"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İlk Derece Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalı ... vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi hükmü kaldırılarak davanın reddine dair verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili, davacının emekli olduğunu, işlerinin takibi amacıyla yeğeni ... ...u vekil tayin ettiğini, davacının tek oğlunun intihar etmesi nedeniyle ...’ı oğlu yerine koyarak güvendiğini, ancak ...’ın vekalet görevini kötüye kullanarak 114 ada 286 parseldeki davacıya ait 112 numaralı bağımsız bölümü ileride eşi olacak ...’a devrettiğini, bu devirden 1 yıl ve ... ile ...ın evlenmesinden çok kısa süre sonra taşınmazın davalı ...’e çok düşük bedelle devredildiğini, satışların muvazaalı ve davalının kötü niyetli olduğunu, davacının bu satıştan taşınmazların fiili olarak teslimi sırasında haberdar olduğunu ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili; müvekkilinin taşınmazı ...'dan satın alan iyi niyetli üçüncü kişi durumunda olduğunu, alım satımlarda yüksek oranda harç ödememek için bedelin düşük gösterildiğini, zaten taşınmazın inşaat aşamasında olduğu ve üzerinde ipotek bulunduğu dikkate alınarak satış bedelinin belirlendiğini, esasında bu ipotek borcunun da dikkate alındığını, bu nedenle müvekkilinin vekalet görevinin kötüye kullanıldığından haberdar olmasının mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı ... davaya süresi içerisinde cevap vermemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02/12/2020 tarihli ve 2019/31 E., 2020/546 K. sayılı kararıyla; taşınmazın davalı ...’a satış bedelinin düşük olduğu, ilk devirden 6 ay sonra davalı ...’e temlik edildiği, taşınmaz üzerinde 150 milyon TL tutarlı ipoteğin bulunduğu vekil ...’ın vekil edenin saiki doğrultusunda hareket etmediği, davalı ...’in de taşınmazı yine yüksek tutarlı ipotekle birlikte satın alırken iyi niyetli olduğuna dair kanaatin oluşmadığı, satış bedelinin düşük olduğu, taşınmazın kira beyannamelerinin bu durumu ortadan kaldırmayacağı, ödeme yapıldığına dair herhangi bir banka kaydının bulunmamasının olağan olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; vekil ...’ın davaya taraf olmadığını, davalı ...’ın davaya cevap vermediğini, işlemin asıl muhatapları hakkında yargılama yapılmadığını, vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığının incelenmediğini, davacı ile vekilin akraba olduğunu, taşınmazın davalı ...’e satış bedeli belirlenirken taşınmaza isabet eden ipotek borcunun dikkate alındığını, müvekkilinin taşınmazı satın aldığından beri kiraya verdiğini, satış bedelinin tapuda düşük gösterildiğini, davanın satıştan 3 yıl sonra açıldığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 24/12/2021 tarihli ve 2021/231 E., 2021/1824 K. sayılı kararıyla; ilk el ...a yapılan satışta vekalet görevinin kötüye kullanıldığının ispat edildiği, ancak ikinci el Aysel’in kötü niyetli olduğuna dair tanık beyanının bulunmadığı, bedeller arasındaki farkın tek başına kötü niyeti ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, yeniden hüküm kurularak davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava dilekçesi ve yargılama aşamasındaki beyanlarını tekrarla, ilk devir işleminin tarihi ve bedeli nedeniyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığının sabit olduğunu, satış bedellerinin düşük olduğunu, ikinci satışın 6 ay sonra yapıldığını, üzerinde 150 milyon TL ipotek bulunan taşınmazın devralınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının iddia ettiği bedeli ödediğine dair delil bulunmadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
3.2.2.Vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
3.2.3. Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.2.4. TMK.nın 6. maddesinde; "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür", ...nın 190/1. maddesinde; "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir " düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayanağı olan ve (V/3.2.) no.lu paragrafta açıklanan yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) no.lu paragrafta gösterilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, alınması gereken 80,70-TL onama harcının tamamı peşin olarak alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 20/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.