"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL - TENKİS
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescili, olmazsa tenkis istemli dava sonunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesince verilen 08.02.2022 tarihli, 2021/1112 Esas, 2022/172 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 13/09/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ..., Avukat ... ile temyiz edilen davalılardan ... vekilleri Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı dava dilekçesinde, mirasbırakan babası ...’nun maliki olduğu 430 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazlarını kız çocuğundan mal kaçırmak için muvazaalı olarak oğulları ile birlikte ortak olduğu davalı şirkete temlik ettiğini, ailesinin karşı çıktığı bir evlilik yaptığı için ailesi ile arasının iyi olmadığını, murisin 1988 yılında şirket kurulurken de hiçbir geliri olmayan davalı oğullarını şirkete ortak ettiğini, temlikin bağış amacıyla yapıldığını, temlik tarihinde mirasbırakanın 71 yaşında olduğunu, taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığını, temlik sonrası mirasbırakanın mal varlığında bir artış olmadığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, mümkün olmazsa taşınmazların terekeye iadesine, o da mümkün olmazsa tenkisine karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar cevap dilekçelerinde, zamanaşımının geçtiğini, mirasbırakanın taşınmazı şirkete sattığını ve bedelini de nakden aldığını, şirketi mirasbırakanın iki oğlu ile birlikte kurduğunu, murisin şirketteki payının ölümü ile mirasçılarına intikal ettiğini, davacının şirkette %8 oranında ortak olduğunu, davacının ağabeylerinin 1975 yılından itibaren çalışma hayatı içerisinde olduklarını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince, murisin taşınmazı oğullarına değil ortaklarından olduğu şirkete temlik ettiği ve bedelini aldığı, davacı tarafın da muvazaa iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı istinaf dilekçesinde özetle, yerel mahkemedeki beyanlarını tekrarla, temlik tarihinde şirket ortağı olmadığını, temlikin kendisinden mal kaçırma amacıyla yapıldığını, şu anda şirkette % 8 gibi çok düşük bir hissesi olduğunu, çok düşük bir bedelle taşınmazların şirkete devredildiğini, şirkete yapılan temlikin muvazaayı ortadan kaldırmayacağını, murisin taşınmazın bedelini almadığını, davalıların tanıklarının beyanlarının gerçeklere uygun olmadığını, murisin eşinin beyanın göz ardı edildiğini, şirket muhasebecisinin de beyanında kayıtlarda taşınmazlar için bir para çıkışı olmadığını bildirdiğini, muvazaa iddiasının ispatlandığını, terditli denkleştirme ve tenkis taleplerinin ise incelenmeden reddedildiğini ileri sürerek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 08.02.2022 tarihli, 2021/1112 Esas, 2022/172 Karar sayılı kararı ile; murisin temlikteki gerçek amaç ve iradesinin mirasçılarından mal kaçırmak olmadığı murisin davacı mirasçısından mal kaçırma ve saklı pay kurallarını ihlal kastı ile söz konusu tasarruf işlemini yaptığı iddiasının dosyadaki mevcut deliller dikkate alındığında yöntemince ispatlanamadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, İlk Derece Mahkemesinin denkleştirme taleplerinin değerlendirilmediğini, Bölge Adliye Mahkemesinin bu durumu görmesine rağmen kararı kaldırmadığını ve hatalı olarak esasa girdiğini, muvazaa iddiasının ispatlandığını, kız çocuğundan mal kaçırma amacıyla temlikin yapıldığını, ileri yaştaki murisin taşınmazlarını devretmesi için bir nedeni olmadığını, davalı şirketin de sermayesinden değerli taşınmazları alacak ekonomik gücü olmadığını, bedeller arasında fahiş fark olduğunu, muris ile aralarında husumet olmasa da evliliği nedeniyle ilişkilerinin çok zayıfladığını, tanık beyanlarının da bu doğrultuda olduğunu, erkek çocuklarının kayrıldığını, şirketteki paylarını %84 olduğunu, davalıların beyanlarında olmayan hususların Bölge Adliye Mahkemesi kararına gerekçe yapıldığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı pay oranında tapu iptali ile tescil, olmazsa terekeye iade, o da olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Muris muvazaasında 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706'ncı, Türk Borçlar Kanunu'nun 237'nci ve Tapu Kanunu'nun 26'ncı maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriğinden, mirasbırakan Ali’nin maliki olduğu 430 ada 1 ve 2 parsel sayılı taşınmazları 19.07.2004 tarihinde davalı oğulları ile ortak olduğu davalı Şirket’e temlik ettiği, murisin 29.07.2011 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak eşi Hatice ile çocukları Muazzez, Mehmet ve Zeki Rıza’nın kaldığı anlaşılmaktadır.
3.3.2. Somut olayda; murisin davaya konu taşınmazlarını oğulları ile ortağı olduğu ve başından beri onlarla birlikte işlettiği davalı Şirket’e temlik ettiği, mirasbırakanın devirdeki amacının oğulları lehine mal kaçırma olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ve dosya kapsamına uygun olmayan gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
3.3.3. Ayrıca belirtilmelidir ki, muvazaalı işlemin iptal olması ile anılan işlem baştan itibaren geçersiz olacağından, murisin ölümü ile davacının şirkette hissedar olmasının muvazaalı işlemi geçerli hale getirmeyeceği kuşkusuzdur.
3.3.4. Hal böyle olunca, Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle:
Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Büyükçekmece 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.09.2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.