"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
..........
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davası sonunda İlk Derece Mahkemesinde davanın reddine karar verilmiş; istinaf incelemesinde Bölge Adliye Mahkemesince İlk Derece Mahkemesinin kararı kaldırılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, temyiz incelemesi sonucunda Dairece iki kez bozulmuş; Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş, karar, süresi içinde davacı vekilince duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 07.06.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat .......... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar ... vd. vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, Şile Noterliği’nin 07.07.2016 tarih ve 4076 yevmiye no’lu vekaletnamesi ile babası ... ...’i vekil tayin ettiğini, vekil ...’in vekalet görevini kötüye kullanarak maliki olduğu 26 sayılı parseldeki 44/734 payını annesi ...’e bedelsiz olarak temlik ettiğini, kendisine satış bedeli ödenmediğini, davalıların birlikte hareket ettiklerini ileri sürerek, devre konu payın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu payın öncesinde babaları ...’e ait olduğunu, davalılardan ...’ın çocuğuna bakacağını vaadeden davacıya ... tarafından bedel alınmadan devredildiğini, davacının vaadini yerine getirmemesi üzerine davacıdan alınan vekaletname ile mirasbırakan anneleri ...’e temlik edildiğini, çekişmeli payın gerçek sahibine döndüğünü bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAKEMESİ KARARI
Mahkemece, mirasbırakanın taşınmazı davalı ...'ın çocuğuna bakması için davacıya bedelsiz devrettiği, davacı edimini yerine getirmediğinden ve çocuğa ... tarafından bakılması nedeniyle davacıdan alınan vekaletle adı geçene temlik edildiği, davacının taşınmaz payını esasen bedelsiz aldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; son tapu kayıt maliki ...'in vekil ...'den sonra, davadan önce vefat ettiği, hem davacı hem davalı olamayacağından miras şirketine temsilci atanmadan davanın sürdürülmesinin usule aykırı olduğunu, tanık listesinin usule aykırı verildiğini, muvafakat etmedikleri halde davalı tanıklarının dinlenmesinin doğru olmadığını, inanç sözleşmesine dayalı olduğu iddiasının ancak yazılı delille kanıtlanabileceğini, davalı tanıklarının anlatımının duyuma dayalı olduğunu, kararının yeterli gerekçe içermediğini, yemin deliline dayandıkları halde bu hakkın kullandırılmadığını, sözlü yargılamaya ilişkin usul kuralının yerine getirilmediğini, davanın hukuki nitelendirilmesinde hataya düşüldüğünü, vekaletin kötüye kullanılması koşullarının oluştuğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.06.2017 tarihli ve 2017/4602 E., 2017/591 K. sayılı kararıyla; inançlı işleme dayanan davalıların, savunmasını yazılı delil ile kanıtlaması gerekirken böyle bir delili dosyaya ibraz etmedikleri, savunmanın ispat edilemediği, öte yandan satış bedelinin davacıya ödendiğine dair bir delil bulunmadığı, kayıt maliki ...’in durumu bildiği, vekalet görevi kötüye kullanılarak davacının zararına hareket edildiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 04.07.2019 tarihli ve 2017/4602 Esas - 2019/4342 Karar sayılı kararıyla; “...Eldeki davada çözümlenecek husus, 10.07.2006 tarihinde yapılan devir ile davacı ...’ın iradesine aykırı olarak ve onu zararlandırma kastı ile el ve işbirliği içerisinde hareket edilip edilmediğidir. Tarafların mirasbırakanı ... ...’in 24.12.1999 tarihinde yaptığı temlikin inançlı olup olmadığı eldeki davanın konusu olmayıp, çekişmeli temlikte iradeye uygun hareket edilip edilmediğini tespite yarayan vakıalardan biridir. 6100 sayılı HMK’nin 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu kuşkusuzdur. Ne var ki davacı tarafın, dayandığı ve toplanan deliller ile vekalet görevinin kötüye kullanıldığı kanıtlanamamıştır. Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir...” gerekçesiyle bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 17.09.2019 tarihli ve 2019/1268 Esas, 2019/1316 Karar sayılı kararla; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
4.Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
5.İkinci Bozma Kararı
Dairenin 01.06.2021 tarihli ve 2019/4577 Esas - 2021/2952 Karar sayılı kararıyla; “Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından 6100 sayılı HMK'nın 373/3. maddesi gereğince bozma ilamına uyulduğuna göre bundan sonra mahkemece yapılacak iş bozmaya ve HMK'nın 297. maddesine uygun yeni bir karar vermekten ibarettir. İstanbul Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/258 Esas, 2016/314 Karar sayılı 18.10.2016 tarihli kararının İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 2017/467 Esas - 2017/591 Karar sayılı 19.06.2017 tarihli kararıyla kaldırıldığı gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere istinaf isteminin reddi şeklinde hüküm oluşturulması usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır. Hâl böyle olunca, bozma ilamına göre, HMK'nın 297. maddesine aykırı olmayacak biçimde davanın reddi yönünde yeni bir karar verilmesi için hüküm bozulmalıdır...” gerekçesiyle bozulmuştur.
6. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Bölge Adliye Mahkemesince bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, 17.11.2022 tarihli ve 2021/1327 Esas, 2022/1575 Karar sayılı kararla; iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
7.Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; vekil ve kayıt malikinin mirasçısı olduğundan hem davacı hem davalı sıfatı gereği terekeye temsilci atanması gerektiğini, ön incelemenin usulüne uygun yapılmadığını, davalının tanık listesinin kendisine tebliğ edilmediğini, ikinci tanık listesinde yer alan tanıkların muvafakati olmamasına rağmen dinlendiğini, davalının iddiasına yazılı delille ispatlaması gerektiğini, kararın gerekçesinin detaylı, dosya içeriğine uygun, delillerin tümünün değerlendirilip üstün tutulanın nedenlerini içermediğini, yemin delilinin hatırlatılmadığını, sözlü yargılamanın usulüne uygun yapılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanıldığının açık olduğunu, temliğin vekilin eşine yapıldığı, bedel ödenmediği, tanık Metin’in dinlenmemesinin hukuka aykırı olduğu belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
9. Gerekçe
9.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
9.2. İlgili Hukuk
9.2.1.Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
9.2.2.6100 sayılı HMK’nın 190. ve 4721 sayılı TMK’nın 6. maddeleri uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu kuşkusuzdur.
9.3. Değerlendirme
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, kararın (V/2) ve (V/5) no.lu paragraflarında gösterildiği şekilde hükmüne uyulan bozma ilamları uyarınca işlem yapılarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olduğuna göre, davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 20.11.2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen davalılar vekili için 3.815,00TL duruşma vekalet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, onama harcı peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, 07/06/2022 tarihinde oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.
(Muhalif)
-MUHALEFET ŞERHİ-
04.07.2019 tarihli 2017/4602 E., 2019/4342 K. sayılı bozma ilamına yazdığım muhalefet gerekçesiyle kararın bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum.