"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAKARYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Kaynarca Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın, davalılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen kararın Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya tetkik olunarak gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...’un, hastalığından ve yaşlılığından yararlanan davalıların hilesi ile davalı gelini ...’yi vekil tayin ettiğini, vekilin de mirasbırakanın maliki olduğu 104 ada 1 parsel sayılı taşınmazını davalı eşi ...’a satış suretiyle temlik ettiğini, işlemlerin hile ile alınan vekaletname uyarınca yapıldığını, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini, satış bedelinin mirasbarakana ödenmediğini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalılar, mirasbırakanın yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle taşınmazını satmak istediğini, taşınmazın yabancıya gitmemesi için ise oğlu ...’in almak istediğini, mirasbırakanın bunu kabul ettiğini, bunun için de ...’yi vekil tayin ettiğini, ...’in taşınmazı bedeli karşılığı satın aldığını, satış bedelinin mirasbırakana ödendiğini, yapılan işlemden tüm kardeşlerin haberdar olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, dava konusu taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı iken ...’un davalı gelini ...’u vekil tayin ettiği, vekil tarafından taşınmazın eşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik edildiği, ...’un Kaynarca Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuruda, hasta maaşı bağlanması için davalılara vekaletname verdiğini, oysa davalı ...’nin bilgi ve rızası olmadan taşınmazını eşi olan diğer davalı ...’e devrettiği yönünde şikayette bulunduğunu, davalı ...’in taşınmazı babasından 70.000,00 TL'ye aldığını, temlikten üç gün sonra babasına 40.000,00 TL elden nakit olarak ödediğini, kalan 20.000,00 TL‘yi 2015 yılının sonlarına doğru ödediğini, 10.000,00 TL'lik bakiye kısmın ise 3.000,00 TL'lik kısmını Kaynarca Tarım Kredi Kooperatifine babasının borcu için ödediğini, 4.600,00 TL'sini ise ...’de bulunan fındıkçıya babasının borcuna karşılık verdiğini beyan ettiği, temlik tarihinde taşınmazın değerinin 260.418,03 TL olarak belirlendiği, dosya içeriği, davalı beyanı ve tanık beyanları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalı ...’in babası ...’e bir kısım satış bedelini ödediği yönündeki davalı tanık beyanlarına itibar edilemeyeceği, bu beyanların hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı ...’un vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazı davalı eşi ...’e devrettiği gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Zamanaşımı ve hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesiz olduğunu, mirasbırakan ...’in taşınmazını satması için gelini ...’yi vekil tayin ettiğini, o tarihlerde mirasbırakanın paraya ihtiyacı olması nedeniyle taşınmazını satmak istediğini, mirasbırakanın daha önce de bir çok taşınmazını satıp, paralarını savurduğundan oğlu ...’in de son kalan dava konusu taşınmazı mirasbırakandan bedeli karşılığı satın aldığını, satış bedelinin ... tarafından mirasbırakana ödendiğini, Mahkemece davalı tanık beyanlarına itibar edilmemesinin doğru olmadığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli olmayıp, eksik inceleme sonucu düzenlendiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 17/11/2021 tarihli ve 2021/1188 Esas, 2021/1479 Karar sayılı kararıyla; dava konusu 104 ada 1 parsel sayılı taşınmazın mirasbırakan ... adına kayıtlı iken 06.03.2013 tarih 723 yevmiye no.lu resmi senetle davalı gelini ... tarafından mirasbırakan ...’a vekaleten diğer davalı eşi ...’e satış suretiyle devredildiği, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde davalı gelin ...’nin muris ... tarafından kendisine verilen Kaynarca Noterliğinin 04.03.2013 tarih ve 635 yevmiye no.lu düzenleme şeklinde vekaletnamesini kötüye kullanarak dava konusu taşınmazı eşi olan diğer davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, davalıların karı-koca olup kayıt maliki ...’in vekil ile işbirliği içerisinde hareket ettiği, yazılı şekilde karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davalılar vekili temyiz dilekçesinde istinaf talepli dilekçede ileri sürülen itiraz nedenlerini yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Bilindiği üzere; 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet
verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Vekil ile sözleşme yapan kişi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekil eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, vekil ile sözleşme yapan kişi, vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Sözkonusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı (IV/3) numaralı paragraftaki yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV/3.) numaralı paragrafta yer verilen gerekçeyle, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA; aşağıda yazılı 23.053,22 TL bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 31/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.