"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil ile bedel istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 29.11.2021 tarihli ve 2020/1329 Esas- 2021/1642 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan dayısı ...’in 435 ada 4 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırma amacıyla bedelsiz olarak davalı yeğeni ...’ya temlik ettiğini, murisin tek taşınmazını satmaya ihtiyacı olmadığı gibi davalının da alım gücü olmadığını, murisin ölene kadar dava konusu taşınmazı kullandığını, bedeller arasında fahiş fark olduğunu, davalının taşınmazın 80/120 payını üçüncü kişilere temlik ettiğini ileri sürerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, üçüncü kişilere devredilen payların bedelinin miras payı oranında tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı cevap dilekçesinde, mirasbırakanın taşınmazın çıplak mülkiyetini temlik ettiğini ve kendisinin de bedeli ödediğini, murisin intifa hakkını üzerinde bıraktığı için ölene kadar taşınmazı kullandığını, aynı tarihlerde başka bir taşınmaz da aldığını ve dava konusu taşınmazı alacak ekonomik gücü olduğunu, taşınmaza muris hayatta iken bina yapıldığını, ters dubleksin kendi paylarına, diğer bölümlerin ise müteahhit payına isabet ettiğini, bu nedenle müteahhide düşen payların kendisi tarafından üçüncü kişilere satışının yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuş, HMK’nın 329. Avukatlık Yasası'nın 164. maddesi gereğince dava değerinin %10’u ile %20’si arasındaki bedelin davacıdan alınarak avukatlık ücreti olarak kendisine verilmesini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle, Mahkemece hiçbir somut delil olmadan minnet borcu nedeniyle devrin yapıldığı tespiti ile davanın reddine karar verildiğini, murisin aynı taşınmazı davalıya vasiyet etmesinin bedelsizliğe işaret ettiğini, temlik bedeli ile rayiç değer arası aşırı fark bulunduğunu, bedel ödendiğine dair delil bulunmadığını, her iki taraf tanıklarının da evin çöp eve dönüştüğünü beyan ettiklerini, murise bakılmadığını ve minnet duygusundan söz edilemeyeceğini, murisin çok daha az bir bedelle kendisine baktırma imkanı varken kıymeti çok fazla olan taşınmazı devretmesinin muvazaanın kanıtı olacağını, murisin emekli maaşı ve taşınmazlarının olmasının paraya ihtiyacı olmadığını gösterdiğini, davalı tarafın bedel ödendiğine dair belge sunmadığını, taraf tanıklarının beyanlarına göre temlikin bedelsiz olduğunun, davalının murisle ilgilenmediğinin, bu nedenle de murisin temlikten pişmanlık duyduğunun, murisin malını devretmesi için haklı bir nedeni bulunmadığının, hiç bir maddi desteğe ihtiyacı olmadığının anlaşıldığını, davalının başka bir taşınmaz ediniminin temlik tarihinden sonra olduğunu, murisin ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapmadığını, murisin ölümünden bir hafta önce belediye ekipleri tarafından güç şartlar altında evinden alınarak bakım evine yerleştirilmesinin de davalının bakım savunmasını çürüttüğünü, yüklenici ile resmi bir sözleşme yapılmamış olmasının manidar olduğunu ileri sürerek, kararın ortadan kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 29.11.2021 tarihli ve 2020/1329 Esas - 2021/1642 Karar sayılı kararı ile; tarafların muris ...'in kız kardeşi ...'in çocukları olduğu, murisin 22.01.1992 tarihinde düzenleme şeklinde vasiyetname ile malvarlığının tamamını yeğeni ...'ya vasiyet ettiği, bilahare 16.07.1992 tarihinde dava konusu taşınmazı intifa hakkını uhdesinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalıya satış suretiyle devrettiği, muris ...'in işlem tarihinde 54 yaşında olduğu, davaya konu murise ait tek taşınmaz olduğu anlaşılan taşınmazın davalıya devrinde haklı ve makul bir neden bulunmadığı, muris muvazaası koşullarının sabit olduğu, muris ve davalı ile dava dışı yüklenici olduğu