"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay'ca duruşmalı olarak incelenmesi istenilmekle; duruşma için belli edilen 26.05.2021 gün ve saatte temyiz eden davacı ..., ... ... vekili Avukat Hüsamettin Hasçelik ile aleyhine temyiz istenilen davalı vekili Avukat ... geldiler. Gelenlerin yüzlerine karşı duruşmaya başlandı. Tarafların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmanın bittiği bildirilip, süresinde yapılan inceleme sonucu verilen geri çevirme kararı ile istenilen belgeler de getirtilip dosyasına konulduktan sonra yeniden inceleme raporu ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.
I.DAVA
Davacılar ... ve ... ..., 145 ada 68 parsel sayılı taşınmazın yarı hissesinin kök murisleri ... Oflu'ya, dip muris ...'den irsen intikal ve taksim yolu ile kaldığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile ... mirasçıları adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Yargılama sırasında ..., ..., ... davacılar ile aynı iddia ile, ..., ..., ... ... ..., ... ... ... dava konusu taşınmazın ... ..., ... ... ve ... ... adlarına tescili talebiyle davaya katılmışlardır.
II. CEVAP
Davalı ..., davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davaya dahil edilen; ... ..., ..., ..., dava konusu taşınmaz üzerindeki binanın dedeleri ... tarafından yapıldığını ve taksim sonucu ... ... ve ... ... intikal ettiğini, açılan davanın haklı olduğunu beyan etmişlerdir.
Dahili davalı ..., mirasçılar arasında yapılan taksim sözleşmesi gereği taşınmazın ... ailesi ve ... ailesi ile herhangi bir hakları olmadığını, sadece taşınmaz üzerindeki konağın kullanılmasına izin verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Pazar Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/02/2014 tarihli 2012/217 Esas 2014/217 Karar sayılı kararıyla, çekişmeli taşınmaz ve üzerindeki konağın tarafların ataları ...’den intikal ettiği, davacı taraf herhangi bir taksim yapılmadığını iddia etmiş ise de davalı taraf taksim olgusuna dayanarak ispat külfetini üzerine aldığı, mirasçılar arasında yapılan taksimin her türlü delil ile ispatlanabileceği, davalı tarafça yargılama devam ederken sunulan noter senedine göre ... ... mirasçılarının yapmış olduğu taksime göre dava konusu taşınmazın ... ... kaldığı, yapılan taksime davacıların üst miras bırakanı ... ... da katıldığı, sunulan noter senedinde yer alan sınırların mahalli bilirkişi ve tanık beyanları dikkate alındığına dava konusu taşınmaza birebir örtüştüğü, davalı tarafça taksim olgusunun ispatlandığı gerekçesiyle, davalılar ... ... ve müşterekleri adlarına açılan davanın reddine, yargılama sırasında davaya dahili davalı olarak dahil edilen kök muris ... mirasçıları aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde; davacılar vekili, müdahil davacılar ... ve müşterekleri, müdahil davacılar ..., ... ... ..., ..., ... ... ... ile davaya dahil edilen ..., ..., ..., ... ve müşterekleri, ... ve müşterekleri, ... ve müşterekleri, ..., ... ve müşterekleri, ... ve müşterekleri , ... ve müşterekleri tarafından temyiz talebinde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar ve asli müdahiller, Hükmün gerekçesiz olduğunu, mahkemenin noter senedinin içeriğine ilişkin tespitlerin doğru olmadığını, taksim sözleşmesine davalıların dedeleri ... ile davacıların dedeleri ...’nın katıldığı belirtilmiş ise de noter senedinin yapıldığı tarih olan 1930 senesinde ... ve ...’nın ölü olduğunu, ...’in oğlu ...’ın imzaladığını, ...’nın mirasçısı olarak ... adında birinin imzaladığını, ancak veraset ilamına ve nüfus kayıtlarına göre murisleri ...’nın ... adında mirasçısı olmadığını kaldı ki noter senedinin geçerli olduğu kabul edilmiş dahi olsa o zaman çekişmeli taşınmazın yarı hissesinin davalı tarafa diğer yarı hissesinin de dava dışı mirasçı ... ... ait olması gerektiğini, tanık ve mahalli bilirkişilerce tarif edilen sınırların taksim sözleşmesinde belirtilen sınırlar ile birebir örtüşmesinin mümkün olmadığını mahkemenin bu yöndeki tespitinin hatalı olduğunu,kararın çelişik delillere göre verildiğini, davacıların usuli müktesep haklarının ihlal edildiğini, davalı tarafın 41. celse noter senedi diye fotokopi dosyaya sunarak savunma ve delillerini