Logo

1. Hukuk Dairesi2022/2827 E. 2022/6380 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davacı şirketin taşınmazlarının, sahte bonolara dayalı icra takibi sonucu davalıya satılması nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davasında, davalının iyiniyetli üçüncü kişi olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Taşınmazların satışına dayanak olan bonolarla ilgili ceza davasında yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilmiş olması ve bu davanın sonucunun eldeki davayı etkileyeceği gözetilerek, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECEMAHKEMESİ : SALİHLİ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin istinafı üzerine, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak saptanan 04/10/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacı ... Tarım Ürünleri vekili Avukat İrem Anıl Özdemir geldiler. Duruşmaya başlandı süresinde verilen ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü.

I. DAVA

Davacı ... Tarım Limited Şirketi vekili, şirketi temsile yetkisi olmayan dava dışı ... ’nun şirketi temsile yetkili olduğu tarihlerde keşide edilmiş gibi gösterilerek şirket kaşesi üzerine imza atmak suretiyle hamili kendi babası dava dışı ... olan 135.000,00’er TL bedelli, ödeme tarihleri 15/02/2011, 15/11/2011 ve 15/12/2011 olan şirket adına üç adet bono düzenlediğini, bu bonoları ...’in ciro ederek dava dışı ...isimli kişiye devrettiğini, ...’ın da İzmir 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014 /313 D. İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı aldığını, İzmir 22. İcra Dairesinin 2014 / 11196 sayılı dosyasında da icra takibi başlattığını, takip sonucunda davacı şirkete ait 412, 730, 729, 386, 381 ve 380 parsel sayılı taşınmazların açık arttırma yoluyla satışa çıkartıldığını, şirketin eski paydaşı dava dışı ...’ın kız arkadaşı olan davalı ...’in ihaleye girerek taşınmazları satın aldığını, dava dışı ..., ..., ... ve davalı ...’nin muvazaalı hareket ettiklerini, olayla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/84237 Soruşturma sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, belirtilen bonoların alacaklısı görünen ...’e davacı şirketin her hangi bir borcunun bulunmadığının tespit edildiğini ileri sürerek taşınmazların yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptaline ve davacı şirket adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, taşınmazları cebri icra yoluyla yatırım amaçlı satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi konumunda bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 30/12/2020 tarihli ve 2018/244 E., 2020/231 K. sayılı kararıyla; davacı şirketin taşınmazlarının cebri icra yoluyla satışına dayanak olan bonoların sahtecilik ve dolandırıcılık eseri olduğunun İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/19 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama sonucunda ortaya çıktığı, ceza davasında alınan bilirkişi raporunda davacı şirket ile bono alacaklısı dava dışı ... arasında bono verilmesini gerektirecek bir ticari ya da nakdi ilişkinin olmadığının tespit edildiği, bu nedenle eldeki davada, davacı şirket defterlerinin incelenmesi için yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmadığı, cebri ihale ile yapılan satış neticesinde oluşan tescilin yolsuz olduğu, davalı ...’nin taşınmazları ediniminin iyiniyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar:

İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Davalı vekili, taşınmazları cebri ihaleden satın alan iyiniyetli 3. kişi konumunda olduğunu, bunun aksinin ispatlanamadığını, davalının dava dışı ..., senet düzenleyen ve icra takibine konu eden kişilerle el ve iş birliği içerisinde olmadığının İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/19 E., 2017/208 K. sayılı kararı ile kesin olarak saptandığını, eldeki davada da ceza davasında yer alan delillerden başka bir delil bulunmadığını, Ceza Mahkemesi kararında eksik inceleme ile davacı şirketin borcunun olmadığı kanaatine varıldığını zira senetlerin tanzim edildiği yıllara ait ticari defterlerin incelenmemesi ve ortaklar hesabında icra takibine konu senetlerin miktarında borç görülmesi nedeniyle ceza davasında iadei muhakemeye karar verildiğini, buna ilişkin tensip zaptının düzenlendiğini, bu husustaki itirazlarının dikkate alınmadığını, davacı şirket yetkilisinin İzmir 43. Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/367 E., 2021/158 K. sayılı kararı ile resmi belgede yalan beyanda bulunduğu gerekçesi ile ceza aldığını, şirketin resen tasfiye edildiğini bilerek davacı şirket yetkilisinin eldeki davayı ve bir çok davayı şirket adına kötüniyetle açtığını, davacı şirketin senet karşılığı borcunu bir şekilde ortadan kaldırmak için, senet karşılığı borcunun olmadığını iddia ettiğini ileri sürerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç:

Bölge Adliye Mahkemesinin 16/02/2022 tarihli ve 2021/497 E., 2022/389 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar:

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.

