"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki gaiplik, tapu iptali ve tescil davası sonunda İstanbul Anadolu 8. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 23/11/2021 tarihli ve 2018/256 Esas, 2021/530 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, Selami Ali Efendi Vakfına ait iki ev vasıflı 136 ada 22 parsel sayılı 66,66 m2 miktarlı taşınmazın 3/6 payı ... oğlu ..., 1/6 payı ... kızı ... adlarına kayıtlı iken, kayıt maliklerinden uzun süredir haber alınamaması nedeniyle İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiğini, 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesi uyarınca taşınmazın vakfı adına tescili gerektiğini ileri sürerek, gaiplik kararı verilmek suretiyle kayıt malikleri adına olan tapu kayıtlarının iptali ile vakfı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, Vakıflar Kanunu'nun 17. maddesinin uygulama koşullarının gerçekleştiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 13/09/2017 tarihli ve 2016/13847 Esas, 2017/424 Karar sayılı kararıyla; “...Hâl böyle olunca; İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi 2014/295 Esas sayılı dosyasının merciinden istenmesi, ilgili Tapu Müdürlüğü'nden ...'un yaptığı müracaata ilişkin evrakların dosya arasına alınması, elde edilen belgelerdeki verilerden yararlanmak suretiyle çekişme konusu taşınmaz malikleri ... kızı ... ve ... oğlu ...'e ait kayıtların Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünden sorulması, mirasçıları bulunup bulunmadığının tereddüte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” gerekçesiyle karar bozulmuş; davacı vekilinin karar düzeltme istemi Dairenin 10/05/2018 tarihli ve 2017/5345 Esas, 2018/10128 Karar sayılı kararıyla reddedilmiştir.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 23/11/2021 tarihli ve 2018/256 Esas, 2021/530 Karar sayılı kararıyla; bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili, vakfın muteber bir vakıf olup olmadığının Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünden sorularak bilhassa vakfın türüne açıklık getirilmesi gerektiği belirtilmiş ise de bu hususun yerine getirilmediğini, mahluliyet kararında belirlenen vakfın gerçekten bir vakıf olup olmadığının tespit edilerek ona göre değerlendirilmesi gerektiğini, ayrıca kaydında vakıf olarak görülen taşınmazın 1290 tarihli talimatname hükümlerine ve şartlarına uygun olarak bir vakfiyeye sahip olmayıp bu vakfiyesi de tasdikli vakıf defterine kayıtlı değil ve halen de amacına uygun olarak kullanılmıyor ise, o taşınmaz kaydında vakıf olarak görünse bile hukuken taşınmaz vakıf sayılmayacağını, ayrıca Vakfiye olsa dahi, taşınmazın vakfiyesinde belirtilen amaca uygun olarak kullanılıp kullanılmadığının da tetkik ve tespitinin gerekli olduğunu zira, vakfiyesindeki şartlara göre kullanılmayan bir vakfın mevcudiyetinin kabulünün de mümkün olmadığını, gaye ve maksadı zail olan vakfın vakıf olma vasfını kaybedeceğini ileri sürerek, temyiz isteğinde bulunmuştur.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, 5737 sayılı Yasa'nın 17. maddesine dayalı gaiplik, tapu iptali ve tescil isteklerine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. 5737 sayılı Yasa'nın 17.maddesi “Tasarruf edenlerin veya maliklerin mirasçı bırakmadan ölümleri, kaybolmaları, terk ve mübadil gibi durumlara düşmeleri halinde icareteynli ve mukataalı taşınmaz malların mülkiyeti vakfı adına tescil edilir.”
6.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 588. maddesi; “Sağ olup olmadığı bilinmeyen bir kimsenin malvarlığı veya ona düşen miras payı on yıl resmen yönetilirse ya da mal varlığı böyle yönetilenin yüz yaşını dolduracağı süre geçerse, Hazinenin istemi üzerine o kimsenin gaipliğine karar verilir. Gaiplik kararı verilebilmesi için gerekli ilan süresinde hiçbir hak sahibi ortaya çıkmazsa, aksine hüküm bulunmadıkça, gaibin mirası Devlete geçer. Devlet, gaibe veya üstün hak sahiplerine karşı, aynen gaibin mirasını teslim alanlar gibi geri vermekle yükümlüdür.” hükmünü içermektedir.