genişlettiklerini, noter belgesinin aslının getirilmediğini, noter senedinin gerçek olup olmadığı yöntemince araştırılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini, kadastro tespit bilirkişilerinin tanık olarak dinlenmediğini, keşfe ziraatçı bilirkişi götürülmediğini, davacı ve davalıların adına kayıtlı başka bir taşınmaz bulunup bulunmadığının araştırılmadığını, kök murisin tüm mirasçılarının tespit edilmediğini, davalıların murisi adına tespit edilen taşınmazların yüzölçümünün 100 dönüm sınırını aşıp aşmadığının araştırılmadığını, mirasçılar arasında kazandırıcı zamanaşımı süresinin işlemeyeceği kuralının ihlal edildiğini, ortak miras bırakanın terekesi tespit edilip diğer taşınmazların paylaşılıp paylaşılmadığının araştırılmadığını, yine hukukta mirasın paylaşılmamasının kural taksimin istisna olduğu hususunun göz ardı edildiğini, davalı tarafın zilyetlik sıfatının araştırılmadığını, taksim sözleşmesine sonuç bağlanabilmesi için tarafların taksime uymuş olması gerektiğini, davalı taraf taksime dayandığından tüm mirasçıların katılımı ile taksim yapıldığını ve her bir mirasçıya ne verildiği hususunun ispatlanması gerektiğini, asli müdahillerin ve bir kısım dahili davalıların açılan davayı kabul ettiklerini, kadastro tespitinin hatalı yolsuz olduğunu, taksimin olmadığını tüm mirasçılar adına tescilin gerektiğini beyan ettiklerini, iddialarını tanık beyanları ile ispat ettiklerini, taşınmazın tüm mirasçılar tarafından ortak kullanıldığını, taksim sözleşmesi diye kabul edilen noter senedinin içerik olarak doğru olmadığını, tüm mirasçılar tarafından imzalanmadığını ve mirasçılar tarafından içeriğine aykırı kullanım söz konusu olduğunu belirterek ret kararının bozulmasını talep etmişlerdir.
Bir kısım dahili davalılar, açılan davayı kabul ettiklerini dava konusu taşınmaz üzerinde davacı ve ailesinin de hakkı olduğunu bu yönde karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verildiğini belirterek ret kararının bozulmasını talep etmişlerdir.
3.Gerekçe
3.1.Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava kadastro öncesi nedene dayalı olarak açılmış tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Kadastro sonucu Çamlıhemşin İlçesi Yukarı Çamlıca Köyü çalışma alanında bulunan 145 ada 68 parsel sayılı 1397.56 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz ahşap iki katlı bina ve bahçe vasfıyla irsen intikal, taksim ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle ... ..., ... ..., ... ve ... adlarına tespit ve tescil edilmiştir.
3.2. Değerlendirme
Davacıların, babaları ...’a babası ...’dan, dedeleri ...’a babası ...’dan, büyük dedeleri ...'ya babası ...’den intikal eden miras payına yönelik olarak dava açtıkları, daha sonra yargılama sırasında davalarını, taşınmazın yarı payının kök murisleri ... mirasçıları adlarına tescilini talep ettikleri şeklinde açıklamışlardır. Davacı tarafın kök murisi ...'nın 1921 yılında vefat ettiği, terekesinin ölüm tarihine göre paylı (müşterek) mülkiyet hükümlerine tabi olduğu, bu mülkiyet şeklinde paydaşların her birinin payları belirli olup, aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından davacıların, kök murisin diğer mirasçıları adına talepte bulunmasının mümkün bulunmadığı, davacıların babası ... Oflu'nun terekesinin ise, ölüm tarihi itibariyle elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet hükümlerine tabi olmakla davacılar ... terekesi adına tescil talebinde bulunabilirse de elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunan terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702. maddeleri uyarınca tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerektiği; somut olayda, davacıların murisi ...'ın davacılar dışında başkaca mirasçılarının olduğu uyap sorgulamasında yer alan aile nüfus kayıt örneğinden anlaşıldığı her ne kadar mahkemece davacı tarafa, ...'ın diğer mirasçılarının da davaya muvafakatlerinin sağlanması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi için süre ve imkan verilmesi gerekli ise de ...’ın diğer mirasçılarının dosyada asli müdahil olarak yer aldıkları anlaşıldığından davacıların aktif dava ehliyetlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.
