Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1575 E. 2022/2082 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Hile nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, hak düşürücü sürenin ne zaman başlayıp, sürenin geçip geçmediği hususunda yaşanan uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının, hileden kaynaklanan sözleşmeden dönme hakkını kullanması için öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin, ceza soruşturması başlatan şikayet tarihinden itibaren işlemeye başladığı ve bu nedenle davanın süresinde açıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel ve tazminat istekli dava sonunda verilen davanın reddine ilişkin karar davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla; süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşüldü:

I. DAVA

Davacı, davalı ...'ün dava dışı ağabeyi ...'in hesabına 120.000,00 TL yatırdığını bildirmesi üzerine satış bedellerinin ödendiği inancıyla diğer davalı ...'ı vekil tayin ederek 358 ve 2008 ada 12 parsel sayılı taşınmazların tamamı ile 2008 ada 14 parselin 1/2 payını davalı ...'ya devrettiğini, bilahare dava dışı ...'in Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/217 Esas sayılı dosyası ile açtığı alacak davasında satış bedelini geri aldığını, davalının hile ile taşınmazları adına tescil ettirdiğini ileri sürerek, taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde bedel ve manevi tazminata hükmedilmesini istemiş, yargılama sırasında davalı ... yönünden davasından feragat etmiştir.

II. CEVAP

Davalı ..., davacının vekili olarak talimatına istinaden çekişme konusu taşınmazları temlik ettiğini, alıcı olan diğer davalıyı tanımadığını, davalı ..., yatırım maksadıyla ve davacının kendilerinde oluşturduğu güven sebebiyle davacıya 17/10/2006 tarihinde satış bedeli olan 22.000,00 TL'yi gönderdiğini ve dava konusu taşınmazların adına tescil edildiğini, davacının dava dışı ... tarafından gönderilen 120.000,00 TL'nin dava konusu taşınmazların satış bedeli olduğuna ilişkin iddiasının doğru olmadığını, belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Mahkemenin, 26/01/2016 tarihli ve 2015/136 E., 2016/41 K. sayılı kararı ile; muvazaa iddiasının yazılı belge ile kanıtlanması gerektiği, davacının davalı ... yönünden iddiasını kanıtlayamadığı, diğer davalı ... yönünden ise davadan feragat ettiği gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 01/02/2018 tarihli ve 2017/5270 E., 2018/688 K. sayılı kararı ile; ''...İddianın içeriğinden ve ileriye sürülüş biçiminden davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı anlaşılmaktadır.

...Somut olaya gelince, mahkemece hak düşürücü süre üzerinde durulmadığı gibi hile iddiasının kanıtlanması bakımından davacının bildirdiği tanıklar dinlenmemiş, deliller toplanmamıştır. Hal böyle olunca, öncelikle davanın TBK'nın 39.maddesinde düzenlenen süre içerisinde açılıp açılmadığının açıklığa kavuşturulması, süresinde açıldığı saptanırsa işin esasına girilip taraf delilleri toplandıktan ve yukardaki ilkeler uyarınca irdeleme yapıldıktan sonra bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.'' gerekçesiyle karar bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar

Mahkemenin 17/09/2019 tarihli ve 2018/102 E., 2019/216 K. sayılı kararıyla; davacının hile olgusunu Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/217 Esas sayılı dosyasının yargılaması sırasında öğrendiği ve anılan dosyanın kesinleşmesinden 3 yıl sonra eldeki davayı açtığı, davanın ... yönünden hak düşürücü süre nedeniyle, diğer davalı ... yönünden ise feragat nedeniyle reddi gerektiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddialarını tekrarla, davalı ...’den şikayetçi olduğunu, soruşturmanın sonuçlanmasını beklediğini, hak düşürücü sürenin geçmediğini, yemin teklif edilmeden karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

TBK'nın 39. maddesinde "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır." hükmü getirilmiştir.

Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Bu hak, aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

TBK'nın 39. maddesinde düzenlenen 1 yıllık sürenin öğrenme tarihinden itibaren başlayacağı, öğrenme tarihinin işlem tarihi olabileceği gibi, somut olayın özelliğine göre işlem tarihinden ileri bir tarihin de olabileceği, bir başka ifadeyle işlem tarihinde fark edilemeyen bir hilenin çeşitli nedenlerle sonraki bir tarihte öğrenilebileceği de kuşkusuzdur.

