Logo

1. Hukuk Dairesi2021/9788 E. 2022/1946 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT

Taraflar arasında birleştirilerek görülen tazminat ve tapu iptali-tescil davası sonunda Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükmün Dairece bozulması üzerine, verilen direnme kararı birleştirilen davada davalı ... vekili ile vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hasren asıl ve birleştirilen davada davacı vekilince süresi içinde temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı, 1141 ada 5 parsel sayılı taşınmazda yer alan 3 numaralı bağımsız bölümdeki 1/4 payının satılması için davalı kardeşi ...’i vekil tayin ettiğini, ...’in de taşınmazı kardeşleri ...’a temlik ettiğini haricen öğrendiğini, kendisine bedel ödenmediğini, vekalet ilişkisinin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1/4 payın bedelinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; birleştirilen davada ise, asıl davada vekil ...’in davalı ...’a bedelsiz olarak taşınmazı devrettiğini ikrar ettiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl ve birleştirilen davada davalılar, taşınmazın mirasbırakanlarından kendilerine intikal ettiğini, tüm kardeşlerin taşınmazın evi olmayan davalı kardeşleri ...’a verilmesi konusunda anlaştıklarını, bu anlaşma doğrultusunda davacının davalı ...’i vekil tayin ettiğini ve taşınmazın ...’a temlik edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacının taşınmazın satışı için iradesi doğrultusunda vekaletname verdiği ancak satış bedelinin davacıya ödenmediği gerekçesiyle, asıl davanın kabulü ile 62.500 TL’nin davalı vekil ...’den tahsiline; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin birleştirilen davanın ise reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde asıl ve birleştirilen davada davacı vekili ve asıl davada davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuşlardır.

2. İstinaf Nedenleri

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili; asıl davada ıslah edilen tazminat değeri üzerinden lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davalıya yapılan devirin satış değil bağış olduğunun her iki davalı tarafından da ikrar edildiğini, bu nedenle vekilin yetkisi olmamasına rağmen yaptığı işlemdeki gerçek iradesinin bağış işlemi olduğunun ortaya çıktığını, birleştirilen davada tapu iptal- tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, temlike rıza göstermediğini, davalı ...'ın ikrarının muvazaa iddiasının en önemli delili olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

Asıl davada davalı ... vekili; davacının asıl davada alacak talebini sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayandırması sebebiyle zamanaşımı süresinden sonra açılan davanın reddinin gerektiğini, davacı ve diğer tüm kardeşlerin aralarında anlaşarak mirasbırakanlarının ölümünden sonra dava konusu taşınmazı bizzat kullanan ve evi olmayan kardeşleri davalı ...’a devredilmesi konusunda sözlü olarak anlaştıklarını, davacının Yalova’da ikamet etmesi sebebiyle devir işlemleri için bilgisi ve iradesi doğrultusunda davalı ...’e vekaletname verdiğini, anlaşma doğrultusunda taşınmazdaki paylarını herhangi bir bedel alınmaksızın devrettiklerini, tanık beyanlarıyla davacının iradesine uygun olarak işlem yapıldığının sabit olduğunu, kardeşler arasında sözlü olarak miras taksim sözleşmesi gereğince işlemlerin gerçekleştirildiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 23/05/2019 tarihli, 2018/775 E., 2019/857 K. sayılı kararıyla; davalı vekil ...'in vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazı durumu bilen davalı kardeşi ...'a bedelsiz olarak devrettiği, davacının iradesi dışında temlikin gerçekleştirildiği gerekçesiyle tarafların istinaf başvurularının kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca hüküm ortadan kaldırılarak, tazminat isteğine ilişkin asıl davanın reddine; birleştirilen davada ise davalı ... yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine, kayıt maliki davalı ... yönünden ise davanın kabulü ile tapu iptali ve tescile karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı ... vekili ile yargılama giderleri ve vekalet ücretine hasren asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 14/12/2020 tarihli ve 2019/4296 E., 2020/6698 K. sayılı ilamı ile ‘‘...Somut olaya gelince; vekaletin satış amacıyla verilmediği, diğer paydaşlarla birlikte taşınmazın davacıya ait ¼ payının davalı ...’a temliki amacıyla verildiği, vekilin bu iradeye uygun olarak taşınmazdaki davacı ...’in payını davalı ...’a temlik ettiği, aynı resmi senet ile diğer kardeşler ... ve vekil ...’in de kendi paylarını ...’a devrettikleri, nitekim tanık olarak dinlenilen tarafların kardeşi ...’nin de; “... ve ...'in paylarını ...’a devretme konusunda anlaştıkları, kendisinin de bu durumu kabul ettiği, bunun üzerine ...’in ...’i vekil tayin ettiği, hiç kimsenin temlik nedeniyle bedel almadığı, ...’in vekaletnamenin bu amaç için verildiğini bildiği” yönünde beyanda bulunduğu görülmektedir. Hal böyle olunca, vekalet görevinin kötüye kullanıldığından bahsedilemeyeceğinden taşınmaz bedelinin de istenemeyeceği gözetilerek asıl davanın ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir...” gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Verilen Direnme Kararı