Dosyaya asli müdahil talebinde bulunan ve harcını yatıran ... ... ... ve ... ... ..., dava konusu taşınmazın dip muris ...’den geldiğini, ancak davacıların iddialarının doğru olmadığını, nizalı taşınmazı ...’in oğullarından ... ..., ... ..., ve ... ... mirasçılarının kullandıklarını ileri sürerek tüm mirasçılar adına tescilini talep ettikleri halde mahkemece müdahillik talebi hakkında bir karar verilmemiştir. Dosyadaki dip muris ... ...’ye ait veraset ilamından müdahil talebinde bulunanların tescilini talep ettikleri hangi üst soydan geldikleri, kimin mirasçısı oldukları anlaşılamamaktadır. Bu nedenle müdahil talebinde bulunan bu şahısların aktif dava ehliyetlerinin bulunup bulunmadığı saptanamamıştır. Şayet ehliyetleri var ve kendilerinden başka mirasçılar var ise, elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi bulunan terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702. maddeleri uyarınca tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte açılması gerektiği hususu dikkate alınarak mahkemece müdahil tarafa, miras bırakanlarının diğer mirasçılarının da davaya muvafakatlerinin sağlanması veya terekeye temsilci tayin ettirilmesi için süre ve imkan verilmeli, aktif dava ehliyetinin bu şekilde sağlanması halinde davaya devam edilmek suretiyle işin esasına girilerek bir karar verilmeli, aksi halde davanın müdahiller yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmelidir.
Mahkemece, taraflar arasında yapılan 1930 tarihli taksim sözleşmesine göre davalı tarafın çekişmeli taşınmazın kendi tarafına kaldığını ispatladığı kabul edilmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Davacı taraf, dava konusu taşınmazın dip murisleri ...'den kaldığını, terekesinin paylaşılması sonucunda eşit paylarla kök murisleri ... ve davalıların kök murisleri ...'e isabet ettiğini, taşınmaz üzerindeki konağı kullandıklarını ileri sürerek, ... mirasçıları adlarına payları oranında tapu iptali ve tescil istemişler, Davalı taraf ise, dava konusu taşınmazın, davacıların sözünü ettiği dip murisleri ...'den kaldığını, ancak terekesinin paylaşılması sonucunda kendi yakın miras bırakanları ... oğlu ... ...'a isabet ettiğini, onun da ölümüyle kendilerine intikal ettiğini ileri savunmuşlardır. Çekişmeli taşınmazın dip muris ...'den geldiği, taşınmaz üzerindeki 2 katlı ahşap konağın ... tarafından yapıldığı hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık kimin ne zamandır nasıl zilyet olduğu, zilyetliğin nasıl sürdürüldüğü, zilyetliğin asli zilyetlik mi yoksa feri zilyetlik mi olduğuna ilişkindir.
Dosya arasında mevcut mirasçılık belgelerinden dip murisin Türk Kanunu Medenisi'nin yürürlüğünden önce öldüğü, mirasçı olarak Ardeşen Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 22.09.2003 tarih 2003/247 Esas, 2003/196 Karar sayılı mirasçılık belgesinde adı geçen mirasçıları bırakmıştır. Türk Kanunu Medenisinden önce feraiz hükümlerine göre miras bırakanın terekesi müşterek mülkiyet hükümlerine tabi olup, mirasçılardan her biri kendi payı bakımından malik hak ve yükümlülüklerine sahiptir. Hem davacı ile asli müdahiller hem de davalı taraf paylaşma olgusuna dayandığına göre, taraflar arasında mirasçılık ilişkisinin sona erdiği tartışmasız olup, taraflarca kabul edilen taksim olgusu nedeniyle taraflar, birbirlerine karşı üçüncü kişi konumundadırlar. Dolayısıyla davacılar, üçüncü kişiye karşı yakın miras bırakanları ... Oflunun mirasçıları adına tescil istemiyle dava açmışlar, ...’ın diğer mirasçıları da asli müdahil olarak davaya katılmışlardır.
