"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: ESKİŞEHİR 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın kabulüne dair verilen karar, yasal süre içerisinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 07/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı ... vekili Avukat ve diğerleri gelmedi. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, davalı ...'ın müteahhit olarak inşa ettiği binadan dava konusu 5 ve 11 numaralı bağımsız bölümleri satın aldığını, davalı ...'un iskan işlemlerini yapmak üzere vekaletname istediğini, kendisini kandırarak vekaletname aldığını, davalı vekil ...'un 2 parsel sayılı taşınmazdaki dava konusu 5 ve 11 numaralı bağımsız bölümleri diğer davalılar ... ve ... 'ya devrettiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu, davalıların işbirliği içerisinde olduklarını ve ortak hareket ettiklerini, satış bedelinin kendisine ödenmediğini, vekaletnamenin kötüye kullanıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ..., dava konusu 11 numaralı bağımsız bölümü diğer davalı ...'dan 203.000,00 TL bedelle satın aldığını, iyiniyetli olduğunu, ... ile davacı arasında vekaleti kötüye kullanma hususu varsa bile kendisinin bu durumu bilmediğini ve bilmesine olanak bulunmadığını, satış bedelini EFT yoluyla davalı ...'a ödediğini, yine tapu takip işlerini yürüten ... hesabına tapu masrafları için 4.350,00 TL ödeme yaptığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı ..., iyiniyetli üçüncü kişi olduğunu, dava konusu taşınmazı diğer davalı ...'dan satın aldığını, davacı ve davalı ...'u tanımadığını, taraflar arasındaki ilişkiyi bilinmesi mümkün olmadığı gibi bunları araştırma zorunluluğunun da bulunmadığını, davacı tarafın taşınmazın satışı iradesi ile vekaletname verdiğinin açık olduğunu, önce taşınmazın satışı için yetki verip daha sonra bu yönde tesis edilen işlemi dava etmesinin kötü niyetli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
3.Davalı ..., dava konusu taşınmazların satışı konusunda davacı ile anlaştıklarını, dava konusu taşınmazları süresinde tamamladığını ancak iskan alınamaması nedeniyle teslimatın yapılamadığını, bu durumun davacı ve oğluna bildirildiğini, satış ofisinde bir araya geldiklerini ve davacı ile oğlunun dükkanın iadesi noktasında yapmış oldukları teklifi kabul ettiğini, buna göre dükkanın iade edileceğini, kendisinin de 300.000,00 TL tutarında senet vereceğini, taşınmazın satışı hususunda da vekaletname verildiğini, taşınmazları diğer davalılara sattığını, davacıya olan 300.000,00 TL borcunu kabul ettiğini ve ödemeyi taahhüt ettiğini, ancak ekonomik sıkıntılar nedeniyle ödeme yapamadığını, davacının satış amaçlı vekaletname verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 24/06/2019 tarihli ve 2016/241 E., 2019/539 K. sayılı kararıyla; davalı ...'un vekalet görevini kötüye kullandığı sabit olsa da diğer davalıların iyiniyetli oldukları, taşınmazları bedeli karşılığında satın aldıkları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Yerel Mahkemece eksik inceleme yapılarak karar verildiğini, davalıların iyiniyetli olarak değerlendirilmesi durumunun tam olarak araştırılmadan hüküm verildiğini, yargılamanın HMK'nın 184. madde ve devamındaki maddelere aykırı biçimde sona erdirildiğini, davalı ...'ın, malik davacı ..., vekili de ... olan hukuki işlemde ilgisiz denebilecek kişiyle muhatap olduğunu, bedelin de elden-nakit öteki kişiye ödendiğinin beyan edildiğini, bir yıl önce 120.000,00 TL'ye alınan taşınmazın yarı fiyatı bedelle alındığının da savunulduğunu, davalı ...'in de kötü niyetli kabul olunan vekil ... ile işbirliği içinde olduğunu, yargılama sırasında yapılan keşifte, taşınmazın dava tarihi itibariyle 320.000,00 TL olduğu mütalaa edildiğini, ödeme belgesinin taşınmazla ilgili olmayıp nedensel bağını gösteren aynı gün gönderilmesi, harici sözleşme yapıp iki tanık beyanına dayanılmasının dışında ispat edici bir durum olmadığını, ayrıca vekil ile alışveriş yapan her bir davalının aralarındaki beyan ve iradeleri arasında uygunsuzluk olup muvazaa olduğunun açık olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 28/10/2021 tarihli ve 2019/1809 E., 2021/1993 K. sayılı kararıyla; davalılar ... ve ...'nın durumu bildikleri yada kendisinden beklenen özeni göstermesi halinde bilebilecek konumda bulundukları, beklenen özenin gösterilmediği, vekaleti kötüye kullanan davalı vekil ... ile yapılan temlikte diğer davalıların iyiniyet korumasında olmadıkları gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nin 353/1-b-2 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili ve davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
