"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
.....
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil - tazminat davası sonunda Muğla 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/09/2021 tarihli ve 2021/67 Esas, 2021/534 Karar sayılı kararıyla davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 2510 sayılı Yasa kapsamında çekişme konusu 926 parsel sayılı taşınmazı Hazineden satın aldığını, 2002 yılında taşınmazı satmak için davalı ...'e vekalet verdiğini, sonra satış işlemlerini askıya aldığını, aralarındaki arkadaşlığa güvenerek azletmediğini, ancak izin ve onayı olmaksızın davalı ...'in dava konusu taşınmazı muvazaalı olarak davalı eşi Melahat'a sattığını, kendisine satış bedeli ödenmediğini ileri sürerek, taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline, olmazsa tazminata karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, davacının borcuna karşılık dava konusu taşınmazı verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı gerekçeyle davanın kabulüne, taşınmazın tapusunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen 18/04/2018 tarihli, 2017/11 Esas - 2018/233 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ...’in ... plaka sayılı ... kamyonetini davacıya sattığını, davacının araç bedeli olarak davalıya 7 adet çek verdiğini, ayrıca araç satın alınırken davacının taşıt kredisi kullandığını, bu kredinin davalıya ödendiğini, davalı tarafından alınan kredi bedelinin de davacıya teslim edildiğini, davacının verdiği çeklerin ödenmediğini, davalının bu çekler nedeniyle davacı aleyhine icra takipleri başlattığını, davacının kullandığı konut kredisi taksitlerinin düzenli ödenmediğini, kredinin son 16 taksidinin davalı tarafından ödendiğini, davalının zararını en aza indirebilmek için o tarihlerde oldukça değersiz olan taşınmazı davacının ısrarlı teklifi karşısında almaya karar verdiğini, tapu kaydında 2510 Sayılı Kanun'un 30. madde şerhi bulunması nedeniyle temlik işleminin hemen yapılamadığını, bu nedenle davacı tarafça taşınmazın temliki için kendisine vekaletname verildiğini, dava konusu taşınmazın alacağına karşılık olarak kendisine verildiğini, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25/10/2018 tarihli, 2018/1321 Esas - 2018/1531 Karar sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince vekâlet görevinin kötüye kullanıldığının kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı, hükmün usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25/10/2018 tarihli, 2018/1321 Esas - 2018/1531 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ile kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Bozma Kararı
Dairenin 26/10/2020 tarihli 2018/5531 Esas - 2020/5427 Karar sayılı kararıyla; “...Mahkemece yukarıdaki ilkeler uyarınca yeterli araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme imkanı yoktur. Hâl böyle olunca; davacı ile davalı ... arasında araç alışverişi bulunup bulunmadığı, davacı tarafından çekilen kredinin davalı ... tarafından ödenip ödenmediği, vekalet tarihine yakın dönemde davacının davalı ...'e borcunun bulunup bulunmadığı, borcu var ise hacizli olarak satılan taşınmazın vekalet tarihi olan 14.03.2002 tarihindeki rayiç değeri belirlenerek, davacının borcuna denk ya da yakın olup olmadığı ve davalıya verilen vekaletin davacının borcunun ödenmesi için verilip verilmediği tereddütte yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulduktan sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılarak İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.
4. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/09/2021 tarihli, 2021/67 Esas - 2021/534 Karar sayılı kararıyla; davacının davalıdan araba satın alıp karşılığında çek verdiği, ancak çeklerin ve borcun ödenmediği, bu nedenle davacının aracı iade ettiği, davacının kullandığı taşıt kredisinin de davalı ... tarafından ödendiği, taraflar arasındaki alacak-borç mahsuplaşması nedeniyle davacı tarafından dava konusu taşınmazın davalı ...’e verildiği ve bunun için de ...’in vekil tayin edildiği, davacının aynı gün hem aracın satışı için, hem de dava konusu taşınmazın satışı için vekaletname verdiği, davacı tarafça vekâlet görevinin kötüye kullanıldığının ispatlanamadığı gerekçeleriyle, davanın reddine karar verilmiştir.
5. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Muğla 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/09/2021 tarihli, 2021/67 Esas - 2021/534 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
6. Temyiz Nedenleri
Bozma öncesi yapılan yargılamada davanın haklı görülüp kabulüne karar verildiğini, ancak bozma sonrası yapılan yargılama sonucu davanın reddine karar verildiğini, delillerin doğru taktir edilmediğini, bozma sonrası taraflar arasındaki alacak-borç miktarının hesaplanmasında davalı tarafın kendi el yazısı ile yazdığı notlarda geçen miktarların kabul edilmesinin doğru olmadığını, bu miktar kabul edilerek hazırlanan bilirkişi raporunun eksik inceleme ile verildiğini, bu hususta yeniden bilirkişi raporu alınması yönünde yapılan itirazın ve tanık dinletme taleplerinin mahkemece kabul edilmediğini, bozma sonrası dosyaya yeni bir belge ve delil girmediğini, mahkemenin hatalı bilirkişi raporunu esas alarak davanın reddine karar verdiğini, davalıya iade edilen aracın davalı tarafça üçüncü kişiye 9.000.000.000,00 TL’ye satıldığını, bu alıcının tanık olarak bildirilmesine rağmen mahkemece dinlenmediğini, taraflar arasındaki araç alış-verişinden kaynaklı bir borç kalmadığını, davalı ...’in davacıdan aldığı vekâleti kötüye kullanarak davacıya ait taşınmazı diğer davalı eşine satış suretiyle devrettiğini, davacının bu devirden 2016 yılında tesadüfen haberdar olduğunu,vekâlet verildiği tarihte taraflar arasında geçmişe dayalı alacak ve borç ilişkisi mevcut olmadığını, araç alışverişinden kaynaklanan borcun 1998 yılında kapatıldığını, vekâletnamenin ise 2002 yılında verildiğini, taşınmazın halen davacının kullanımında bulunduğunu, iddianın ispatlandığını belirterek kararın bozulmasını istemiştir.
7. Gerekçe
7.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istemine ilişkindir.
7.2. İlgili Hukuk
7.2.1. Bilindiği üzere, Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanunu'nun 390. maddesinde) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
7.3. Değerlendirme
Kararın (V/3.) numaralı paragrafında yer verilen ve hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, (V/4.) numaralı paragrafında yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 TL bakiye onama harcının davacıdan alınmasına, 06/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.