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 27/04/2021 tarihli ve 2021/286 E., 2021/645 K. sayılı kararıyla; önceki kararda direnilmesine karar verilmiştir.

4. Direnme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davalı ... vekili ile yargılama gideri ve vekalet ücretine hasren asıl ve birleştirilen davada davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Birleştirilen davada davalı ... vekili; Bölge Adliye Mahkemesince verilen direnme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakanlarından intikal eden dava konusu taşınmaz hakkında davacının da aralarında bulunduğu tüm kardeşlerin taşınmazın evi olmayan davalı ...’a devredilmesi konusunda anlıştıklarını, davacının Yalova’da ikamet etmesi sebebiyle davalı ...’e devir için vekaletname verdiğini, devir işleminin davacının ve diğer tüm kardeşlerin iradesi doğrultusunda gerçekleştirildiğini, tanık beyanları ile de davacının bilgi ve iradesi doğrultusunda işlem yapıldığının kanıtlandığını, bir nevi kardeşler arasında sözlü olarak miras taksim sözleşmesi yapıldığını, vekil ...’in vekalet görevini kötüye kullandığı yönünde hiçbir delil bulunmadığını belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

Asıl ve birleştirilen davada davacı vekili; asıl dava yönünden davalıların davanın açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle asıl davada ıslah edilen değer üzerinden davacı lehine vekalet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine birleştirilen davada da davalı ... lehine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin doğru olmadığını, davalıların kötüniyetli olarak birlikte hareket ettiklerini belirterek, hükmün bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Asıl dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tazminat, birleştirilen dava ise vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1.Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390. maddesinde) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.3. Değerlendirme

Somut olayda, davacı tarafından verilen vekaletnamenin satış amacıyla değil, dava dışı diğer paydaşlarla birlikte taşınmazın davalı ...’a temliki amacıyla verildiği, vekilin de bu iradeye uygun olarak taşınmazdaki davacının payını davalı ...’a temlik ettiği, aynı resmi senet ile dava dışı diğer kardeş ... ve vekil ...’in de kendi paylarını davalı ...’a devrettikleri, nitekim tanık olarak dinlenilen tarafların kardeşi ...’nin de, davacının ve vekil ...’in paylarını davalı ...’a devretme konusunda anlaştıkları, kendisinin de bu durumu kabul ettiği, bunun üzerine davacının davalı ...’i vekil tayin ettiği, hiç kimsenin temlik nedeniyle bedel almadığı, davacının vekaletnamenin bu amaç için verildiğini bildiği yönünde beyanda bulunduğu, dolayısıyla vekalet görevinin kötüye kullanıldığından söz edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

Bu durumda, asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki bozma kararı yerindedir.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; bozma kararının düzeltilmesine gerek görülmediğinden, temyiz incelemesinin yapılmak üzere dosyanın 6763 sayılı Kanun'un 43. maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK'nın 373. maddesinin 5. fıkrası uyarınca görevli Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, 10/03/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.