereğidir.
6.3.3. Öte yandan Bölge Adliye Mahkemesince bozma sonrası verilen istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin kararın sadece davacı tarafından temyiz edildiği, verilen kararda davalı lehine 2.040.00 TL olarak hükmedilen vekalet ücretinin davalı tarafından temyize getirilmediği, bu durumda vekalet ücreti yönünden usuli müktesep hakkın oluştuğu gözetilerek, her ne kadar davanın reddine karar verilmesi halinde dava değeri olan (davacının payına düşen miktar) 72.500 TL üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğine 10.225.00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmekte ise de, usuli kazanılmış hak ilkesi gereği 2.040.00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
V. SONUÇ:
1. Açıklanan nedenlerle davacının işin esasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,
2. Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün tüm bentleri hükümden çıkarılarak yerlerine 1., 2., 3., 4., 5., 6. bentler olarak;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin ve tamamlama harcı olarak alınan toplam 4.952,78 TL'den mahsubu ile fazla alınan 4.893,48 TL'nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına, 2.040.00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
6-Kararın HMK'nın 301. maddesi gereği taraflara re'sen tebliğe çıkarılmasına,''
cümlelerinin yazılmasına, Bölge Adliye Mahkemesi kararının DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının yatırana iadesine, 19/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.