"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili, olmazsa tazminat istemli dava sonunda Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 28.05.2021 tarihli, 2021/35 Esas ve 2021/287 Karar sayılı ilamı yasal süre içerisinde asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 26.04.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi, davetiye tebliğine rağmen başka gelen olmadı. Duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilhare dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Asıl davada davacı dava dilekçesinde, 192 ada 66 parseldeki 33 numaralı bağımsız bölüm üzerindeki ipoteğin, davalılardan ... ile dava dışı ... ve ... arasında yapılan 30.07.2009 tarihli inanç sözleşmesi uyarınca ... tarafından 30.000,00 TL ödenmesi koşuluyla davalı ... tarafından kaldırılmasının kararlaştırıldığını, anılan bedelin ödenmesine rağmen davalı ... tarafından ipoteğin kaldırılmadığını, çekişmeli taşınmazın satışı için yapılan ihalede davalının bu parayı kullanarak taşınmazı edindiğini, davalı tarafın kötü niyetli eylemi sonucunda anılan taşınmazının ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satıldığını, davalıların sözleşme gereği yüklendikleri edimleri yerine getirmediklerini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa rayiç değerinin ihalenin gerçekleştiği andan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davacı dava dilekçesinde, taşınmazı satış vaadi sözleşmesi ile davalı ... (asıl davada davacı)’den 20.000,00 TL bedelle satın aldığını, mali müşavir olarak taşınmazı uzun yıllar büro olarak kullandığını, taşınmazın cebri ihale sonucu satıldığını yeni malik tarafından gönderilen ihtarname ile öğrendiğini ileri sürerek tapu iptali ve tescile, olmazsa taşınmazın değerinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı şirket ve ... cevap dilekçelerinde, taleplerin zamanaşımına uğradığını, daha önce aynı talepler ile ilgili olarak açılan davada alacağa hükmedildiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, daha önce dava dışı ... ve arkadaşları tarafından davalılara karşı açılan dava sonuncunda 30.000,00 TL'nin 10.08.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verildiği ve çekişmeli taşınmazın icra marifetiyle satıldığı gerekçesi ile asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde asıl davada davacı ile birleştirilen davada davacı tarafından temyiz isteminde bulunmuşlardır.
2. Bozma Kararı
Dairenin 19.02.2020 tarihli ve 2016/15325 Esas ve 2020/1072 Karar sayılı ilamı ile mahkeme kararının onamasına karar verilmiş, birleştirilen davada davacının karar düzeltme başvurusu üzerine Dairenin 28.10.2020 tarihli, 2020/2045 Esas ve 2020/5539 Karar sayılı ilamı ile; “... Birleştirilen davada davacı ...’ın dayandığı taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle istenebilecek hakkın şahsi hak niteliğinde bulunduğu ve bu durumda ayni hakkın önüne geçemeyeceği gözetildiğinde bu sözleşme gereğince iptal tescil isteğinin reddine karar verilmiş olması doğrudur. Birleştirilen davada davacı ...’ın bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine. Ne var ki, davacı ... terditli olarak, taşınmaz değeri oranında bedel isteğinde bulunmuş olup, mahkemece bu hususta herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın asıl davanın davalılarına yönelik talepte bulunulduğu düşüncesiyle davanın reddine karar verilmiştir… Birleştirilen davada davacının bedel isteği bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.” gerekçesiyle Daire ilamının birleştirilen davada davacı ... yönünden kaldırılması ile mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 28.05.2021 tarihli, 2021/35 Esas ve 2021/287 Karar sayılı ilamıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak ispatlanamayan asıl davanın reddine, birleştirilen davada ispatlanamayan tapu iptali ve tescil talebinin reddine, tazminat talebinin kabulüne karar verilmiştir
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı temyiz dilekçesinde özetle, dosyada yer alan protokol ve inanç sözleşmesi uyarınca dava dışı ...'ın asıl davada davalılar vekilinin hesabına dava konusu taşınmazdaki ipoteği kaldırması için 30.000,00 TL yatırdığını, ...'nin dava konusu taşınmazdaki ipoteği kaldırmak için para aldığının dosya kapsamında sabit olduğunu ancak bu para ile ipoteği kaldırmayarak taşınmazın satılmasına neden olduğunu ve ihaleden de kendisinin aldığını, kötü niyetli olduğunu, dava dışı ...’ın yatırdığı paranın iadesi için dava açtığını ve davanın kabul edildiğini, ...'nin faize ödediği bedel düşülerek kalan bedelin tahsiline karar verilmesi gerektiğini, davanın tapu iptali ve tescil istemli olduğunu, terditli olarak da bedel talep edildiğini, bedel isteminin reddi hususunda gerekçe olmadığını, birleştirilen dava yönünden davacı ...'ın taşınmaz için 20.000,00 TL bedel ödediğini ve taşınmazı malik sıfatıyla kira ödemeden kullandığı, bu nedenle mahkemece keşfen tespit edilen değerin değil ödenen bedelin iadesi yoluna gidilmesi gerektiğini ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, asıl davada inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa bedel, birleştirilen davada ise satış vaadi sözleşmesinden kaynaklı tapu iptali ve tescili olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir.
Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
İnanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nin 26 ve 27 nci maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır. Uygulamada mesele, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile ilişkilendirilip, bu karar dayanak yapılmak suretiyle çözüme gidilmektedir.
6.2.2. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 97 nci maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almaktadır.
6.2.3. Kaynağını Borçlar Kanununun 22 nci maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri, Borçlar Kanununun 213 üncü maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706 ncı ve Noterlik Kanununun 89 uncu maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan, tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edim yerine getirilmediğinde Türk Medeni Kanununun 716 ncı maddesi uyarınca açacağı tapu iptali ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
6.3. Değerlendirme
Dairenin (IV.2.) paragrafta belirtilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak ve özellikle asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı ... tarafından dava konusu taşınmazdaki ipoteğin kaldırılmasının sağlanmadığı, ayrıca Besim’in davacı olduğu ve aleyhine karar verilen asıl davada da karar düzeltme yoluna başvurmadığı ve bu kararın kesinleştiği gözetilerek taleple bağlı kalınmak suretiyle (IV.3.) paragrafta belirtildiği şekilde taşınmazın değerine hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; asıl davada davacı/birleştirilen davada davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, asıl dava için aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcı ile birleştirilen dava için aşağıda yazılı 5.123,25 TL bakiye onama harcının temyiz eden asıl davada davacı / birleştirilen davada davalı ...’den alınmasına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.