"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: DÖRTYOL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Yerel Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine, Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen karar davacı vekilince yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 28/06/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, mirasbırakan babasının ölümünden sonra kardeşler arasında miras taksim sözleşmesini düzenlediklerini, ancak kendisinin sözleşmeyi okumadan imzaladığını, anılan sözleşmenin tapuda infaz edilmesi amacıyla dava dışı kardeşi ...’yu 15.07.2015 tarihinde vekil tayin ettiğini, ancak daha sonra sözleşmedeki paylaşımın haksız olması sebebiyle 09.05.2017 tarihli azilname ile vekillikten azlettiğini, azilnameyi Tapu Müdürlüğüne teslim ettiğini, ancak azilnameye rağmen dava konusu 478 parsel sayılı taşınmazın 25.08.2017 tarihinde kız kardeşi olan davalı ...’ye satış suretiyle devredildiğini, vekilin geçersiz vekaletname ile işlem yaptığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, davacının miras taksim sözleşmesi gereğince kendisine verilen taşınmazları edindikten sonra kötüniyetli olarak gizlice vekili azlettiğini, ne vekilin ne de kendisinin vekilin azledildiğinden haberdar olmadığını, temlikin geçerli olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, azilnamenin vekile tebliğ edilmediği, davacı tarafından vekilin azledildiğini bildiğinin ispatlanamadığı, bu nedenle azilnamenin işlem tarihinde hüküm doğurmadığı, işlemin geçerli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mirasçılar arasında düzenlenen miras taksiminin uygulanması için mirasçılardan dava dışı kardeşi ...'ya vekalet verildiğini, ancak davacının iyiniyetinden faydalanılarak, hakkaniyete aykırı şekilde paylaşım yapıldığını, bu nedenle vekil dava dışı ...'yu 09/05/2017 tarihinde azlettiğini, azilnameye rağmen dava konusu taşınmazın davalı kardeşi ...’ye devredildiğini, azil işleminden sonra yapılan yetkisiz işlemin yolsuz olduğunu, geçersiz vekaletname ile işlem yapıldığını, Mahkemece azilnamenin usulüne uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekirken, iyiniyet kötüniyet iddiası bakımından araştırma yapıldığını, yazılı belge olan azil işlemine karşı yazılı belgeyle ispat gerektiğinden davalı tarafça tanık dinletilmesine muvafakatleri olmamasına rağmen dosyada tanık dinlendiğini ve bunun sonucunda karar verildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 06/12/2021 tarihli ve 2021/454 E., 2021/1599 K. sayılı kararıyla; davacı, davalı ve diğer mirasçılar arasında düzenlenen miras taksim sözleşmesinin yerine getirilmesi için davacının dava dışı mirası ...'yu vekil tayin ettiği, daha sonra davacının vekili vekillikten azlettiği, ancak azilnamenin davalı ve vekile bildirilmediği, davalının vekilin temsil yetkisinin sona erdiğini bildiği veya bilebilecek konumda olup kötüniyetli olduğunun davacı tarafından ispatlanamadığı, bu durumda davalıya yapılan satışın geçerli olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının tüm kardeşler arasında imzalanan miras taksim sözleşmesini okumadan imzaladığını, davacının iyiniyetinden faydalanarak sözleşme düzenlendiğini, miras taksim sözleşmesinin geçersiz olduğunu, davacının miras taksim sözleşmesinin yerine getirilmesi için dava dışı kardeşi Halil İbrahim’e vekaletname verdiğini, ancak daha sonra miras taksim sözleşmesini haksız bulduğundan taşınmazın devrine rıza göstermediği için vekili azlettiğini, azilnameyi Tapu Müdürlüğüne bildirmesine rağmen tapu tarafından işlem yapıldığını ve dava konusu taşınmaz davalı adına tescil edildiğini, vekilin azilnameden haberdar olduğunu, somut olayın özelliği itibarıyla da vekile azilnamenin bildirildiğinin kabul edilmesi gerektiğini, azilnamenin noter kanalıyla yapılması gerekmediğini, hiçbir şekle tabi olmadığını, davacının kendi el yazısıyla yazdığı belge ile vekili azlettiğini bu belgeyi tapuya verdiğini, azilname sonucunda geçersiz vekaletname ile yapılan işlem yok hükmünde olduğunu belirterek, kararının bozulmasını istemişlerdir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1.Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.2. TBK'nın 512. maddesinde vekalet veren ve vekilin her zaman sözleşmeyi tek taraflı olarak sona erdirebileceği belirtilmiştir. Azil ve istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğurucu işlemlerdir. Vekalet görevinin sona erdiğini bilmeyen vekilin yapmış olduğu işlemler geçerlidir. (TBK m. 514) Aksi halde vekaletsiz iş görme hükümleri tatbik alanı bulur. Vekilin sona ermeyi bildiği yani kötüniyetli olduğunun ispatında ispat yükü vekalet veren üzerindedir. Vekilin sona ermeyi bilmemesine rağmen, işlem yapmış olduğu üçüncü kişinin sona ermeyi bilmesi veya bilmesinin gerekmesi halinde de yapılan işlem, vekalet verenin icazeti bulunmadığı sürece kendisini bağlamaz.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, (IV/3.) numaralı paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 20/11/2021 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 3.815,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 28/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.