Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1491 E. 2022/3810 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı, iki parsel satmak isterken sehven farklı bir parselin satıldığını iddia ederek tapu iptali ve tescil davası açmıştır.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının hataya düştüğü kabul edilmekle birlikte, ikinci alıcının iyiniyetli olup olmadığı ve davacı tarafından bir davalı hakkında feragat edildiği hususlarının değerlendirilmemesi nedeniyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : KANDIRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, 233 ada 94, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, 94 ve 96 parsel sayılı taşınmazların satışı için davalılar ile anlaştığını, işleme davalı ...’nın aracılık ettiğini, okuma yazma bilmediğini, 94 parseli devredecek iken hata ile 95 parselin satış işlemine konu edildiğini, bahse konu taşınmazın öncelikle davalı ...’e, ondan da diğer davalı ...’e devredildiğini, davalıların bu durumu bildiğini, ancak kendisini uyarmadığını, hata ve hile ile devredilen 95 parselin tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada 22/12/2020 tarihli dilekçesi ile davalılardan ...’ya yönelik talebinden vazgeçtiğini bildirmiştir.

II. CEVAP

Davalılar, devrin bedeli karşılığında yapıldığını, hata veya hilenin söz konusu olmadığını, davacı ile 95 parsel sayılı taşınmazın devri konusunda anlaştıklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafından dava konusu taşınmazın tapuda bizzat satışının gerçekleştirildiği, resmi senedi bizzat okuyup imzaladığı, satış gerçekleştirilirken davacının da gereken özeni göstermesi ve taşınmaza ait mevkiinin değil ada ve parsel numaralarının önem taşıdığını bilmesi gerektiği, bu nedenle Türk Borçlar Kanunu'nun 31. madde vd. ile 36. maddede yer alan şartların gerçekleşmediği, tanık beyanları da dikkate alındığında davacının amacının iki adet taşınmazını devretmek olduğu, satış bedelinin de davacıya ödendiği, davacının karşı tarafın hile ile kendisini hataya düşürerek taşınmazın adına devrini sağladığı ve davalıların da kötü niyetli olduğu iddiasını ispatlayamadığı, tapu maliki davalı ... ...'ın tapu kaydına güvenerek taşınmazı iyi niyetle iktisap eden üçüncü kişi konumunda bulunduğu gerekçesiyle davalı ... ... dışındaki davalılar yönünden tapu kayıt maliki olmadıkları gerekçesiyle pasif husumet yokluğundan, davalı ... ... yönünden ise davanın esastan reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; tarafların el ve iş birliği içerisinde hareket ettiklerini, esasen 95 parsel sayılı taşınmazın hata ile devredildiğini, davalılar ile 94 ve 96 parsel sayılı taşınmazların satışı konusu anlaştığını, bu durumun davalıların da bilgisinde olduğunu, oysa durumu biliyor olmalarına rağmen kendisini uyarmadıklarını, kısa sürede taşınmazın el değiştirdiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 05/01/2022 tarihli 2021/1378 Esas 2022/20 Karar sayılı kararıyla; ispat külfeti kendisinde olan davacının tüm dava dosyası kapsamı ve tanıkların beyanları dikkate alındığında hata ve hile iddialarını ispatlayamadığından, davalılar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden davanın pasif husumet yokluğundan, davalılardan ... yönünden ise; iktisabının kötüniyetli olduğu iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; satış işlemi için 130.000 TL ödendiğini, 95 parsel sayılı taşınmazın keşfen saptanan değerinin 169.876,22 TL olduğunu, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların 130.000 TL’ye satılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalılar ile 94 ve 96 parsel sayılı taşınmazların satışı için anlaştığını, hata ile 94 parsel yerine 95 parseli devrettiğini, davalıların bu durumu biliyor olmasına rağmen kendisini uyarmadığını, okuma yazması olmadığını, 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların devre konu edildiğini bilmediğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, hata ve hile hukuki sebeplerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Hile

Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.2.2.Hata

Sözleşmenin konusu, niteliği ve ödenecek miktar gibi hususlarda dikkatsizliği veya bilgisizliği sonucu gerçek iradesine uymayan beyanda bulunmak suretiyle esaslı hataya düşen tarafın sözleşme ile bağlı sayılamayacağı kuşkusuzdur. Hemen belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda tıpkı 818 sayılı Borçlar Kanunu gibi esaslı hatanın tanımı yapılmamış, 31 ve 32. maddede sınırlayıcı olmamak üzere örnekler gösterilmiştir. Kısaca iç irade ile açıklanan irade arasındaki bilmeyerek yapılan uyumsuzluk olarak tanımlanan hatanın esaslı kabul edilebilmesi için, uygulamada ve bilimsel alanda ortaklaşa benimsendiği gibi, girişilen taahhüdün başlıca sebebini teşkil etmesi, daha açık söyleyişle hem yanılgıya düşen taraf, yönünden (sübjektif unsur), hem de iş hayatındaki dürüstlük kuralları (objektif unsur) açısından, hataya düşülmese idi böyle bir sözleşmenin hiç veya açıklanan biçimde yapılmayacağının ispatlanması zorunludur.

Bu koşulların varlığı halinde hataya düşen taraf, isterse iptal hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırılabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir. Yeter ki hatanın ileri sürülmesi TBK'nın 35. ve TMK'nın 2. maddesinde hükme bağlanan dürüstlük kuralına aykırı olmasın.

Sözleşme yapılırken hataya düşen tarafın kusurlu bulunması sözleşmenin iptaline engel değildir. Ne var ki, TBK'nin 35. maddesinde öngörüldüğü gibi hatayı bilmeyen veya bilecek durumda bulunmayan ve kusursuz olan karşı tarafın menfi, gerektiğinde müspet zararının ödenmesi gerekir.

Öte yandan, iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Hatanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde, sözleşmenin karşı tarafına yöneltilecek tek taraflı bir irade açıklaması ile bildirilebileceği gibi def'i veya dava yoluyla da kullanılabilir. Ayrıca hatanın varlığı her türlü delille ispat edilebilir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacıya ait 233 ada 95 parsel sayılı taşınmazın 22/01/2018 tarihinde davalı ...’e 14.000 TL bedelle, ondan da diğer davalı ...’a 06/02/2018 tarihinde devredildiği, dava konusu edilmeyen 233 ada 96 parsel sayılı taşınmazın davacı tarafından dava dışı ...’a 22/01/2018 tarihinde, ondan da dava dışı ...’e 26/01/2018 tarihinde devredildiği, 233 ada 94 parsel sayılı taşınmazın ise davacı adına kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır.

3.3.2. Davacı tarafından gerçekte maliki olduğu 233 ada 94 ve 96 parsel sayılı taşınmazların satılmak istenildiği, Tapu Müdürlüğünde yapılan işlem sırasında 233 ada 95 ve 96 parsel sayılı taşınmazların toplam bedeli ile 233 ada 94 ve 96 parsel sayılı taşınmazların toplam bedeli ve davalıların kabul ettiği bedeller birlikte nazara alındığında, davacının hataya düştüğünün kabulü gerektiği öte yandan, dava konusu 233 ada 95 parsel sayılı taşınmaz davalı ... tarafından diğer davalı ...’e devredildiğine göre, ikinci el konumundaki davalı ...’in iyiniyetli edinen olup olmadığı, bir başka ifade ile davalı ...’in ediniminin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacağı hususunun açıklığa kavuşturulmaması, ayrıca davacı tarafından dosyaya ibraz edilen 22/12/2020 tarihli dilekçe ile davalı ... yönünden davanın sehven açıldığı, bu davalı yönünden açılan davanın düşürülmesinin talep edildiği, bu nedenle davalı ... yönünden feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin değinilen yönlerden yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1 maddesi uyarınca Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 HMK'nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine, 11/05/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.