"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : GEBZE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Gebze 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen iptal-tescil isteğinin reddine, bedel isteğinin kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26/04/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı asil ... ve davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat Kaan Çağlayankaya geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, satış yetkisi de içeren vekaletname ile önceden tanıdığı davalı ...’yı vekil tayin ettiğini, vekil ...’ın maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 7 no.lu bağımsız bölümleri eşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiğini devirlerin bilgisi ve rızası dışında gerçekleştirildiğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, kendisine herhangi bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmazsa dava tarihi itibarıyla rayiç değerleri tespit edilerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 62.000 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslahla 402.124,80 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalılar, ...ile davacının ortak bir arkadaşı aracılığıyla tanıştıklarını, davacının, bir dönem ...’ın muhasebe işlemlerini yaptığını,davacının ...’dan borç aldığını ve karşılığında üçüncü kişilerden aldığı çekleri verdiğini, çeklerden bir kısmının tahsil edildiğini, bir kısmının ise ödenmemesi üzerine davacıya ait dava konusu taşınmazların 165.000,00 TL bedelle ...’a satılması hususunda anlaştıklarını, satış bedelinin bir kısmının borca mahsup edilerek, davacıya 85.000,00 TL nakit verildiğini ve çeklerinin iade edildiğini, vekaletnamenin yapılan satış nedeniyle verildiğini, tüm işlemlerin davacının bilgi ve rızası ile yapıldığını, davacının kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, taşınmazların dava tarihinden önce üçüncü kişilere devredildiği, davalı tarafça davacı ile aralarında olduğu iddia edilen alacak-borç ilişkisinin ve bu borcun mahsubundan sonra kalan satış bedelinin davacıya ödendiğinin ispatlanamadığı, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ...’in vekilin eşi olup durumu bilebilecek konumda olduğu gerekçesiyle, iptal- tescil isteğinin reddine, bedel isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı ...’ın ortak bir arkadaşı aracılığı ile davacı ile tanıştığını, davacının bu dönemde ticaretle uğraştığını, zaman zaman da davalı ...’ın muhasebe işlerini yürüttüğünü, bu süreçte davacının, davalı ...’dan borç aldığını, karşılığında da ...’a üçüncü kişilerden almış olduğu ileri keşide tarihli çekleri teminat olarak verdiğini, çeklerin bir kısmının tahsil edildiğini, ...’ın davacının çekleri ve borçlarını ödeyemediğini öğrenmesi üzerine davacıdan aldığı çekleri iade edip, verdiği borcu istediğini, davacı ise borcunu ödeyecek nakti olmadığından 2 adet taşınmazı olduğunu, daire bedellerinin bir kısmının borcuna mahsup edilmesi, geri kalan kısmının ise kendisine ödenmesi halinde taşınmazları ...’a satabileceğini söylediğini, bunun üzerine tarafların taşınmazların birinin 85.000,00 TL, diğerinin 80.000,00 TL olmak üzere toplam 165.000,00 TL bedelle davalıya satışı hususunda anlaştıklarını, bu anlaşma gereğince ...’ın elinde bulunan çekleri davacıya iade ettiğini, üzerine de 85.000,00 TL'yi elden davacıya nakit olarak verdiğini, davacının işlerinin yoğun olduğundan tapuya gidemeyeceğini, ancak kendisine vekalet verebileceğini söyleyerek devir işlemleri için ...’ı vekil tayin ettiğini, ...’ın vekil olarak taşınmazları üzerine almasının mümkün olmaması nedeniyle diğer davalı eşi ...’e devrettiğini, taşınmazların ...tarafından tekrar satılığa çıkarıldığını, davacının taşınmazların yeniden satışına aracılık ettiğini ve bu nedenle davacıya satış fark bedeli ödendiğini, yapılan tüm devirlerden davacının haberdar olduğunu, davacının iddiasını ispat edemediğini, ayrıca Mahkemece taşınmazların dava tarihindeki bedellerine hükmedilmesinin doğru olmadığı gibi, dava tarihindeki belirlenen bedellere dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinin de yanlış olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 15/09/2021 tarihli ve 2021/645 Esas, 2021/1119 Karar sayılı kararıyla; dava konusu taşınmazların davacı ... adına kayıtlı iken, Şaduman tarafından 08.05.2014 tarihli 10885 yevmiye no.lu, satış yetkisi içerir vekaletname ile davalı ...’nın vekil tayin edildiği, vekil ...tarafından taşınmazların 09.05.2014 tarihinde eşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle devredildiği, ... tarafından da dava tarihinden önce üçüncü kişilere satış yoluyla devredildiği, taşınmazların dava tarihi itibariyle keşfen saptanan değerleri toplamının 402.124,80 TL olarak belirlendiği, bu bedel üzerinden dava ıslah edilerek eksik harcın tamamlandığı, davalı tarafça her ne kadar vekaletname tarihinden önce davacıdan alacaklı olduğu iddia edip bu konuda çek alışverişi olduğu ve yine çek bedeline mahsuben ve bir kısmı da nakit olmak üzere elden davacıya ödeme yapıldığı , tüm bu alışverişin gerçek devir anlamında davacı tarafından ...'a yapıldığı hususunda savunmada bulunulmuşsa da bu konuda davalı tarafın savunmasını usulünce delillendiremediği, davalı tarafça bu konuda yargılama sırasında ve istinaf aşamasında yemin deliline de dayanılmadığı,davalı tarafça devirlerden sonra davacıya ödeme yapıldığı da iddia edilmediği, davalıların karı koca olup, davacıyı zararlandırma kastı ile hareket ettikleri ve davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, dava tarihi itibarıyla taşınmazların toplam değerleri üzerinden yapılan ıslah uyarınca davalıların tazminattan sorumlu tutulmalarında hukuka aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; Yerel Mahkeme ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, istinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ile hükmün bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu’nun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle (V/3.2.) no.lu paragrafta yer verilen yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinin yerinde olmasına, (III) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesinin gerekçesine göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafta yazılı olduğu üzere karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 20.601,14 TL bakiye onama harcının hükmü temyiz eden davalılardan alınmasına, 26/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.