2. Temyiz Nedenleri:

Davalı vekili, istinaf dilekçesindeki itirazlarını yineleyerek kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme:

Taraflar arasındaki uyuşmazlık; yolsuz tescil hukuki sebebine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk:

3.2.1. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 705. maddesinde; “Taşınmaz mülkiyetinin kazanılması, tescille olur. Miras, mahkeme kararı, cebrî icra, işgal, kamulaştırma hâlleri ile kanunda öngörülen diğer hâllerde, mülkiyet tescilden önce kazanılır. Ancak, bu hâllerde malikin tasarruf işlemleri yapabilmesi, mülkiyetin tapu kütüğüne tescil edilmiş olmasına bağlıdır.”, 1022/1. maddesinde; “ Aynî haklar, kütüğe tescil ile doğar; sıralarını ve tarihlerini tescile göre alır.”, 1023. maddesinde; “ Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.", 1024/2. maddesinde; “Bağlayıcı olmayan bir hukukî işleme dayanan veya hukukî sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur.”, 1025/1-2. maddesinde "Bir aynî hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise, bu yüzden aynî hakkı zedelenen kimse tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir. İyiniyetli üçüncü kişilerin bu tescile dayanarak kazandıkları aynî haklar ve her türlü tazminat istemi saklıdır. " düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler uyarınca, ayni haklar tapu siciline tescil ile doğar ve tescilin hukuki netice doğurabilmesi için de geçerli bir hukuki sebebinin bulunması zorunludur. Bu hususun tapunun illilik prensibinden kaynaklandığı açıktır. Oysa, oluşan sicilin hukuken geçerli bir sebebi bulunmadığı takdirde, tescilin yolsuz tescil niteliğini taşıyacağı ve sicilin iptali gerekeceğinde kuşku yoktur.

3.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 74. maddesinde "Hakim zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hakimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hakimini bağlamaz" düzenlemesi mevcut olup, belirtilen madde gereğince, hukuk hakimi, ceza mahkemesinin vereceği beraat kararıyla bağlı değil ise de, ceza davasında verilen mahkumiyet kararı ve eylemin "hukuka aykırılığını" ve "illiyet bağının varlığını" saptayan maddi olgular ve olayların oluş biçimi bakımından hukuk hakimini bağlayacağı açıktır.

Nitekim, Yargıtayın yerleşik uygulaması ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine ilişkin ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlar. Ceza mahkemesinde bir maddi olayın varlığı ya da yokluğu konusundaki kesinleşmiş kabule rağmen aynı konunun hukuk mahkemesinde yeniden tartışılması olanaklı değildir (Yargıtay HGK 11.10.1989 tarihli ve 1989/11-373 Esas, 1989/472 Karar sayılı karar). Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemleri saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, borçlusu davacı şirket, alacaklısı dava dışı ... olan 15/02/2011, 15/11/2011 ve 15/12/2011 vade tarihli, her biri 135.000’er TL bedelli üç adet bononun alacaklısı ... tarafından dava dışı...’e ciro edildiği, ... tarafından İzmir 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014 / 313 D. İş sayılı dosyasında ihtiyati haciz kararı alındığı ve 19/08/2014 tarihinde davacı şirket ve dava dışı ... aleyhine İzmir 22.İcra Müdürlüğünün 2014/11196 sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığı, takibin kesinleşmesi neticesinde yapılan ihale ile davaya konu 412, 730, 729, 386, 381 ve 380 parsel sayılı taşınmazların 24/08/2015 tarihinde toplam 563.100,00 TL bedelle davalıya satıldığı anlaşılmaktadır.

