Logo

1. Hukuk Dairesi2022/1853 E. 2024/217 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2018/84 E., 2021/77 K.

DAVALILAR : ... Köyü Tüzel Kişiliği, ...

DAVA TARİHİ : ...

HÜKÜM : Ret

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı tarafından temyiz edilmekle, kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; ... köyü çalışma alanında bulunan 105 ada 69 parsel sayılı taşınmazın kadimden beri kesintisiz olarak zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, kadastro çalışmaları sırasında hatalı olarak davalı Hazine adına tespit gördüğünü ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına kayıt ve tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

İmranlı Asliye Hukuk Mahkemesinin 19.11.2013 tarihli ve 2012/89 E. 2013/123 K. sayılı kararı ile; davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararları

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.09.2014 tarihli ve 2014/9405 Esas, 2014/10730 Karar sayılı kararıyla; “...mahallinde iki arkeolog ve bir fen bilirkişisinden oluşan kurul aracılığı ile yeniden keşif yapılarak, sit haritası ve kadastro paftasının çakıştırılması, bilirkişilerden çekişmeli taşınmazın sit alanı içinde kalıp kalmadığına dair rapor alınması...” gerekçesiyle bozulmuş, bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda Mahkemece davanın kabulüne, çekişmeli 105 ada 69 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 5.486,79 metrekare yüzölçümündeki bölümün tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 27.06.2018 tarihli ve 2016/2229 Esas, 2018/4359 Karar sayılı kararıyla "... öncelikle, dava ... Köyü Tüzel Kişiliğine de yöneltilmek suretiyle taraf teşkili sağlanmalı, bundan sonra iddia ve savunma doğrultusunda inceleme ve araştırma yapılmalıdır. Öte yandan tescili talep edilen taşınmaz bölümü içinde doğal göl bulunduğunun belirtilmesine rağmen jeolog bilirkişisinden rapor alınmamış, soyut nitelikteki yerel bilirkişi ve tanık anlatımları ile taşınmaz bölümünün kullanım durumlarını ve toprak yapılarını açıklama bakımından yetersiz, denetime elverişli olmayan zirai bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmiştir. Doğru sonuca ulaşılabilmesi için yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler, taraf tanıkları, 3 kişilik ziraat mühendisi ve 1 jeoloji mühendisinden oluşacak bilirkişi heyeti aracılığıyla gerçekleştirilecek keşifte usulünce zilyetlik araştırması yapılmalı, bu kapsamda yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmazın kime ait olduğu, öncesinde kim tarafından kullanıldığı, kimden kime ne şekilde intikal ettiği, öncesinin ne olduğu, taşınmaz üzerindeki zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi, öncesinde tarla olarak kullanılıp kullanılmadığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmelidir. Jeolog ve ziraatçi bilirkişi kurulundan da tescili istenilen taşınmaz bölümü içinde bulunan göletin hangi tarihte nasıl oluştuğu, doğal göl mü suni göl mü olduğu, taşınmazın toprak yapısı, bitki örtüsü, kullanım durumu, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarım arazisi niteliğiyle kullanılıp kullanılmadığı, imar-ihyaya muhtaç olup olmadığı, zilyetliğine ne zaman başlanıldığı ve hangi tasarruflar ile sürdürüldüğü ile ilgili komşu taşınmazlarla mukayeseli olarak ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın değişik yönlerden fotoğrafları çektirilerek rapora eklenmeli, teknik bilirkişiye keşfi takibe imkan verir ayrıntılı rapor düzenlettirilmeli, bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. ...” gerekçesiyle bozulmuştur.

