Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1164 E. 2022/4597 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, bedel davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 5. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ...geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, Fransa'da yaşadığını, kuzeni olan davalı ...'na dava konusu taşınmazlarını satmak istediğini, müşteri aradığını anlattığını, davalının kendisinin de aynı yerde taşınmazları olduğunu, bu konuda yardımcı olabileceğini söylemesi ve yönlendirmesi üzerine davalı ...'in yanında çalışan diğer davalı ...'ı Bakırköy 19. Noterliğinin 02/07/2015 tarih 16491 yevmiye nolu vekaletnamesi ile vekil tayin ettiğini, bilahare 7 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 47, 51, 649, 650, 651, 655, 658 ve 659 numaralı bağımsız bölümlerin vekaletnameye dayanarak 09/06/2016 tarihinde iradesine aykırı şekilde davalı ...'e devredildiğini, bedelinin ödeneceğinin beyan edildiğini, taşınmazlarının 404.000,00 TL karşılığında devrinin gerçekleştiğini, oysa rayiç değerin yaklaşık 3.750.000,00 TL olduğunu, vekaletnamenin kötüye kullanıldığını, davalıların herhangi bir ödeme yapmadıklarını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmazların değerinin tespiti ile bedellerinin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalılar, davacının tapu iptali ve tescil talebinin zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesindeki beyanlarda çelişki olduğunu, dava konusu taşınmazların bulunduğu iş merkezindeki dava dışı 164 tane bağımsız bölümde davalı Betaris'in de 1/2 payı bulunduğunu, davacının, dava konusu taşınmazları yatırım amaçlı satın aldığını, dayısı (davalı Betaris'in de babası) olan Parseh'e taşınmazların beklenen getiriyi sağlamadığını, zarara uğradığını ve paraya ihtiyacı olduğunu, parasının geri ödenmesi karşılığında taşınmazları iade etmek istediğini beyan ettiğini, taşınmazları satın alırken ödediği 410.000,00 USD bedelin, davacıya ödenmesi karşılığında taşınmazların iadesi konusunda anlaşıldığını, bunun üzerine davacının taşınmazların devri amacıyla davalı ...'a vekaletname verdiğini, satış bedellerinin Türkiye'ye geldikçe parça parça davacıya elden ödendiğini, kalan 100.000,00 USD'nin ise şirket çalışanı tarafından davacının banka hesabına yatırıldığını, dava konusu taşınmazlara ilişkin borcun kalmadığını, davacının bilgisi dahilinde satış işlemini gerçekleştirdiklerini, davacının hemen hemen her ay İstanbul'a geldiğini, davalı ...'ın; şirket çalışanı olduğunu, davacıyı şirketten aldığı paraları hesabına yatırması için bankalara bizzat götürdüğünü, talimat ile tapudaki işlemleri yaptığını, satış işlemine ilişkin herhangi bir bedel almadığını, satışın ve davanın diğer tarafları arasındaki ilişkilerin iyi ve yakın akraba olmaları nedeniyle konunun detaylarına vakıf olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 07/07/2020 tarihli ve 2017/566 E., 2020/154 K. sayılı kararıyla; banka kayıtları ile davacının Türkiye geneli bankalarda bulunan hesap hareketleri incelendiğinde, taşınmazın satışına ilişkin bedelin davacı hesabına ödendiğini gösterir kayıt bulunamadığı, davalılar 15/08/2016 tarihinde 100.000,00 USD ödendiğini savunmuş iseler de, cevap dilekçesi ekindeki 15/08/2016 tarihli dekont üzerinde, taşınmazların devrine ilişkin olmadığı, ödemeye dair davacının kabulü de olmadığı, bu miktarın taşınmazların devrine yönelik olarak davacıya ödendiğinin davalılar tarafından ispat edilmediği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının Türkiye'ye giriş-çıkış kayıtları ile banka hesap hareketleri karşılaştırıldığında, Türkiye'ye geldiği tarihte, satış bedeli olarak dava dışı Parseh'den elden aldığı paraları hangi tarihlerde hesaplarına yatırdığının açıkça görüldüğünü, davacıya taşınmazlar sebebi ile ödenen paranın ispatlandığını, davacının hesabına elden para yatırma işlemlerinin vekaletname süresi ile örtüştüğünü, dosyada mübrez yazılı delilerinin hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, davacının, dava konusu taşınmazları dayısı Parseh'e iade etmek üzere yaptığı anlaşmanın ne öncesinde ne de sonrasında, hesaplarına elden yatırılan bir para bulunmadığını, Türkiye'de gelir getiren bir işi, ticari faaliyeti bulunmadığını, Türkiye'ye giriş-çıkış kayıtları ile banka kayıtlarının bilirkişi marifeti incelenmesi gerektiğini, eksik incelemeye dayalı karar verildiğini, İş Bankası'na müzekkere yazılması talebinin değerlendirilmediğinden adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, Davalılar ile ailesinin ekonomik ve sosyal konumlarınının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını, davacının çelişkili beyanlarına -aksini ispatlayan onca delil dururken- itibar edildiğini, banka kayıtlarının yazılı delil sayılması, aksi durumda dahi yazılı delil başlangıcı kabul edilmesi gerektiğini, tanık beyanları da banka kayıtları ile uyumlu olduğundan davalıların tüm iddialarının ispatlandığını, tanık ...'un 100.000 USD bedelli dekonttaki paranın dükkanların satış bedeline ilişkin olduğunu açıkça beyan ettiğini, davacının bu bedele yönelik kendi paramdır şeklindeki iddiasını ispatlayamadığını, zamanaşımı itirazının dikkate alınmadığını, davalı ...'in iyiniyetli olduğunu, taraflar arasında inançlı işlem bulunduğunu, davacının rant getireceği inancı ile davaya konu taşınmazları satın aldığını, kar elde edemeyince de ödediğini geri alarak taşınmazların davalı adına tescili konusunda anlaşıldığını, taraflar arasındaki ilişkinin ispatlandığını, senetle ispat kuralının istisnasının yakın akrabalar arasındaki işlemler ve yazılı delil/delil başlangıcı bulunduğu haller olduğunu, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, olmadığı takdirde ise; 100.000,00 USD bedelin dava tarihindeki TL karşılığının tespitinin yapılmasına ve tespit edilen, davadan önce ödenmiş olan bu bedelin davalıya iadesi koşulu ile taşınmazların davacıya iadesine karar verilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20/12/2021 tarihli ve 2020/1187 E., 2021/1778 K. sayılı kararıyla; davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiği, davacıyı zararlandırdıkları, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, incelenen kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu gerekçesiyle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca, davalıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, davanın tarafları ve tanıkların yeniden dinlenmesini, tarafların sosyo-ekonomik durumlarının araştırılmasını, iş bankasına yazılan müzekkere eksikliğinin giderilmesini, davacının ülkeye giriş çıkışları ile hesap hareketlerinin incelelenmesi bakımından dosyanın bilirkişiye tevdii edilmesini, aksi durumda bu iş ve işlemlerin yapılması için dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine iadesini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, olmadığı takdirde ise; 100.000,00 USD bedelin dava tarihindeki TL karşılığının tespitinin yapılmasına ve tespit edilen, davadan önce ödenmiş olan bu bedelin davalıya iadesi koşulu ile taşınmazların davacıya iadesine karar verilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (III.) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının, (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davacı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin ve aşağıda yazılı 61.221,75 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 07/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.