Mahkemece tarafların ortak dip murisleri ...'in terekesinin müşterek mülkiyet hükümlerine tâbi olduğu, müşterek mülkiyette, mirasçılık ilişkisinin sona ermesi halinde, müşterek maliklerin birbirlerinin paylarını zilyetlikle iktisabı mümkün olmasına göre ve davalı tarafça süresinde sunulmayan ve aslı bulunamayan 1930 tarihli taksim sözleşmesine değer verilemeyeceği kaldı ki taksim sözleşmesine değer verilse bile çekişmeli taşınmaz kadastrodan önce tapusuz taşınmaz olduğundan, tarafların bu taksim sözleşmesine uyup uymadıklarının denetlenmesi gerektiği, denetimin zilyetliğe bakılarak yapılabileceği ayrıca taksim sözleşmesinde davalıların miras bırakanları ... ...’a nısıf(yarı) hisse düştüğü belirtildiğinden uyuşmazlığın zilyetlik hükümlerine göre çözümlenmesi gerekeceği hususu düşünülmelidir.
Mahallinde dinlenen yerel bilirkişi ve taraf tanıkları taşınmaz üzerindeki konakta tarafların hep birlikte zilyet olduklarını, mirasçılar arasında taksim yapılmadığını, bahçe üzerinde ise davacı yanın ve diğer mirasçıların zilyetliğini görmediklerini, bahçede sadece davalı yanın zilyet olduğunu beyan etmişlerdir. Taşınmazın taksime konu olduğu her iki tarafın kabulünde olup, bahçenin zilyetliğinin davalı yanda bulunduğu davacının kendi gösterdiği tanık beyanları ile dahi sabit olduğuna göre, ispat külfeti taşınmazın yarı hissesinin taksimen kendisine kaldığını iddia eden ve davalı tarafın zilyetliğinin asli olmadığını ileri süren davacı yana ait olacağı, konağın üzerindeki zilyetliğin ise tüm mirasçılarda olduğu beyan edildiğinden ispat külfeti taksimen kendisine kaldığını iddia eden davalı tarafa ait olacağı, davacı taraf, bahçe hakkında iddiasını; davalı taraf da konak hakkındaki savunmasını ispatlayamaz ise o zaman 3402 sayılı Kadastro Kanunun 19/2 maddesinin “taşınmaz üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlarından birine ait muhdesat mevcut ise; bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın veya kütüğün beyanlar hanesinde gösterileceği” uygulanabileceği hususlarının düşünülmesi gerekmektedir.
Hal böyle olunca, mahkemece öncelikle müdahillik talepleri değerlendirerek olumlu olumsuz bir karar verilmeli, müdahillik talebi kabul edilirse bu müdahillere hangi kök murusin mirasçısı olduklarına ilişkin açıklama yaptırılarak müdahillerin miras bırakanları belirlenmeli nüfus kayıtları ile mirasçılık belgelerinin sunulması istenilmeli ve yakın miras bırakanlarının mirasçıları var ise bu mirasçılarının tamamının davaya katılımının sağlanması, muvafakatlerinin alınması veya terekeye temsilci tayini için süre ve imkan verilmeli, bu açıklamalar ve delillerden sonra yasaya göre müdahillerin aktif dava ehliyetinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, aktif dava ehliyetleri varsa işin esasına girilmeli, mahallinde yeniden yerel bilirkişiler, taraf tanıkları huzurunda keşif yapılıp, yerel bilirkişi ve tanıklardan çekişmeli taşınmaza kadastro tespitinin yapıldığı 1999 yılına kadar kimin ya da kimlerin zilyet olduğu, zilyetliğin kimden kime geçtiği, zilyetliğin nasıl sürdürüldüğü, zilyetliğin asli mi yoksa feri zilyetlik mi olduğu hususları sorularak maddi olaylara dayalı ayrıntılı bilgi alınmalı ondan sonra toplanmış ve toplanacak delillere göre karar verilmesi gerekmektedir.
Mahkemece bu hususlar değerlendirilmeden eksik araştırma ve inceleme ile karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
V.SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, duruşma tarihinde yürürlükte olan 24.11.2020 tarihli Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.050,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak, duruşmada kendisini vekil ile temsil ettiren davacı tarafa verilmesine, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.