B. Mahkemece Verilen Karar

Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; yapılan keşifte beyanı alınan mahalli bilirkişilerin çekişmeli taşınmazın davacının mirasbırakan babası ...'tan davacıya intikal ettiğini, davacı ve dava dışı kardeşlerinin kendi aralarındaki rızai taksimle taşınmazları paylaştıklarını, davacının dayandığı vergi kaydının mirasbırakan adına kayıtlı olduğu, davacının 20 senedir taşınmazı kullanmadığı, davacıya taksime ilişkin beyanda bulunması hususunda ihtar yapıldığı, davacının beyan dilekçesinde taksim hususunu açıklamadığı, zilyetlikle kazanma koşullarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı temyiz dilekçesinde; bozma kararı sonrası alınan bilirkişi raporu ile taşınmazın sit alanında kalmadığının belirlendiğini, ancak Mahkemece bozma kararı dışına çıkılarak mahalli bilirkişi beyanlarında taşınmazın babasından intikal ettiği ve taksim hususu kanıtlanmadığı gerekçesiyle hatalı olarak davanın reddine karar verildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, kadastro tespiti öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü, 17 nci; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 713/1 inci, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; ... ilçesi, ... Köyü çalışma alanında bulunan 105 ada 69 parsel sayılı 4.043.505,38 m2 miktarlı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında mülkiyet iddiasında bulunan kimse olmaması nedeni ile hali arazi vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edildiği, 27.01.2015 tarihinde ise mera parseline dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.

2. Temyiz olunan nihai kararların bozulması 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK'a tabi davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen İmranlı Asliye Hukuk Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında, özellikle 30.09.2013 tarihli Ziraat Mühendisi bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazda; 15-20 yıldır ekim dikim yapılmadığı, yine 13.11.2015 tarihli Ziraat Mühendisi bilirkişi raporunda dava konusu taşınmaz üzerinde 15-20 yıldır herhangi bir tarımsal üretim gerçekleştirilmediği kendiliğinden çıkan karışık çayır otları ve yabancı otların hakim olduğu, 05.08.2019 tarihli Ziraat Bilirkişi heyet raporunda 10 yıldır işlemeli tarım yapılmadığı ancak 10 yıl öncesinde yonca bitkisi ekildiği belirlenmesine göre bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacının yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 368,30 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına,

Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,

1086 sayılı HUMK'un 440/III-1 inci maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,

11.01.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

...

- KARŞI OY -

Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 19.11.2013 tarihli kararı ile davanın kabulüne karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 26.09.2014 tarihli kararıyla özellikle taşınmazın sit alanında kalıp kalmadığı konusunda yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı gerekçesiyle ilgili karar bozulmuştur. İDM'ce taşınmazın davacının miras bırakan babası ...'tan davacıya intikal ettiği, davacı ve dava dışı kardeşlerin kendi aralarındaki rızai taksimle kendi aralarında paylaştıkları ve davacının 20 senedir taşınmazı kullanmadığı, davacıya taksime ilişkin beyanda bulunması hususunda ihtar yapıldığı, davacının beyan dilekçesinde taksim hususunu açıklamadığı ve zilyetlikle kazanma koşullarının oluşmadığı belirtilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Sayın Çoğunlukça da anılan karar onanmıştır.

Davacı dava dilekçesinde taşınmazın kendi zilyetliğinde olduğunu belirterek tapu iptali ve tescil talebinde bulunmuş, dinlenen mahali bilirkişiler ve tanıklar taşınmazın daha önce davacının babası tarafından kullanıldığı ve babasından davacıya kaldığının belirtilmesi üzerine İDM'ce dava konusu taşınmazın davacıya ne şekilde kaldığı ve taksime ilişkin beyanda bulunması hususunda ihtar yapılmış, davacı da Mahkemeye sunmuş olduğu 09.07.2021 tarihli dilekçesinde taşınmazın babasının sağlığında diğer mirasçılar arasında paylaştırılarak kendisine verildiğini beyan etmiştir.

Gerek 1. keşifte gerekse 2. keşifte dinlenen tanık ve mahali bilirkişilerce öncesinde taşınmazın davacının babası ... tarafından uzun yıllar boyunca kullanıldığı ancak taşınmazın rızai taksimle davacı ...'a kaldığı ve ... tarafından kullanıldığı beyan edilmiştir. Bu beyanlar karşısında davacının taksim olgusunu ispatlayamadığını söyleyebilmek zor görünmektedir.

