"İçtihat Metni"
...
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2019/144 E., 2021/107 K.
DAVALILAR : Hazine vekili Avukat ..., ...
DAVA TARİHİ : ...
HÜKÜM : Ret
Taraflar arasındaki kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil talepli davanın bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı ...; kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ve miras yoluyla gelen hakka dayanarak mera vasfıyla özel sicilinde kayıtlı çekişmeli 102 ada 333 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü hakkında tapu iptali ve adına tescil istemiyle dava açmıştır.
II. CEVAP
Davalı Hazine; taşınmazın kamu orta malı nitelikli yerlerden olduğunu ve zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Selim Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.11.2015 tarih, 2014/255 Esas, 2015/827 Karar sayılı kararı ile; davacı yararına zilyetlikle iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu 102 ada 331 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 9.090,50 metrekare yüzölçümündeki kısmının davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.
B. Bozma Kararı
Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.04.2019 tarih, 2016/7832 Esas- 2019/17001 Karar sayılı kararıyla: ''Davacı, çekişmeli taşınmaz bölümünün babasından kaldığını iddia ettiğine göre davacıya taşınmazın kendisine ne şekilde (taksim, bağış vb.) intikal ettiği hususunda açıklama yapmak ve delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınıp toplanmış ve toplanacak deliller gözetilerek davacı yanın aktif dava ehliyetinin olup olmadığının belirlenmesi, ardından yöntemine uygun şekilde mera araştırması yapılması ve çekişmeli taşınmaz bölümünün mera vasfında olup olmadığı ile davacı taraf yararına zilyetlikle kazanım koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin duraksamasız biçimde belirlenmesi suretiyle sonucuna göre karar verilmesi'' gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
C. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen karar
Selim Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen temyiz incelemesine esas kararı ile; davacı tarafça, dava konusu taşınmazın, dedesinden babası ...'a intikal ettiği belirtildiğine göre muris ... terekesinin TMK'nın 701 ve 702 nci maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi olduğu kuşkusuzdur. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. Davacı tarafından dava konusu taşınmazın dededen babaya hangi yol ile kaldığı ispatlanamadığı ve baba ... dışında dava dışı birçok mirasçının bulunduğu anlaşılarak terekeye dahil taşınmazlar için bir veya birkaç mirasçı adlarına tescil istemiyle dava açılamayacağı, eldeki davada da tüm mirasçılar adına (tereke adına) tescil istenilmediği, dava dışı mirasçıların davaya katılımlarının sağlanması veya miras şirketine temsilci tayin edilmesi yoluyla davaya devam edilmesinin mümkün olmayacağından davacının aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
D. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
E. Temyiz Sebepleri
Davacı temyiz dilekçesinde; çekişmeli taşınmaz bölümünün taksim sonucunda babasından kendisine intikal ettiğini, diğer mirasçıların taşınmaz üzerinde bir hak iddiasının bulunmadığını; hal böyle iken aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddinin isabetsiz olduğunu, öte yandan dosya arasında yer alan ziraat mühendisi bilirkişi raporuna göre taşınmazın zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olup mera vasfında olmadığının da belirlendiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
F. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 16 ncı maddeleri,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 640 ve 702 nci maddeleri,
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 713/1'inci maddesi,
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucunda, ... köyü çalışma alanında bulunan 102 ada 331 parsel sayılı 1.683.573,32 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, mera vasfıyla sınırlandırılarak mahsus siciline kaydedilmiştir.
2.Mahkemelerin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesinin ikinci fıkrası atfıyla uygulanmasına devam olunan mülga 1086 sayılı Kanun'un 428 inci maddesi ile 439 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3.Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
25.01.2024 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
...
- KARŞI OY -
Dava, tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesinin (İDM) 25.11.2015 tarihli kararıyla davanın kabulüne karar verilmiştir. Kararın temyizi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 01.04.2019 tarihli kararıyla davacının çekişmeli taşınmaz bölümünün babasından kaldığını iddia ettiğine göre davacıya taşınmazın kendisine ne şekilde intikal ettiği hususunda açıklama yapmak ve delillerini sunmak üzere süre ve imkan tanınması ayrıca başka eksik hususların araştırılması gerekçesiyle anılan karar bozulmuştur.
