Logo

1. Hukuk Dairesi2022/180 E. 2022/2486 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekaletname ile yapılan taşınmaz satışlarının vekilin vekalet görevini kötüye kullanması nedeniyle iptal edilip edilmeyeceği.

Gerekçe ve Sonuç: Vekilin, vekalet verenin menfaatine aykırı olarak hareket edip taşınmazları düşük bedelle devrettiği, vekil edenin iradesinin bu yönde olmadığı ve alıcının da vekil ile işbirliği içinde olduğunun anlaşılması gözetilerek yerel mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : KONYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT - TENKİS

Taraflar arasındaki tapu iptali tescil, tazminat ve tenkis davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak yeniden davanın kabulüne ilişkin verilen karar, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar vekili dava dilekçesinde; ortak mirasbırakan ...'ın davalı ...'in oğlu olan ...'a kendisine yaşlılık aylığı bağlanması amacıyla vekaletname verdiğini, vekil ...'ın bu vekaletname ile babaannesine ait 7 adet gayrimenkulü (4940, 1255, 1320, 3281, 3389, 4941 parsel sayılı taşınmazların tamamı, 182 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payı) muhtelif tarihlerde bedelsiz olarak babası ...'a devrettiğini, devir işlemlerinden babaannesinin bilgisi olmadığını, yapılan satış işleminden sonra vekil yahut davalı ... tarafından mirasbırakana herhangi bir bedel ödenmediğini, davalıların işbirliği içerisinde olduklarını, satış tarihlerinde mirasbırakanın yaşlı ve düşkün olduğunu, satış bedellerinin düşük olduğunu, mirasbırakanın ölümünden önce davaya konu taşınmazları satmayacağını beyan ettiğini ileri sürerek taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tescilini, bu mümkün olmadığı takdirde davacılara ait hisselerin gerçek maddi değerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, mümkün olmadığı takdirde müvekkillerinin yasal miras payının tenkisini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalılar vekili cevap dilekçesinde; tarafların babalarının 1970 yılında ölümünden sonra müvekkili ...’in mirasbırakan ...’nin bütün bakım ve ihtiyaçlarıyla bizzat 48 yıl boyunca ilgilenmesi nedeniyle mirasbırakan tarafından satış hususunda yetki verildiğini, mirasbırakanın vefa borcunu yerine getirmeyi amaçladığını, davacıların mirasbırakanla ilgilenmediğini, mirasbırakanın üzerine kayıtlı 40’a yakın taşınmaz bulunduğunu, vekaletnamenin kötüye kullanılması halinde bu taşınmazların da devredilmiş olacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 23/03/2021 tarihli ve 2018/188 E. 2021/115 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, 4940 parsel hakkındaki işlemin yolsuz tescil niteliğinde olduğu, davalı ...’nin terekeye göre üçüncü kişi olması nedeniyle bu davalıya karşı miras payı oranında tescil talebiyle açılan davanın dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın ... yönünden reddine, davalı ... yönünden kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

2.1. Davacılar vekili istinafı dilekçesinde; davalı ...’nin vekalet görevini kötüye kullandığı ve diğer davalı ile işbirliği içerisinde olduğu anlaşılmasına rağmen davalı ... yönünden davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, usuli eksiklik nedeniyle verilen kararın karşı vekalet ücretinin doğmasına sebep olduğunu, dava dilekçesinin talep sonucunda usuli bir eksikliğin bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

2.2. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; davalı tanığı İsmail’in beyanına göre mirasbırakanın vekaletin kapsamı ve vekil Nebi’nin yetkisi konusunda tam ve sağlıklı bilgiye sahip olduğunu, temliklerin mirasbırakanın iradesi doğrultusunda yapıldığını, tarafsız ve komşu olan tanık ...’in mirasbırakana davalının baktığını beyan ettiğini, mirasbırakana ödenen bedelin akittekinden yüksek olduğunu, mirasbırakanın temlik dışı 40’a yakın taşınmazı bulunduğunu, davalıların vekalet ilişkisinin ölümden sonra da devam ettiğini düşünerek iyi niyetle 4940 parsel sayılı taşınmazı devrettiklerini, davacı taraf lehine hükmedilen vekalet ücretinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 23/03/2021 tarihli ve 2021/1291 E. 2021/1387 K. sayılı kararıyla; mirasbırakanın taşınmazları satış iradesi olduğunun ispatlanmadığı, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ederek muris iradesine aykırı olacak şekilde satış ve devir işlemlerini gerçekleştirdikleri, taşınmazların davalıya devri sonucu murisin zararlandırıldığı, vekil tarafından dava konusu taşınmazla ilgili murise herhangi bir ödeme yapılmadığı, davacılar haricinde mirasçı olan ...’in dosyada davalı olarak gösterildiği, bu haliyle tüm mirasçıların davada taraf oldukları, kayıt maliki ile vekil arasında el ve işbirliği olması halinde haksız fiil sorumluluğu çerçevesinde harç ve yargılama giderlerini birlikte ödemekle yükümlü olacaklarından davalı ... yönünden davanın reddinin doğru olmadığı, ayrıca yargılama giderlerine hükmedilirken davaya konu 182 parsel sayılı taşınmazın 1/6 payının dikkate alınmadığı gerekçesiyle; davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulüne, davalı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, mahkeme kararı kaldırılarak, davanın kabulüne, çekişmeli 182 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan 1/6 hissenin, 1255, 1320, 3281, 3389, 4941 parsel sayılı taşınmazların davalı adına olan tapu kayıtlarının vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle, 4940 parsel sayılı taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının yolsuz tescil nedeniyle davacıların miras payları oranında iptali ile davacılar adına tesciline, kalan payın davalı ... üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Davalılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki hususları tekrarlayarak, mirasbırakanın kendisine bakan davalıya taşınmazları bedelinin altında satmasının doğal olduğunu, ödenen bedellerin akittekilerden yüksek olduğunu, temlik dışı çok sayıda taşınmaz bulunduğunu, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretinin yüksek olduğunu, davalı ...’nin vekalet görevini yerine getirdiğini, davalı ...’nin mirasçı olmaması nedeniyle kendisine husumet yöneltilemeyeceğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali tescil, olmazsa tazminat, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

3.2.2. Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.2.4. TMK 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", HMK 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir" düzenlemeleri yer almaktadır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve kararın (V/3.2.) paragraflarında açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) paragrafta gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.

VI. SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle; davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 3.645,55 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına 28/03/2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.