belirtilen şahıs arasında var olduğu belirtilen inşaat sözleşmesine ilişkin adi yazılı delil dahi bulunmadığı, devredilen payların yükleniciye verilmesi gereken paylar olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun kabulüne, hükmün kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalı temyiz dilekçesinde özetle, İlk Derece Mahkemesi kararının yerinde olduğunu, dinlenilen tüm davalı tanıklarının bilgi ve görgüye dayalı beyanlarının kendi savunmasını desteklediğini, ayrıca taşınmazdaki ters dubleksin kendisine ve murise bırakıldığını, diğer üç tane bağımsız bölümün müteahhide ait olduğunun beyan edildiğini, davacı tanıklarının davacının yakın akrabaları olduğunu ve temlik tarihinde yaşlarının çok küçük olduğunu, bu nedenle olayları bilmelerinin mümkün olmadığını, taşınmazın çıplak mülkiyeti satın alındığı için bedelin makul olduğunu, ayrıca taşınmazı alacak ekonomik gücü olduğunu, kat irtifakı terkini, ferağ, satış ve intifa hakkı tesisinin murisle birlikte yapıldığını, bunun da muvazaayı göstermediğini, Bölge Adliye Mahkemesince yazılı kat karşılığı inşaat sözleşmesinin olmadığı gerekçede belirtilmiş ise de işlemleri kendileri adına müteahhitlerin yaptıklarını ve tanık olarak beyanlarında da bu durumu bildirdiklerini, satılan yerlerin bedellerinin de müteahhitler
tarafından alındığını, ara sokakta küçük bir yer için "Ankara usulü" sözleşme yapılmadığını, tazminata hükmedilmesinin de doğru olmadığını, murisin ekonomik durumunun iyi olmadığını tanıkların da bildirdiğini, temlik muvazaalı olmadığı için tapu iptali ve tescili hükmünün de doğru olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil ile bedel istemlerine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706. Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.2.2. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 6. maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” hükmünü, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 190. maddesinin birinci fıkrası ise “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” hükmünü düzenlemiştir.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, mirasbırakan ...’in 435 ada 4 parsel sayılı taşınmazının çıplak mülkiyetini 16.07.1992 tarihinde davalı yeğeni ...’ya satış suretiyle temlik ettiği, dava konusu taşınmazda 1998 yılında 2 tane bağımsız bölümden oluşan kat irtifakı tesis edildiği, 24.06.1999 tarihinde ise kat irtifakının terkin edildiği ve aynı tarihte 40/120 payın dava dışı ...’e, 20/120’şer payların ise dava dışı ...ve ...’e devredildiği, ...’in de payını 20.07.1999 tarihinde dava dışı ...’ye temlik ettiği, 40/120 payın ise ...’nın uhdesinde kaldığı, temlik işlemleri yapılırken mirasbırakanın intifa hakkının kaldırıldığı, temliklerden sonra ... uhdesinde kalan pay üzerinde mirasbırakan lehine tekrar intifa hakkı tesis edildiği, mirasbırakanın 05.01.2017 tarihinde öldüğü, geriye mirasçı olarak yeğenleri davacı ... ile davalı ...’nın kaldığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda, davacı taraf temlikin muvazaalı olduğunu iddia etmiş, 1982, 1983 ve 1988 doğumlu tanıklarını dinletmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince bu tarihlerde doğan tanıkların 1992 yılında gerçekleşen temlike ilişkin beyanlarına itibar edilerek hüküm kurulmuştur. Oysa, eldeki davada ispat yükü davacı taraftadır. İntifa hakkı üzerinde tutularak yapılan temlikte muvazaa ispat edilememiştir.
3.3.3. Hal böyle olunca, davacının iddialarını TMK’nın 6. ve HMK’nin 190. maddeleri uyarınca ispatlayamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile (IV/3.) paragrafta yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru değildir.
VI. SONUÇ:
Davalı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21/06/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.