Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9233 E. 2022/2915 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında davacının mirasçı sıfatıyla değil, zilyetlik devri ile taşınmazı iktisap ettiğini ileri sürmesine rağmen mahkemenin davayı taraf sıfatı yokluğundan reddetmesi.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, mirasbırakanından zilyetlik devri yoluyla taşınmazı iktisap ettiğini ileri sürmesi ve bu iddiasını destekleyen zilyetlik devir senedini sunması sebebiyle davada taraf sıfatının bulunduğu, bu durumda terekedeki mirasçılık sıfatının ve mirasçılarla birlikte dava açma zorunluluğunun aranmaması gerektiği gözetilerek yerel mahkeme kararının ve onu onayan Yargıtay kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki davadan dolayı Kahta 2. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 04.10.2018 tarihli ve 2015/47 Esas - 2018/424 Karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2018/5668 Esas - 2021/2594 Karar sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:

-KARAR-

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazın davacının mirasbırakanından intikal ettiği, davacı lehine zilyetlik yoluyla edinme koşullarının gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulü ile çekişmeli 127 ada 18 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hükmün davalı tarafından temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli ve 2014/18844 Esas, 2014/12524 sayılı kararı ile, “...Davacı, yargılama sırasında taşınmazın, annesinden kendisine intikal ettiğini ileri sürmüştür. Mahkemece çekişmeli taşınmazın davacıya intikal şekli açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu durum, dava koşulu bakımından önem arz etmektedir. Kural olarak; TMK'nın 640/2. ve 702/2. maddelerine göre; miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Murisin terekesi üzerinde mirasçıların TMK'nın 701. ve 702. maddelerine göre belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK'nın 702. maddesi uyarınca tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Dava da bir tasarrufi işlem olduğundan tüm mirasçıların birlikte üçüncü kişi durumunda bulunan davalılara karşı dava açmaları zorunludur. Davacı, dava konusu taşınmazın, adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Şayet dava konusu taşınmaz, satış, bağış ya da murisin ölümünden sonra yapılan paylaşım ile davacıya kalmış ise, davanın şimdi olduğu bu haliyle yürütülmesi, dava konusu yer açıklanan yollarla davacıya kalmamış ve terekeye dahil bir taşınmaz ise, davacının üçüncü kişiye karşı tek başına dava açamayacağı düşünülerek davanın dava koşulundan reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu haliyle davacının tek başına 3. kişi durumunda olan davalıya karşı dava açma sıfatı ve yetkisi bulunmamaktadır. Dava dışı kalan mirasçının, böyle bir davada 11.10.1982 tarihli ve 3/2 sayılı YİBK'na göre de, sonradan muvafakatının ya da açılan davaya karşı olurunun alınması veya miras şirketine mümessil tayini suretiyle dava koşulunun yerine getirilmesi de mümkün bulunmamaktadır. Öte yandan dava şartı, kamu düzeni ile ilgili olduğundan taraflarca ileri sürülmese dahi Mahkemece; davacıdan taşınmazın annesinden ne şekilde kendisine devredildiği konusunda açıklama istenmesi, taksim, bağış, satış vs. gibi nedenlerden birine dayanması durumunda, bu hususu kanıtlaması için süre ve imkan verilmesi, bundan sonra iddianın ileri sürülüş şekline göre, öncelikle dava şartı üzerinde durulması, taşınmazın tereke malı olmadığının saptanması halinde yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın esası bakımından, miras şirketine dahil bir mal ise reddine karar verilmesi gerekirken, bu usuli eksiklik yerine getirilmeden yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de, dosya içerisinde bulunan mahalli bilirkişi ve tanık beyanları birbiriyle çeliştiği halde çelişki giderilmeksizin hüküm kurulması da isabetsizdir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiş, Mahkemece, bozma kararına uyularak yapılan yargılama neticesinde, dava konusu taşınmazın terekeye ait bir taşınmaz olduğu, bu nedenle davacının 3. kişiye karşı tek başına dava açamayacağı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş; anılan kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli ve 2018/5668 Esas, 2021/2594 sayılı kararı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekili karar düzeltme isteğinde bulunmuştur.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 06.11.2014 tarihli bozma kararından sonra, davacı dava konusu taşınmazın zilyetliğini annesinden devraldığını ileri sürmüş ve Kahta Noterliğinin 09.06.1983 tarihli, 02002 yevmiye numaralı taşınmaz zilyetlik devir senedini sunmuştur. Böyle bir durumda davacı mirasbırakan annesinden irsen intikal ve taksim iddiası ileri sürmediğine göre davada taraf sıfatı bulunduğundan, davayı tek başına açmasında kanuna aykırılık bulunmamasına rağmen Mahkemece, davanın usulden reddine karar verilmiş, (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesi tarafından maddi hata ile hüküm onanmıştır.

Hal böyle olunca, davacının davada taraf sıfatının bulunduğu gözetilerek hükmüne uyulan bozma kararı gereğince işin esasının incelenmesi, yerinde yeniden keşif yapılıp, tanıkların dinlenmesi, 09.06.1983 tarihli senedin zemine uygulanması, toplanan ve toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekirken, kanunda yer almadığı halde sağ olan davacı ...’ın muhtemel mirasçıları olan dava dışı eşi ve çocuklarının davaya dahil edilip yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

Anılan bu husus karar düzeltme isteği üzerine bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin 6100 sayılı HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.'un 440. maddesi uyarınca kabulüne, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin (Kapatılan) 24.03.2021 tarihli ve 2018/5668 Esas, 2021/2594 Karar sayılı kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, hükmün açıklanan nedenlerle 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 07/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.