7.3. Değerlendirme

Somut olayda, davacının dava konusu 3 parça taşınmazı 07/02/2007 tarihinde davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, davalı tarafından davacıya 17/10/2006 tarihinde 22.000,00 TL açıklamasız havale yapıldığı, 20/10/2006 tarihinde de davacının ağabeyi ... ... tarafından 120.000,00 TL tutarlı ikinci havalenin yapıldığı, akabinde ... ... tarafından davacıya karşı Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/217 Esas sayılı dosyasında 10/06/2009 tarihinde açılan alacak davasında, davacıya 120.000 TL’yi kendisine taşınmaz alması için gönderdiğini ancak davacının edimini yerine getirmediğini ileri sürerek 120.000 TL bedelin davacıdan tahsilini talep ettiği, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince 24/05/2011 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği ve kararın derecattan geçerek 02/07/2012 tarihinde onanarak kesinleştiği, davacının 05/06/2012 tarihinde davalı ...’den şikayetçi olduğu, şikayet dilekçesinde davalının yukarıda bahsi geçen alacak davasında yalan tanıklık yaparak eldeki davaya konu taşınmazların satış bedeli olarak gönderilen 120.000 TL’nin ... ...’na iadesini sağladığını, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen kararın henüz kesinleşmediğini ve şikayeti sonucu yürütülecek soruşturmanın alacak davasını etkileyeceğini belirttiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 08.06.2012 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, davacının itirazı üzerine Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012-2641 D.İş sayılı kararı ile davacının itirazının reddine karar verildiği, davacının kanun yarına bozma yoluna başvurduğu ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 08/01/2014 tarihli kararı ile davacının başvurusu kabul edilerek itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012-2641 D.İş sayılı kararının kanun yararına bozulmasına karar verildiği, bunun üzerine takipsizlik kararının kaldırıldığı ve davalının 18/11/2014 tarihinde alınan ifadesinde suçlamayı kabul etmediğini ve davacıya 3 parça taşınmaz için 22.000 TL gönderdiğini, 120.000 TL’nin ise ... ... için taşınmaz alınması amacıyla gönderildiğini belirttiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 08/07/2015 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, eldeki davanın ise 19/01/2015 tarihinde açıldığı, davacı tarafın sözleşme ile bağlı olmadığını 05/06/2012 tarihi itibariyle bildirdiği anlaşılmakta olup, TBK’nın 28. ve 39. maddelerine yanlış anlam yüklenerek, sözleşmeden dönme olgusunun “dava açma” olarak kabul edilmesi ve hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesi ile davanın davalı ... yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir.

Hal böyle olunca; TBK'nın 39. maddesi kapsamında davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı gözetilerek yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi ve varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi isabetsizdir.

V. SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacının değinilen yönden yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasa'nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edenlere geri verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14/03/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(Muhalif) (Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Dava, hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat istemine ilişkindir.

Davacı, taşınmaz satış bedeli olarak kendisine verilen bedelin mahkeme kararı ile geri alındığını ve hileye maruz kaldığını iddia ederek eldeki davayı açmış, aşamada davalı ... yönünden davadan feragat etmiş, Mahkemece iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine ilişkin hüküm Dairece; eksik araştırma yapıldığı gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda davalı ... yönünden hak düşürücü süre, davalı ... yönünden ise feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, davacı manevi tazminat isteği yönünden temyiz isteğinde bulunmamış, Dairenin sayın çoğunluğu tarafından davanın hak düşürücü süre içinde açıldığı kabul edilerek işin esasının incelenmesi yönünde hüküm bozulmuştur.

TBK'nın 39. maddesi gereğince aldatmayı öğrenen davacının bir yıllık hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığını karşı tarafa bildirmesi veya verdiği şeyi geri istemesi gerekir. Sayın çoğunluk, davacının şikayet dilekçesini esas alarak hak düşürücü süre içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirdiğini kabul etmek suretiyle işin esasının incelenmesi gerektiği yönünde hükmü bozmuştur. Oysa, 05.06.2012 tarihli şikayet dilekçesi, davalı ve bir kaç dava dışı kişi hakkında aleyhine sonuçlanan hukuk dava dosyasında yalan tanıklık yaptıklarına ilişkindir. Anılan dilekçede, açık ya da dolaylı bir şekilde sözleşmeden dönme ya da taşınmazının iadesini isteme beyanı bulunmamaktadır. Ceza soruşturması yapılması yönünde kamu birimlerine verilen her dilekçenin TBK'nın 39. maddesi kapsamında değerlendirilmesine yol açabilecek bu uygulama, kanunun düzenleme amacına aykırı olacaktır.

Mahkemece, Ankara 13. Asliye Hukuk Mahkemesinde sonuçlanan alacak davasının kesinleşmesi ile iptal hakkının öğrenildiği ve dava tarihine kadar geçen üç yıla yakın sürede, sözleşmeden dönme iradesinin karşı tarafa ilettiğine ilişkin delil bulunmadığı gözetilerek, davalı kayıt maliki ... yönünden hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddedilmesi doğrudur.

Açıklanan nedenle hükmün onanması gerektiği kanaatinde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma yönündeki aksi görüşüne katılmıyoruz.