Logo

1. Hukuk Dairesi2022/28 E. 2022/3011 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece; İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, İstanbul Anadolu 11. Asliye Hukuk Mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı, bankadan kredi almak için taşınmazını teminat olarak gösterebilmesi amacı ile 07/10/2005 tarihinde oğlu olan dava dışı ...i vekil tayin ettiğini, ancak vekilin maliki olduğu 562 ada 52 sayılı parseldeki dava konusu 13 nolu bağımsız bölümü banka kredisine teminat göstermediğini, yakın arkadaşı dava dışı ... ...'a 09/12/2005 tarihinde satış suretiyle temlik ettiğini, aynı gün Akbanktan alıcı ... lehine kredi kullanıldığını, sonrasında taşınmazın dava dışı ...'a ve adı geçenden de davalı ...'ya devredildiğini, dava dışı vekili ...in Hülya'ya olan borcunu ödediğini ileri sürerek tapu iptali ve adına tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı, dava dışı Devriş'in kayıt malikinden aldığı vekaletname ile taşınmazı kendisine sattığını, önceki satışlarla ilgisi ve bilgisi olmadığını, taşınmazı satın alırken kredi kullanmadığını, aksine ipotekle yükümlü olarak aldığını, dava dışı ...in yaptığı ödemelerin kullanım karşılığı kira bedeli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesinin 22/06/2017 tarihli ve 2015/282 E. 2017/212 K. sayılı kararıyla; inanç sözleşmesine dayalı iddianın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; delil başlangıcının varlığı halinde inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille kanıtlanabileceğini, davacının oğlu vekil Derviş ile davalı arasındaki internet yazışmalarının davalıya yapılan satışın gerçek bir satış olmayıp taşınmazın teminat olarak verildiğine kanıt teşkil ettiğini, nitekim borç miktarının 42.000,00 TL'ye düştüğünün davalının da kabulünde olduğunu, delillerinin toplanmasına, tanık dinlenmesine davalı tarafın karşı çıkmadığını, internet yazışmalarının delil başlangıcı kabul edilmeyerek borç ilişkisinin varlığını kanıtlar tanık dahil delilleri toplanmadan karar verilmiş olmasının, hukuki dinlenilme haklarının ihlali olup Mahkeme kararının hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla incelemenin duruşmalı yapılmasını, İlk Derece Mahkemesi kararın kaldırılmasını, eksik delillerin toplanarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 12/01/2018 tarihli ve 2017/1268 E. 2018/22 K. sayılı kararıyla; 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairenin 11/04/2019 tarihli ve 2018/2134 E. 2019/2603 K. sayılı kararıyla; ''...Her ne kadar mahkemece, dava inançlı işlem hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil olarak nitelendirilmişse de, iddianın ileri sürülüş biçimi ve dava dilekçesinin içeriği birlikte değerlendirildiğinde, davacının, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayandığı açıkça anlaşılmaktadır. ...

Hal böyle olunca, davacının tanık deliline dayandığı da gözetilerek tanıklarını bildirmesi için süre verilmesi, bildirdiği takdirde tanıklarının dinlenmesi, ilk el ...'e temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapıldığı belirlenir ise ondan sonraki kayıt malikleri bakımından 4721 sayılı TMK'nun 1023. maddesi kapsamında iyiniyet araştırmasının yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hukuki nitelemede hata yapılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.'' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesinin 30/03/2021 tarihli ve 2019/197 E. 2021/205 K. sayılı kararıyla; taraf tanıklarının dinlendiği, davacı tanıklarının davaya konu uyuşmazlığa ilişkin davacıdan duyum üzerine bilgi sahibi oldukları ve vekaletin kötüye kullanıldığı iddiasını ispata yarar nitelikte olmadığı, vekil tarafından yapılan satış silsilesindeki alıcıların vekaletin kötüye kullanıldığı zannı ile hareket ettikleri yahut son kayıt maliki davalı ...'nin kötüniyetli olduğu iddialarının dosya kapsamındaki mevcut delil durumu ile ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; satım değil, davacının dava dışı oğlunun ekonomik sıkıntısı nedeniyle bankadan ipotek karşılığı kredi kullanabileceğini söylediği için vekaletnamenin verildiğini, vekaletin kötüye kullanıldığını, vekil/oğulun ekonomik durumu kötü ve 3. kişilere borçlu olduğu için, taşınmazın kendi üzerine devrini gerçekleştirip kredi alamayacağından, bir başkası üzerine devir edip, kredi almasını sağlayıp alınan krediyi kendisi kullanma yoluna gittiğini, bunu gerçekleştirmek için ilk olarak öteden beri tanıdığı ve itimat ettiği yakın arkadaşı, hatta o kadar ki daha önce 04.03.2005 tarihinde kendisine resmen kefil olarak Şekerbank Nişantaşı şubesinden tüketici kredisi dahi kullandırdığı ... ...'u seçtiğini, bu iddianın delil listesinde sunulan ve Mahkemece celp edilmeyen Kadıköy 3.Asl.Ticaret.Mah.nin 08,02.2011 tarih, 2008/676 E. sayılı kararı ile tartışmasız olduğunu, ilk temlikten sonraki temlik alanlar ile de yine aynı gaye/çıkar ile el ve işbirliği içerisinde hareket edildiğini, davalı son malik ...'nin tapudaki önceki danışıklı temlikleri de anlamamasının ve bilmemesinin imkansız olduğunu, davalının taşınmaz üzerindeki ipotek borcunu ödemiş olmasının önceki muvazaalı temliklerden ve vekaletin kötüye kullanıldığından bilgisi olduğunu da gösterdiğini, davalının, dava dışı üçüncü kişi vekil ... ile çıkar ve işbirliği içerisinde olduğunun apaçık ortada olduğunu, iyiniyetli sayılamayacağını, davalının satış bedeli ödemeyip ...in borcundan düştüğünü kabul etmekle el ve işbirliği içinde olduğunu gösterdiğini, iddianın davalı tarafından tevilli kabul ve ikrar da edilmiş sayıldığında, bunun davanın adeta kabul edilmiş olduğu sonucuna götürdüğünü, davalının ödemelerin gizli kalması vb bir saikle ve yeri geldiğinde ...'ı kiracısı gibi lanse etme amacında olduğunu, davacı tanıklarının ifadelerinin irdelendiğinde tamamının duyum olarak kabulünün mümkün olmadığını, eksik inceleme ile karar verildiğini, dinlenen tanık ifadeleri ve davalının dilekçelerindeki ve elektronik ortamdaki yazılı ikrarlarının da değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla, kararın bozulmasına karar verilmesini istemiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.

6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.

Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

6.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, (V/2.) nolu bentte yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak (V/3.) nolu bentte yer verilen kararın verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan İlk Derece Mahkemesi hükmünün ONANMASINA, aşağıda yazılı 21,40 bakiye onama harcının hükmü temyiz eden davacıdan alınmasına, 12/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.