Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2481 E. 2022/5684 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Mirasbırakanın kızı üzerine yaptığı ölünceye kadar bakma akdine istinaden gerçekleşen temlikin, mirasçılardan mal kaçırma amaçlı muvazaalı işlem olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Mirasbırakanın terekesindeki tüm malvarlığının değeri belirlenmeden, temlik edilen taşınmazların makul sınırı aştığına dair tespitin isabetli olmayacağı, ayrıca davalı adına kayıtlı olmayan taşınmazlar hakkında hüküm kurulmamasının usule aykırı olduğu gözetilerek, istinaf mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 2. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE

MAHKEMESİ : KANDIRA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Bölge Adliye Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, yasal süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacılar, mirasbırakanları ...'in 03.06.1992 tarihinde toplam 22 parça taşınmazını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile kızı olan Nezahat Kayacan'a temlik ettiğini, Nezahat'ın ölümü ile taşınmazların davalıya intikal ettiğini, temlikin mirasçıdan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.

II. CEVAP

Davalı, annesi ...'ın akdin gereği olarak mirasbırakana baktığını, mirasbırakanın davacılardan ...ye temlik ettiği dava dışı taşınmazlar için ölünceye kadar bakma akdinin yerine getirilmediğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil davası açtığını, davanın kabul edildiğini, temlikin mal kaçırmak amaçlı olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 12/03/2019 tarihli ve 2018/2191 E., 2019/386 K. sayılı kararıyla; temlikin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 353/1.b.2. maddesi gereğince hüküm ortadan kaldırılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 16/03/2021 tarihli ve 2019/2172 E., 2021/1471 K. sayılı kararıyla; “..Somut olaya gelince, tarafların tanık deliline dayandıkları, 18.09.2017 tarihli ön inceleme duruşmasında Mahkemece, "Taraflara yazılı ve diğer tüm delillerini bildirmek için 2 haftalık kesin süre verilmesine, bu süre içerisinde deliller mahkememize sunulmadığı takdirde bu haklarının ortadan kalkacağı ve dosyadaki delillere göre karar verileceği hususunun ihtarına” şeklinde ihtarat yapıldığı, bir sonraki celsede davalı vekilinin UYAP üzerinden bildirdikleri tanıkların keşif mahallinde dinlenmelerini talep ettiği, Mahkemece ön inceleme duruşmasında taraflara tüm delillerini bildirmek üzere kesin süre verilmiş olması ve davacı tarafın yeni tanık listesi bildirilmesine muvafakati olmadığı gerekçesi ile davalı tarafın tanık listesi sunma talebinin reddine ve aynı gerekçe ile davalı tarafın keşifte hazır olan tanığının dinlenilmemesine karar verildiği, bu şekilde davalı tanıkları dinlenmeden hüküm kurulduğu anlaşılmakta olup, Mahkemece ön inceleme duruşmasında, delil bildirimi için HMK’nın 140/5. maddesi uyarınca verilen kesin süreye ilişkin ihtaratın içeriğinde tanık listesi yer almadığından, davalı tarafa tanık isimlerini bildirmek üzere usulünce verilmiş bir kesin sürenin varlığından bahsedilmesi mümkün değildir. Hâl böyle olunca; davalı tarafın 23.11.2017 havale tarihli dilekçe ile bildirdiği tanıkların HMK'nın 243. maddesinde gösterilen şekilde dinlenilmesi, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Kabule göre ise, dava konusu 2141 (149 ada 122 parsel) ve 2209 (145 ada 121 parsel) parsel sayılı taşınmazlar yönünden HMK'nın 26. ve 297/2. maddelerine aykırı olacak şekilde olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmaması da doğru değildir...” gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesinin kararı bozulmuştur.