2.1.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, davalı ... ve eşi ...'ın diğer davalı ...'u tanımadıklarını, davalının eşi ... ile tanık olarak dinlenen İlhan'ın komşu olduklarını, ...'ın davalı ... ile komşu olmadığını, özen yükümlülüğünün yerine getirildiğini, satış bedelinin ödendiğinin ispatlandığını, davanın; diğer davalı ...'un işlerinin kötüye gitmesi nedeniyle borcunu ödememesi, davacı ile iç ilişkilerinde yaşadıkları anlaşmazlıktan kaynaklandığını, mağdur edilenin davalı olduğunu, soruşturma kapsamında davalı ...'nın iyiniyetli olduğunun kesinleştiğini, tüm dosya kapsamında sabit olduğunu, iyiniyetin korunması gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesi talep etmiştir.
2.2.Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, dinlenen tanıkların davalı ... ile diğer davalı ...'un birbirlerini tanıdığına ilişkin bir beyanda bulunmadığını, tanık ...'ın beyanındaki ''arkadaşım'' kelimesinin hatalı değerlendirildiğini, diğer davalı ...'un inşaatı yarım bırakarak kaçmasından davalı ...'nın da mağdur olduğunu, davalının 160.000,00 TL kredi temin etmediğini, bu miktarın EFT yoluyla davalı ...'a gönderildiğini, kalan satış bedeli için sözleşme yaptıklarını, bu miktarın da yine EFT yoluyla ödendiğini, taşınmazın eksiklikleri gözönüne alınarak satış bedelinin belirlendiğini, inşaatın tamamlanmamış olduğunu, satın aldıktan sonra masraf yaptığını, soruşturma neticesinde davalı ...'nın iyiniyetli olduğunun sabit olduğunu, davacı ile farklı yerde oturduklarını, davalının kötüniyetli olduğuna dair herhangi bir delil ve belge bulunmadığını, delillerin takdirinde yanılgıya düşüldüğünü bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesi talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...'in Eskişehir 7. Noterliği'nin 10/09/2014 tarihli 14151 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile dava konusu 5 numaralı bağımsız bölümünün satışı ile sair yetkileri içerir şekilde dava dışı ...'yı vekil tayin ettiği, Eskişehir 7. Noterliği'nin 20/11/2015 tarihli 19143 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile de taşınmaz satın alma, iskan ve kullanma izinleri alma ve diğer yetkiler ile dava konusu 11 numaralı bağımsız bölümünün satışı ile sair yetkileri de içerir şekilde davalı ...'ı vekil tayin ettiği, davacının maliki olduğu çekişme konusu 5 numaralı bağımsız bölümün, davacı adına vekaleten dava dışı vekil ... tarafından 12/09/2014 tarihinde davalı ...'ya; 11 numaralı bağımsız bölümün ise davalı vekil ... tarafından 20/11/2015 tarihinde davalı ...'ya satış suretiyle devredildiği anlaşılmaktadır.
3.3.2.Somut olaya gelince; davalı ... ve davalı ...'nın kötüniyetli olduklarına dair ispat külfeti davacıda olup, davacı tanık beyanlarıyla ve dosya kapsamında, anılan davalıların kötüniyetli olduklarına ilişkin bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Davalı vekili ... tarafından davacıya 300.000,00 TL bedelli senet verildiği ise dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Buna göre vekil ...'un vekalet veren davacının iradesine uygun davrandığı, davacının taşınmaz bedellerini tahsil edememesi nedeniyle dava açıldığı sonucuna varılmaktadır.
3.3.3.Hal böyle olunca; davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildiri.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 371/1-a maddesi uyarınca Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK’nun 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı ... vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, diğer davalı ... vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, alınan peşin harçların temyiz edenlere geri verilmesine, 07/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.