"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 6. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: KIRKLARELİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6.Hukuk Dairesince verilen 14/10/2021 tarihli 2020/465 Esas 2021/2104 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, 101 ada 250, 386, 616, 696 ve 706 parsel sayılı taşınmazların kök mirasbırakanları ...’ın zilyet ve tasarrufunda iken 1985 ve 1986 yıllarında yapılan tespit işlemi sırasında harici satış sözleşmesi ile dava konusu taşınmazları davalı oğluna devrettiğini beyan etmesi ile davalı adına tespit ve tescil edildiğini, işlemin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla ve muvazaalı olarak yapıldığını ileri sürerek, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, aksi halde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazlarda malik sıfatı ile zilyet olduğunu, mirasbırakan Halil tarafından davacılara da bir takım taşınmazların verildiğini, muvazaanın olmadığını, hak düşürücü süre geçtikten sonra eldeki davanın açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 17/10/2019 tarihli ve 2017/64 E., 2019/624 K. sayılı kararıyla; tespit bilirkişisi ... ve ...'nin kadastro tespit tutanağındaki imzalarını kabul ettikleri ancak içeriğini okumadan imzaladıklarını beyan ettikleri, mahalli bilirkişinin davaya konu taşınmazların mirasbırakan Halil’den kaldığını, mirasbırakanın ölmeden önceki süreçte maddi durumunun iyi olduğunu ve taşınmazların davalıya satıldığını duymadıklarını beyan ettikleri, ayrıca tespit bilirkişisi ...'in tespit tutanaklarının önce mirasbırakan adına düzenlendiğini sonrasında ise mirasbırakanın isteği üzerine davalı adına yazıldığını ve davalıya satıldığını duymadığına ilişkin beyanı ile iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, kadastro çalışmaları sırasında yapılan tespitlerin yerinde olduğunu, dava konusu taşınmazlara malik sıfatı ile zilyet olduğunu, köy yerinde mirasbırakan babasının sürekli ve uzun süreli ikamet etmesinden dolayı yerlerin mirasbırakan babasına ait olduğu izlenimi oluşmuş ise de gerçek malikin kendisi olduğunu, bu hususun resmi kayıtlarda da açıkça yer aldığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 14/10/2021 tarih 2020/465 Esas 2021/2104 Karar sayılı kararıyla; taşınmazların tarafların ortak mirasbırakanı Halil’den geldiği, mirasbırakanın 1985-1986 yılları arasında davaya konu taşınmazları satma ihtiyacının bulunmadığı, İstanbul’da öğretmen olan davalının da bu taşınmazların tamamını alacak ekonomik varlığının bulunduğunun iddia ve ispat edilmediği, davalının cevap dilekçesinde dayandığı yöresel örf ve adet gereği aile içerisinde taksim savunmasının da kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasbırakan tarafından davacılara da hak dengesini gözetir şekilde paylaşım amacıyla devirler yapıldığını, davanın açıldığı tarih itibariyle kadastro çalışmasının yapılmasının üzerinden 9 yıllık bir süre geçtikten sonra davacılar tarafından hak düşürücünün sürenin dolmasına 1 yıl kala kötü niyetli olarak eldeki davanın açıldığını, taşınmazlarda malik sıfatıyla zilyet olduğunu belirterek, kararının bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
3.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. ve Tapu Kanunu'nun(TK) 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
3.2.3. Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır. Hükümlerine yer verilmiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
3.3.2. Ancak, dava konusu taşınmazlarda tapu kaydının her bir davacının miras payı oranında iptali ile aynı oranda adlarına tescile karar verilmesi, kalan payın ise davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesi gerekirken tapu kaydının tamamının iptal edilerek davalı adına edinme sebebi değişecek şekilde yeniden tescil hükmü kurulması doğru değil ise de, anılan bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. SONUÇ:
1. Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine,
2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin 2020/465 - 2021/2104 sayılı kararının kısmen kaldırılması ile İlk Derece Mahkemesine ait hükmün (1) fıkrasındaki “tapu kaydının” ibaresinden sonra gelmek üzere “davacıların miras payları oranında” cümlesinin yazılmasına, “(3/15) payın ... adına tapuya kayıt ve tesciline” cümlesi hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine “(3/15) payın davalı ... üzerinde bırakılmasına” cümlesinin yazılmasına, davalı vekilinin değinilen yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile kararın bu şekli ile 6100 Sayılı HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca DÜZELTİLEREK ONANMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.