Logo

1. Hukuk Dairesi2022/289 E. 2023/6264 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi

SAYISI : 2019/293 E., 2021/923 K.

DAVA TARİHİ : 17.08.2017

HÜKÜM/KARAR : Ret / Esastan Ret

İLK DERECE MAHKEMESİ: ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2017/217 E., 2018/308 K.

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, ... ili, A... ilçesi, ...Köyü 151 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında davalı köy tüzel kişiliği adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın öncesinde mirasbırakanlarına ait iken cami yapımı için bedelinin bağışlandığını, bağışlandıktan sonra kendisine satılan kişinin taşınmazı satın almaktan vazgeçtiğini, daha sonra kendisi (davacı) tarafından parası ödenmek suretiyle satın alındığını, o tarihten beri de zilyet olduğunu, ödemiş olduğu paranın da cami yapımı için harcandığını, buna ilişkin 01.01.1997 tarihli arsa satış senedi düzenlendiğini, dava konusu taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında hataen köy adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı ... Köyü Muhtarlığı tüzel kişiliği adına muhtar ..., katıldığı duruşmada davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.09.2018 tarihli ve 2017/217 Esas, 2018/308 Karar sayılı kararıyla; mahallinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ile davacı tanıklarının davacının dava konusu taşınmazı zilyet sıfatıyla veya herhangi bir amaçla kullandığına dair bir beyanda bulunmadıkları, davacı tarafın, lehine kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunu ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

B. İstinaf Sebepleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu taşınmazın öncesinde müvekkilinin mirasbırakanlarına ait iken, taşınmazın cami yapımı için bağışlandığını, burayı satın alan kişinin almaktan vazgeçmesi üzerine müvekkili tarafından bedeli ödenerek taşınmaza malik olunduğunu, yani taşınmazın zilyetliğinin müvekkilinin mirasbırakanlarından ve müvekkilinden başkasına geçmediğini, sadece müvekkilinin zilyetliğinin dikkate alınmasının mümkün olmadığını, müvekkili ve mirasbırakanının zilyetliğinin dosya kapsamında alınan tanık beyanları ve 01.01.1997 tarihli senet ile sabit olduğunu, taşınmazın müvekkiline ait olduğunu, dava konusu taşınmazın davalı muhtarlıkla bir ilgisi bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 20.10.2021 tarihli ve 2019/293 Esas, 2021/923 Karar sayılı kararıyla; Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, dava konusu taşınmazın köy içinde arsa mahiyetinde bir taşınmaz olduğunu, buranın arsa vasfında olup olmadığının, ekilip biçilmediğinin araştırılması gerektiğini, verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi,

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 762 nci ve 763 üncü maddeleri.

4721sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6 ncı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190 ıncı maddeleri.

3. Değerlendirme

1. Kadastro sonucu, dava konusu 151 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kadastro çalışmaları sırasında senetsizden 1.261,91 m2 yüz ölçümlü olarak 17.04.2007 tarihinde davalı ... Köyü Tüzel Kişiliği adına tespit edildiği, 25.07.2007- 23.08.2007 tarihleri arasında askı ilanlarının yapıldığı ve tespitin 24.08.2007 tarihinde kesinleştiği, kadastro tutanağında taşınmazın Raşit oğlu...'in 20 yılı aşkın bir zamandan beri zilyetliğinde iken bu taşınmazını 01.01.1970 tarihinde haricen ve rızaen ...Köyü Tüzel Kişiliği'ne satarak zilyetliğini devrettiği ve taşınmaz ile alakasını kestiği, yeni malikin satın almasından itibaren taşınmazın zilyetliğinde bulunduğu belirtilerek köy tüzel kişiliği adına tespit edildiği anlaşılmaktadır.

2. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.

3. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup, özellikle yapılan keşif esnasında dinlenen mahalli bilirkişiler ile tanıkların, taşınmazın evvelinde davacının dedesine ait olduğunu, ölümü ile çocuklarına kaldığını, mirasçılardan ...nin taşınmazı cami yapımı amacı ile köye verdiğini, köyün de bu yeri önce ...'e sattığını, adı geçenin almaktan vazgeçmesi üzerine davacıya satıldığını, ancak davacı tarafından hiç zilyet edilmediğini, taşınmazın kullanılmadığını ve boş bırakıldığını beyan ettikleri, her ne kadar davacı taşınmazı köy tüzel kişiliğinden 1997 yılında satın ve devir aldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış ise de TMK 762 ve 763 üncü maddeleri uyarınca öncesi tapusuz taşınmaz mülkiyetinin naklinin satış ve zilyetliğin devri ile mümkün olduğu, dinlenen mahalli bilirkişi ve tanıkların çoğunluğunun beyanlarına göre davacıya zilyetliğin devredilmediği, taşınmazın boş bırakılarak kullanılmadığı, böylece davacının iddialarını TMK 6 ncı ve HMK 9 uncu maddeleri gereğince ispatlayamadığı gözetilerek davacı vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

VI. KARAR

Açıklanan sebeple;

Davacı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370 nci maddesi uyarınca ONANMASINA,

Aşağıda yazılı 210,55 TL bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına

Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

06.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy çokluğuyla karar verildi.

