"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin kararın, davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; istinaf başvurusunun kabulüne dair verilen karar, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının Avusturya'da yaşadığını ve babası ...'dan intikal eden malvarlığı ile ilgili işlemlerin yapılabilmesi için güvendiği kardeşi olan davalı ...’a vekaletname verdiğini, davalının babadan ve anneden intikal eden 13695 parsel üzerinde yapılan inşaat neticesinde paya tekabül eden 3, 4, ve 6 numaralı bağımsız bölümleri davacının rızası ve bilgisi olmadan bedelsiz olarak üzerine geçirdiğini, annesinden intikal eden terekenin paylaşımı ile ilgili olarak İstanbul Anadolu 18. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/708 E. sayılı dava dosyasında davalı olduğunu, kız kardeşi ... ...'in söylemesi ile taşınmazın vekil tarafından devredildiğini öğrendiğini ve vekili azlettiğini ileri sürerek, muris ...’a ait gayrimenkullerin tespiti ile buna bağlı olarak davacıya intikal etmesi gereken hisse payının tespitini, bu payın davalının vekalet akdini kötüye kullanması nedeniyle iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı süresinde cevap dilekçesi sunmamış, beyan dilekçesinde özetle; davacının hisselerini kendisine para karşılığı sattığını ve bu konuda şahitlerinin olduğunu, Türkiye'ye yılda 5-6 kere geldiğinin pasaport kayıtlarından anlaşılacağını, davacının gayrimenkul üzerindeki hisselerini topraktan sattığını ve bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 22/09/2020 tarihli ve 2022017/484 E., 2020/214 K. sayılı kararıyla; usul hukukunda dahili dava müessesesinin bulunmadığı, davacıdan başkalarının da hisselerini satın aldığı, dinlenen tanık beyanlarıyla vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispatlanamadığı, davacının vekalet vermeden önce satış bedelini almadığını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacının Türkçe’yi iyi bilmemesi nedeniyle davalıya güvenerek genel yetkiler içeren vekaletnameyi çıkardığını, davalılar taşınmazın satın alındığını savunsa da resmi senette temlikin bağış işlemiyle gerçekleştirildiğini, davacının vekaletnameyi inceleyene kadar kardeşi olan davalıya vekaletname verdiğini sandığını, davalının beyan ve delillerini süresinde sunmadığını, davaya dahil etme talebinin hukuka aykırı olarak reddedildiğini, ödendiği iddia edilen bedelin elden taşınmasının olağan olmadığını, davalının kötü niyetle hareket ettiğini ileri sürerek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 31/12/2021 tarihli ve 2021/13 E., 2021/1919 K. K. sayılı kararıyla; tapuda yapılan işlemin bağış olduğu, davalı tarafça bunun aksinin iddia edildiği, davalının davacıya bedel ödediğine dair iddiasını yazılı delille ispatlayamadığı, dinlenen tanıkların da bedelin ödendiğine ilişkin açık beyanlarının olmadığı, vekil ...'in vekalet görevini kötüye kullandığı, vekil ve davalının karı koca olması nedeni ile davalının bunu bilebilecek durumda olduğu, davacının babasından gelen 174/3728 hissenin kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle temlik edilen %50 pay düşüldüğünde 87/3728 hisse ve annesi ...'den gelen 29/3728 hisse toplamı olan 116/3728 hissesinin olması gerekirken sadece anneden gelen pay olan 29/3728 payın kaldığı, davacı ...'nın payı ile davalı ...’nin payı eşit olduğundan davacı ve davalının payına düşen dairelerin de eşit olması gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile çekişmeli taşınmazdaki 3 numaralı bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının 1/2 oranında iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde özetle; ispat yükünün davacı üzerinde olduğunu, taşınmazın davalıya satıldığını ancak tapuda bağış olarak gösterildiğini, vekil ...’in ...’da bulunan taşınmazının bu amaçla satıldığını, kardeşler arasında elden ödemenin olağan olduğunu, vekaletnamenin verilmesi sırasında davalı ...’nin de Noterde hazır olduğunu, vekilin ... olması halinde taşınmazın ...’ye devredilemeyeceğinin Noter tarafından bildirilmesi üzerine ...’e vekalet verildiğini, davacı tarafından olayın bu nedenle yanlış hatırlandığını, davacı tanığının yanlı beyanda bulunduğunu, davacının diğer kardeşlerine değil davalının eşine vekaletname vermesinin de satış iradesini ortaya koyduğunu, davacının azilname tarihinden 1 yıl 7 ay sonra dava açtığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. Maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.4. TMK'nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK.'nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) no.lu paragrafında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına ve Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafda gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, alınması gereken 13.235,06-TL onama harcından peşin alınan 3.229,00-TL harcın mahsubu ile bakiye 10.006,06- TL onama harcının davalıdan alınmasına, 06/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.