Davanın reddedilmesinin ikinci dayanağını ise davacının taşınmaz üzerinde 20 yıl süresince zilyet olmadığı gerekçesi oluşturmaktadır. Bu bağlamda dava dosyası incelendiğinde 2019 tarihinde yapılan keşifte mahali bilirkişiler genel olarak davacının taşınmazı kendisinin yaklaşık 20 yıldır kullanmadığını ancak taşınmazın davacının yeğeni tarafından yonca ekilmek suretiyle onun izni ile ekilmeye devam edildiğini bildirmişlerdir. 2015 yılında yapılan keşifte de mahali bilirkişiler dava konusu taşınmazın davacı tarafından yaklaşık 10-15 yıldır kullanılmadığını onun icazeti ile davacının yeğeni olan ... tarafından otu biçilmek suretiyle değerlendirildiğini ifade etmişlerdir.

2015 yılında yapılan keşif sonucu sunulan ziraat raporunda taşınmazlar üzerinde 15-20 yıldır herhangi bir tarımsal üretim gerçekleştirilmediği bildirilmiştir. 2019 yılında yapılan keşiften sonra sunulan ziraat bilirkişi raporunda ise dava konusu yerde yaklaşık 10 yıldır işlemeli tarım yapılmadığı, fakat 10 yıl öncesinde taşınmaza yonca bitkisi ekildiği, dava konusu yerin üzerinde sık aralıklarla halen gözle görünecek şekilde yonca bitkisinin bulunduğu tespit edilmiştir.

İDM'ce bu verilerden yola çıkılarak davacı lehine 20 yıllık zilyetlik süresinin dolmadığı kabul edilmiş ise de bu süre tespit edilirken kadastro tespit tarihinin değil, keşif tarihindeki durumun esas alındığı anlaşılmaktadır. Kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı iptal ve tescil davasında kadastro tespit tarihinden önceki şartların nazara alınması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır. Bu bağlamda her ne kadar 2019 yılında yapılan keşifte taşınmazın yaklaşık 20 yıldır davacı tarafından kullanılmadığı ifade edilmiş ise de 2019 yılından geriye doğru 20 yıl gidildiğinde bu tarih 1999 yılına tekabül etmektedir. 2015 yılındaki keşif nazara alınıp bu tarihten 15 yıl öncesi dikkate alındığında ise tarih 2000 yılına tekabül etmektedir. Kadastro tespit tarihi 2008 yılı olup davacının taşınmazda 2008 yılına kadar 8-9 yıl tarımsal faaliyet yapmadığı kabul edilse dahi bu sürenin yerleşik Yargıtay uygulamaları uyarınca iradi terk için yeterli bir süre olmadığı açıktır. Burada değerlendirilmesi gereken davacı tarafın taşınmazı terk ettiği tarihten geriye doğru 20 yıl boyunca taşınmazda zilyetliğinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesidir. Kaldı ki davacının taşınmazı terk ettiği dönemde de onun adına yeğeni tarafından taşınmaza yonca ekildiği ve bu hususunun 2019 yılında alınan ziraat bilirkişi raporunda da kısmen ispatlandığı anlaşılmaktadır.

Bu itibarla öncelikle davacı tarafça taksim olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle ret kararı verilmesinin doğru olmadığının vurgulanması gerekir. Öte yandan zilyetlik şartlarının oluşup oluşmadığının keşif tarihine göre değil kadastro tespit tarihi esas alınarak bu tarihten önceki şartların dikkate alınarak ve davacının dava konusu taşınmazı 7-10 yıl süreyle terk etmesinin iradi terk sayılmayacağı da nazara alınıp bu süreden önce 20 yıllık sürenin davacı lehine oluşup oluşmadığının araştırılarak buna göre bir karar verilmesi gerekirken kadastro tespitinden sonraki koşullar nazara alınarak ret kararı verilmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.

Açıklanan nedenlerle İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına iştirak edilememiştir.