"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
.....
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma kararına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...'nın davalı ile evli olduğu dönemde 73 ada 98 parseldeki 9 nolu bağımsız bölümün 1/2 payınının intifa hakkını uhdesinde bırakıp çıplak mülkiyetini satış suretiyle davalıya temlik ettiğini devir tarihinden iki yıl önce mirasbırakanın beyninden tümör alındığını, bu sebeple akli melekelerinde zaman zaman bozulmalar meydana geldiğini, satış işleminin yapıldığı tarihte ehliyetsiz olduğunu, mirasbırakanın ehliyetli olduğunun kabul edilmesi halinde ise mal satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da taşınmazı alım gücünün bulunmadığını, devrin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı, terzilik yaparak gelir elde ettiğini, aile bütçesine katkıda bulunduğu gibi mirasbırakanın beyin ameliyatı sonrası devlet tarafından karşılanmayan bütün masraflarının kendisi ve akrabaları tarafından karşılandığını, buna karşılık olarak çekişme konusu taşınmazın 1/2 payının temlik edildiğini, devir tarihinde mirasbırakan tarafından düzenlenen bildiri başlıklı belgede de mirasbırakanın bu arzusunu dile getirdiğini, işlemin muvazaalı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, muvazaa olgusunun sabit olduğu, ehliyetsizlik iddiası yönünden araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 04/04/2016 tarihli, 2014/15975 Esas, 2016/4043 Karar sayılı ilamıyla; "Hâl böyle olunca, hukuki ehliyetsizliğin kamu düzeni ile ilgili olduğu, ehliyetsizliğin saptanması halinde öteki nedenlerin incelenmesi gereğinin ortadan kalkacağı gözetilerek ehliyetsizlik iddiasının öncelikle incelenmesi, tarafların bu yönde bildirecekleri tüm delillerin toplanması, varsa mirasbırakana ait sağlık kurulu raporları, hasta müşahade kayıtları, reçeteler vs. istenmesi, tüm dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesi, mirasbırakan ...'nın, çekişme konusu payın temlik tarihinde ehliyetli olup-olmadığı yönünde rapor alınması, miras bırakanın ehliyetli olduğunun saptanması halinde muris muvazaası yönünden değerlendirme yapılması gerekirken, ehliyetsizlik iddiası üzerinde durulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
3. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 14/12/2021 tarihli, 2016/337 Esas, 2021/737 Karar sayılı kararıyla; mirasbırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyeti haiz olduğunun Adli Tıp Kurumu raporu ile sabit olduğu, taşınmazın temlikinin emek, bakım ve hizmet karşılığı, minnet duygusuyla gerçekleştirildiği, temlikteki gerçek irade ve amacının diğer mirasçılardan mal kaçırma olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili, bozma ilamıdan sonra mahkemenin Adli Tıp Kurumu raporu dışında hiç bir yeni delil toplamadığını, dolayısıyla hükmün bozma kapsamı dışındaki kısımlarının kesinleştiğini, mahkemece, mirasbırakan ile davalı arasındaki işlemin satış olarak gösterilmesine rağmen 1/2 hissenin para karşılığı olmadan davalıya devredildiğinin sabit olduğu söylenmekle 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında yazılı kriterlerin gerçekleştiğini kabul edildiğini, muvazaa iddialarının ispatlandığını, davalının 1/2 payı edindikten sonra daha fazlasınını alamayacağı bilinciyle, beyin ameliyatı geçirmiş hasta mirasbırakanı terk ederek ablasının çocuğuna bakmak maksadıyla ailesinin yanına gittiğini, mirasbırakanı korumasız ve savunmasız bıraktığını, davalının alım gücünün olmadığını, bedeller arasında fahiş fark bulunduğunu, davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
6.2.1. Bilindiği üzere, davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
6.2.2. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
6.2.3. HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.",
6.2.4. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.", hükümlerine yer verilmiştir.
6.3. Değerlendirme
(IV/2.) no.lu paragrafta belirtilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak (IV/3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, onama harcı peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/06/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.