(Muhalif)

Harç :

Onama Harcı : 269,85 TL

Peşin Harç : - 59,30 TL

A.G.H : 210,55 TL

- KARŞI OY -

Dava, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasıdır. İlk Derece Mahkemesince (İDM) davanın reddine karar verilmiş, kararın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince (BAM) "...dava konusu taşınmazın öncesinin tapusuz olup, TMK'nın 762.maddesi uyarınca menkul hükmüne tabi olacağı, aynı Kanun'un 763.maddesi hükmüne göre de menkul mülkiyetinin naklinin satış ve zilyetliğin devri ile gerçekleşeceğine, dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarından zilyetliğin davacıya devredilmediği, diğer bir anlatımla, davacının zilyet bulunmadığının belirlenmesine göre, davacının davasını ispatlayamadığı anlaşılmakla, mahkemece davanın reddine karar verilmiş olmasında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine karar verilmesi..." gerektiği gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun esastan reddi yönünde hüküm kurulmuştur. Dairemizin Sayın Çoğunluğunca da anılan hükmün onanmasına karar verilmiştir.

Sayın Çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın zilyetliğinin satış yolu ile davacıya geçip geçmediği noktasında toplanmaktadır.

Davacı tarafça taşınmazın öncesinde mirasbırakanına ait iken cami yapımında satılarak bedelinin kullanılması için Köy Tüzel Kişiliğine bağışlandığı, Köy Tüzel Kişiliğinin taşınmazı cami yaptırmak üzere satışa çıkardığı ilk alıcının satıştan vazgeçmesi üzerine kendisinin 1/1/1997 tarihli senetle taşınmazı satın aldığı ve bedelini Köy Tüzel Kişiliğinin cami yaptırmak üzere belirlediği kişiye ödediğini, ancak kadastro çalışmaları sırasında taşınmazın yanlışlıkla Köy Tüzel Kişiliği adına tespit gördüğünü belirterek taşınmazın kendi adına tescilini talep etmiştir.

Dosya arasında bulunan 1/1/1997 tarihli senet ile tanıklar ve özellikle tanık ...ın beyanında dava konusu taşınmazın davacının iddia ettiği üzere satılamaması ilk alıcısı tarafından satın alınmaması üzerine davacı tarafından bedeli ödenmek suretiyle satın alındığı fakat satın alındıktan sonra davacı tarafından boş bırakıldığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla burada taşınmazın davacı tarafından tekrar satın alındığında bir tereddüt bulunmayıp kadastro öncesi menkul mal niteliğinde bulunan taşınmazın zilyetliğinin devrinin gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında uyuşmazlık bulunmaktadır. Tanık ...senetten sonra taşınmazın zilyetliğinin davacıya geçtiğini ancak davacının taşınmazı kullanmadığını ifade etmiştir. Diğer tanıklar da taşınmazın öncesinde davacının mirasbırakanları tarafından kullanıldığı fakat sonrasında boş bırakıldığını ifade etmişlerdir. Bununla birlikte tüm dosya kapsamında taşınmazın ne Köy Tüzel Kişiliğine devredildikten sonra Köy Tüzel Kişiliğince ne de davacıya devredildikten sonra davacı tarafından zilyetliği terk etme iradesinin söz konu olmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede, davacının senetle taşınmazı satın aldıktan sonra taşınmazın zilyetliğinin devredilmediğinin söylenemeyeceği zira satın almadan sonra satın alan davacı tarafından fiilen kullanılmamışsa da taşınmazı satan Köy Tüzel Kişiliğince de taşınmazın kullanılmadığı anlaşılmaktadır.

Özetle, menkul mal hükmündeki taşınmazın satışının hukuken geçerli olduğunun kabul edilmesi için zilyetlik devrinin de yapılması gerektiği tartışmasız olmakla birlikte somut olayda zilyetlik devrinin yapılmadığını söylenemeyeceği davacının satın almasından sonra taşınmazı hemen kullanmamışsa da satış öncesinde de taşınmazın zilyet Köy Tüzel Kişiliğince boş bırakıldığı görülmektedir. Bu çerçevede, taşınmazı yazılı senetle alan davacının taşınmaz üzerinde mülkiyet iddiasında malik sıfatıyla zilyetliğini sürdürdüğü nitekim tanık ...ın bu yönde beyanda bulunmasının yanı sıra taşınmazın ilk alıcı adayı olan tanık ...'in de taşınmazı davacı ...'nin aldığının söylendiğini duyduğunu beyan etmiştir.

Açıklanan nedenlerle, davacının taşınmazı yazılı senetle satın alıp malik sıfatıyla taşınmaza zilyet olduğu, taşınmaz üzerinde taşınmazın satın alınmasından önce de geçerli bir şekilde zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği anlaşıldığından davacının davasının kabul edilmesi gerektiği düşünülmektedir. Buna göre, BAM kararının kaldırılarak İDM kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken onama yönündeki Sayın Çoğunluğun görüşüne iştirak edemiyorum.