Bozma kararından sonra İDM'ce davacı tarafından dava konusu taşınmazın dedesinden babası ...'a intikal ettiği belirtildiğine göre ve davacı tarafından taşınmazın dedesinden babasına hangi yol ile kaldığı ispatlanamadığından davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiş, Dairemizin Sayın Çoğunluğunca da anılan karar onanmıştır.
Davacı dava dilekçesinde miras yoluyla gelen taşınmazın yaklaşık 54 yıldır dedesinden ve babasından kalan tarla olduğunu taşınmazın mera ile bir ilgisinin bulunmadığını ve adına tescilini talep etmiştir.
Dava konusu taşınmazın kadastro tespiti 2006 yılında yapılmış olup söz konusu taşınmazın kazandırıcı zaman aşımı zilyetliğiyle iktisap edilebilmesi için evveliyatında özel mülkiyete konu taşınmaz olması ve en az 20 yıl süre ile malik sıfatıyla zilyet olunması gerekmektedir.17.09.2021 tarihli keşifte dinlenen tanık ve mahali bilirkişiler dava konusu taşınmazın evveliyatında mera olmadığı ve davacının babası ...'a ait olduğu ve onun tarafından kullanıldığı, ...'ın ölümünden sonra ise taşınmazın davacıya ve ...'ın diğer mirasçılarına kaldığını ifade etmişlerdir. Davalı Köy Tüzel Kişiliği Temsilcisi Köy Muhtarı da taşınmazın davacıdan önce dedesi ..., sonrasında da babası ... tarafından kullanıldığı ...'ın ölümünden sonra ise taşınmazın mirasçılarına kaldığı ancak davacı ile diğer mirasçılar arasında bir taksim yapılıp yapılmadığını bilmediğini ifade etmiştir.
Jeodezi bilirkişisinin sunmuş olduğu raporda da taşınmazın 1984, 1999 ve 2003 tarihli hava fotoğraflarına göre sürülmüş ve tarımsal faaliyet yapılan taşınmaz olduğu bildirilmiştir. Ziraat bilirkişisi raporunda da taşınmazın uzun yıllardır ekilip biçildiği tarla vasıflı yerlerden olduğu ve mera ile belirgin şekilde ayrıldığı ifade edilmiştir.
Davacı taşınmazın dedesinden babasına, babasından da kendisine kaldığını ileri sürmektedir. 17.09.2021 tarihinde keşifte dinlenen tanık ve bilirkişiler de taşınmazın davacının babasına ait olduğunu ve ondan kaldığını ifade etmişlerdir. Durum böyle iken İDM'ce taşınmazın davacının dedesinden babasına ne suretle kaldığının ispat edilemediğinden bahisle ret kararı verilmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmektedir.
Belirtmek gerekir ki usul kurallarının varlık amacı hakkın esasını korumak olup, usul kurallarının hakkın esasının teslim edilmemesinin bir aracı kılınmasına izin verilmemesi gerekir. Tüm dosya kapsamı dikkate alındığında dava konusu yerde davacının ve miras bırakanlarının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığından bahisle bir ret kararı verilmesi durumunda hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle davacının taraf ehliyetini sağlayarak yeni bir dava açma imkanı da olmayacaktır. Bunun usul kurallarının çok katı yorumlanması nedeniyle mülkiyet hakkına ağır bir müdahale teşkil edeceği açıktır. Bu husus ile tanık ve mahalli bilirkişilerin dava konusu taşınmazın davacının babasına ait olduğunu ifade etmeleri birlikte değerlendirildiğinde İDM'ce davacı tarafça taşınmazın dedesinden babasına geçtiğinin ispatlanamadığı, bu çerçevede aktif dava ehliyetinin bulunmadığı yönündeki ret gerekçesinin yerinde olmadığını ortaya koymaktadır.
Açıklanan nedenlerle İDM kararının bozulması gerekirken Sayın Çoğunluğun aksi yöndeki onama kararına iştirak edilememiştir.