6.2.3. 22/09/1983 tarihli 2888 sayılı Yasa’nın 2. maddesiyle değiştirilen 2762 sayılı Yasa’nın 29. Maddesinde, Türk Medeni Kanunu’nun 501. maddesindeki Hazinenin mirasçı olacağı yönündeki genel hükmünden ayrılmak suretiyle "mülkiyeti mutasarrıfa geçmiş olan taşınmazlarda maliklerin bu Yasa’nın yürürlük tarihine kadar ölmeleri üzerine son mirasçı sıfatıyla Hazineye intikal edipde bu husus tapu kaydına bağlanmış bulunan taşınmazlar ayrık bırakılmış tapuda intikal işlemleri yapılmamış olan taşınmazların mahlulen vakfına rücu edeceği" kuralı getirilmiştir. Bu nedenle, 2888 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihi 24/9/1983 tarihinden sonra aslı vakıf olan taşınmazların Hazineye geçmesine yasal olanağın kalmadığı sonucuna ulaşılmalıdır.
Öte yandan, daha önce Hazine üzerine oluşan tapu kayıtlarının iptal edilememesi için de; taşınmazın önce mutasarrıfına geçip özel mülk haline gelmesi, mal sahibinin mirasçı bırakmadan ölmesi ve 2888 sayılı Yasa’nın yürürlüğünden önce tapuda Hazine üzerine yazılması gibi üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Vakıflar Yasası’nın tasfiye hükümlerinin işlemesinden önce vakıf malın kuru mülkiyetinin mutasarrıfa geçtiğinden, mutasarrıfın tam malik sıfatını kazandığından söz edilemez. Anılan Yasa’nın 29. maddesinde açıklanan koşullar gerçekleşmeden, mirasçı bırakmaksızın ölen kişi malik olamayacağı gibi tasarruf hakkı dahi sona ereceğinden taşınmazın mülkiyetinin Hazineye geçtiği ileri sürülemez. Aynı şekilde mutasarrıfı kaçak ve yitik kişi durumuna düşen taşınmazların mülkiyetinin de metruken vakfına dönmesi asıl olup hiçbir surette Hazineye geçmesine yasal olanak yoktur.
6.3. Değerlendirme
6.3.1. Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, 26/07/1957 tarihinde yapılan kadastro tespiti neticesinde 136 ada 22 parsel sayılı taşınmazın (66,66 m2, iki ev) 3/6 payının “... oğlu ...”, geriye kalan 3/6 payın ise eşit şekilde “... kızı ...”, “...” ve “... ” adlarına tespit gördüğü, tespitin itiraz edilmeksizin 14/11/1957 tarihinde kesinleştiği, Hüseyin ve ...’nin taşınmazdaki paylarını 30/01/1981 tarihli, 653 yevmiye numaralı resmi satış senedi ile dava dışı ...’e temlik ettikleri, ...’in de temlik aldığı bu payı 21/02/2006 tarihinde dava dışı ... ile ...’e devrettiği, ...’in ölümüyle taşınmazdaki payının mirasçılarına intikal ettiği, ...’ın 01/12/2010 tarihinde ... mirasçılarının paylarının tamamını devraldığı, böylelikle ...’ın taşınmazda 1/3 pay sahibi olduğu, taşınmaz üzerinde vakıf şerhinin bulunduğu, gaipliği istenen paydaşlar “... oğlu ...” ile “... kızı ...”a 14/12/20014 tarihinde kayyım tayin edildiği anlaşılmaktadır.
6.3.2. Somut olayda, bozmadan sonra yapılan araştırma neticesinde dosya içerisine alınan ve gaipliği istenenlerden ...’un babası ...’e ait olan Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 02/07/1956 tarihli, 1956/506 Esas, 1956/577 Karar sayılı veraset ilamında, ...’ün 28/04/1956 tarihinde ölümüyle geriye mirasçıları olarak karısı Emine ile ilk karısından doğma çocukları ..., ... ve ...’nin kaldığı belirtilmektedir.
6.3.3. Hâl böyle olunca; ...’un kardeşleri ... ve ... tarafından yapılan 30/01/1981 tarihli, 653 yevmiye numaralı resmi satış senedinin dosya arasına alınması, senetteki ... ve ...’nin kimlik bilgilerinin araştırılması, elde edilen verilerden yararlanmak suretiyle gaipliği istenen ...’un nüfus kaydına ulaşılması, toplanan ve toplanacak deliller çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
V. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3. maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.