3.3.2. İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2017 tarihli, 2016/19 Esas, 2017/208 Karar sayılı ceza davasında, sanıklar ..., ... , ...ve ...’in (davalı) resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından yargılandıkları, Mahkemece, suça konu 15/02/2011, 15/11/2011 ve 15/12/2011 vade tarihli üç adet bononun sanık ... (dava dışı) tarafından, eski eşi olan müşteki ...’nun sahibi olduğu ...LTD. ŞTİ.’den (davacı şirket) haksız kazanç elde etmek amacıyla babası ... adına sahte olarak düzenlendiği, sanık ...’in bu bonoları sahteciliği bilen diğer sanık ...’a ciro ettiği, ...’ın da bonolara dayanarak borçlular aleyhine icra takibi başlattığı, isnat edilen suçları birlikte işlediklerinin sabit olduğu gerekçesiyle sanıklar ..., ... ve ...’ın mahkumiyetine karar verilmiş, sanık ... hakkında ise, sanığın savunmasının aksine müsnet suçları işlediğine dair veya bu suçlara katıldığına ilişkin şüpheden öte mahkumiyete yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verilmiş, karar istinaf incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.

Ne var ki, hükümlüler ... ve ... tarafından, yeni maddi olgular ve deliller öne sürülerek anılan ceza mahkemesi kararı bakımından yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunulduğu, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin 28/01/2022 tarihli, 2017/3268 Esas, 2018/1170 Karar sayılı ek kararı ile ...’ın isteğinin reddine karar verildiği, ...’in isteği yönünden yapılan inceleme neticesinde ise, önceki yargılamada alınan tek rapor olan bilirkişi ...’ın raporunda, müşteki şirketin 2013 ve 2014 yıllarına ait defterlerini incelemiş olmasına rağmen sanki tüm yıllara ait defterler incelenmiş gibi dava konusu senetlerin şirket defterlerinde kayıtlı olmadığı şeklinde yanıltıcı beyanda bulunduğu, Bölge Adliye Mahkemesince bu hususun gözetildiği, ancak şirketin 2011 yılı defterleri bulunamadığından diğer delillere göre karar verildiği, bir şirketin senet verip vermediği, borçlu olup olmadığına ilişkin en kuvvetli delilin ticari defterler olabileceği, şirketin dilekçelerinde ticari defterlerden hiç bahsetmediği, şirket defterlerinin akıbetinin ilgili kişilerden sorulması gerektiği, neticede defterler şirkette ise bugüne kadar ortaya çıkarmamasının içindeki kayıtları gizleme amacını göstereceği ve bu durumun sanığın savunmasını güçlendireceği, şirketin kurumlar vergisi beyannamesinde 2011 yılında 414.586,00 TL borç kaydının göründüğü, bu kaydın sanık ...'le ve senetlerle ilgili olabileceği ve belirtilen borcun önceki beyannamelerde gösterilip gösterilmediğinin, ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığının ve borç veren ortağın kim olduğunun araştırılması gerektiği, kısaca; müşteki şirket tarafından ticari defterlerinin saklanması, bilirkişinin yetersiz incelemesine rağmen yazılı raporu, vergi beyannamesindeki şirketin ortağına olan senetlerin miktarına yakın borç kaydı, icrada satılan arsanın boşanma protokolünde yer almaması ve satın alan kişinin beraat ederek iyiniyetli 3. kişi oluşu dikkate alındığında toplanan ve yargılamada ortaya çıkacak yeni delillerin hükmü etkileyebileceği kabul edilerek sanık ...’in yargılamanın yenilenmesi isteğinin kabulüne karar verildiği anlaşılmakla; UYAP ortamında yapılan sorgulamada halen derdest olduğu anlaşılan yargılamanın yenilenmesi davasının sonucunun eldeki davayı etkileyeceği kuşkusuzdur.

3.3.3. Hal böyle olunca, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 13. Ceza Dairesinin 2021/3596 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan yargılamanın yenilenmesi davasının sonucunun beklenmesi ve yeniden bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır.

VI. SONUÇ

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 373/1. maddesi uyarınca İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesinin kararının 6100 saylılı HMK’nın 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın karar veren Salihli 3. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine GÖNDERİLMESİNE, peşin yatırılan temyiz karar harcının temyiz edene iadesine, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davacıdan alınmasına, kesin olmak üzere 04.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.