3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24/02/2022 tarihli ve 2021/1042 E., 2022/319 K. sayılı kararıyla; temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalı adına kayıtlı olmadığı anlaşılan 149 ada 41 ve 149 ada 122 parsel sayılı taşınmazlar haricindeki diğer dava konusu 140 ada 12, 18, 21, 159 parseller, 141 ada 39, 53, 68,70 parseller, 145 ada 36, 39, 41, 115, 161, 181, 182 parseller, 149 ada 189 parsel, 150 ada 37, 55, 83,174 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davalı vekili; verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalının annesi ....’in ölünceye kadar mirasbırakana baktığını, temlik tarihinde mirasbırakan adına başka taşınmazların da bulunduğunu, murisin bu taşınmazlarını davacı kızı ...ye ölünceye kadar bakma akdiyle devredip daha sonra Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/144 E., 2001/333 K. sayılı dosyasıyla dava açıp geri aldığını, dosya kapsamında tüm tanıkların annesi ...’in mirasbırakana düzenli olarak baktığını beyan ettiklerini, mirasbırakanın davacı kızı ...ye verip daha sonradan geri aldığı dava dışı taşınmazlarıyla alakalı hiçbir tasarrufta bulunmadığını, taşınmazların mirasçılara intikal ettiğini, gerçekten mirasbırakanın mal kaçırma kastı olsa bu taşınmazlarını da devredebileceğini, tüm tanıkların beyanlarında mirasbırakanın hiçbir mirasçısı ile bir küskünlüğünün olmadığının da sabit olduğunu, mirasbırakanın devir tarihinde sözleşmeyi yapmakta haklı olduğunu, bakım ihtiyacı içerisinde bulunduğunu, akit tarihinde dava konusu taşınmazların değersiz olduğunu, aradan geçen zaman içerisinde değerlendiğini, taşınmazların akit tarihindeki değerinin dikkate alınması gerektiğini belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava, muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 611. maddesine göre ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir akittir. Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa'nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.

Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.

Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin de muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, asıl olan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır. Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.

Mirasbırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.

6.3. Değerlendirme

6.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1912 doğumlu mirasbırakanın 01.03.2002 tarihinde öldüğü, geride davacı kızı ..., davacı torunları ... ve ... ile 2011 yılında ölen kızı ....’ten olma davalı torunu .... ile dava dışı torunları ... ve ...’in mirasçı olarak kaldığı, mirasbırakanın dava konusu 22 parça taşınmazını 03.06.1992 tarihinde kızı ...'a ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, çekişmeli taşınmazlardan 2141 (yeni 149 ada 122) ve 2209 (yeni 149 ada 41) parsel sayılı taşınmazların 25.07.2007 tarihinde dava dışı 3. kişiye devredildiği, 2141 ve 2209 parsel sayılı taşınmazlar dışındaki diğer 20 parça taşınmazın ise Nezahat'ın oğlu davalı ... adına 31.10.2011 tarihinde intikal ettiği, 2015 yılında 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi uygulaması sonucu taşınmazların yeni parsel numaraları aldığı anlaşılmaktadır.

Diğer yandan, dava konusu 22 parça taşınmaz haricinde, mirasbırakanın adına kayıtlı dava dışı 23 parça taşınmazını ise 20.10.1992 tarihinde davacılardan kızı ...'a ölünceye kadar bakma akdi ile devrettiği, mirasbırakanın sonrasında Kandıra Asliye Hukuk Mahkemesinin 2001/144 E., 2001/333 K. sayılı dosyasında sözleşmeye aykırılık nedenine dayalı olarak açtığı tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verildiği ve kararın 25.11.2001 tarihinde kesinleşerek 23 parça taşınmazın mirasbırakan adına hükmen geri tescil edildiği anlaşılmaktadır.

6.3.2. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi kabul gerekçesini, diğer deliller ile birlikte özellikle temlik edilen taşınmazların mirasbırakanın tüm malvarlığına oranının sayıca ve değer olarak makul sınırı aştığına dayandırmış ise de; mirasbırakanın ölünceye kadar bakma akdi ile davacı kızı ...’ye devredip sonrasında açtığı dava ile hükmen geri aldığı temlik ve ölüm tarihleri itibarıyla mirasbırakanın terekesinde bulunan dava dışı 23 parça taşınmazın keşfen değerlerinin belirlenmediği, dolayısıyla mirasbırakanın tüm mamelikinin değeri tespit edilmeden makul sınırın aşıldığından bahsedilmesinin isabetli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır.

6.3.3. Hal böyle olunca, mirasbırakanın terekesinde bulunan 23 parça taşınmazın temlik tarihindeki değerlerinin saptanarak temliklerin makul karşılanabilecek sınırda kalıp kalmadığının belirlenmesi, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın kastının açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.

6.3.4. Kabule göre de, bozmaya uyulduğu halde, davalı adına kayıtlı olmayan dava konusu 149 ada 122 (2141) ve 149 ada 41 (2209) parsel sayılı taşınmazlar yönünden HMK’nın 297/2. maddesine aykırı şekilde olumlu veya olumsuz bir hüküm kurulmamış olması da usul hukukuna açıkça aykırılık oluşturmaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile 6100 sayılı HMK'nın 371/1-a maddesi gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın kararı veren İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13/09/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.