"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANTALYA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : DENİZLİ 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil – tazminat istemli dava sonunda Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 25/01/2022 tarihli, 2021/1169 Esas ve 2022/71 Karar sayılı karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 11/10/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ... geldi. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, maliki olduğu 2348 ada 12 parselde kayıtlı, 431 m2 arsa üzerinde 15 dış kapı numarası ile bulunan taşınmazını 05/03/2010 tarihinde davalı kardeşi ...'ye temlik ettiğini, eski eşi Ismahan Demirkıran ile aralarındaki boşanma davası sürecinde bir takım alacak davalarının görülmesini fırsat bilen davalının çekişme konusu taşınmazı kendisine devretmesini istediğini ve bedelini ödeyeceğini söylediğini, bunun üzerine davaya konu bağımsız bölümün davalıya devredildiğini, ancak taşınmazın bedelinin ödenmediğini, bedelin ödenmemesi konusunda Denizli 6. Noterliğinden 22 Kasım 2017 tarihinde ihtarname gönderildiğini, davalının bunun üzerine kendisini darp ettiğini, bu hususta şikayet evrakının mevcut olduğunu ileri sürerek dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, dava konusu taşınmazın babaları tarafından 1/2’şer hisse şeklinde davacı ile kendisine sağlığında devredildiğini, zaman içinde maddi sıkıntıda olduğu için davacının, kendisine (davalıya) 30.000-TL borçlandığını, bu borcu ödemekte zorlanan davacının dava konusu taşınmaz üzerindeki hisssesini devretme karşılığı borcunun kapanmasını teklif ettiğini, bu teklifi kabul ettiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Denizli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29/05/2019 tarihli ve 2018/84 Esas, 2019/448 Karar sayılı kararıyla; davacının 109/434 pay sahibi olduğu dava konusu taşınmazdaki payının tamamını eşi ile arasında devam eden boşanma ve tazminat davaları nedeniyle 05.03.2010 tarihinde 8.000,00 TL bedelle davalıya satarak devrettiği, satış tarihinde devir edilen payın rayiç değerinin 102.509,00 TL olduğu, taraf tanıklarının beyanlarına göre davalının dava konusu payı satın alabilecek ve davalı tarafından ibraz edilen 02.03.2010 tarihli borç tasfiye sözleşmesinde belirtilen şekilde davacıya borç para verebilecek ekonomik güce ve gelire sahip olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. İstinaf Nedenleri
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle, kabul gerekçesinin sınırlı ve yetersiz olduğunu, verilen kararın yasaya ve içtihatlara aykırı olduğunu, dosya içeriğine sundukları ve taraflar arasında yapıldığı sabit olan, imzası davacı tarafça da inkar edilmemiş 13.08.2007 tarihli borç sözleşmesi ve 02.03.2010 tarihli borç tasfiye sözleşmesine göre, davacının bilerek ve isteyerek taşınmazın çıplak mülkiyetini devrettiğini, hatta bu sözleşmeler imzalanırken kendi avukatına danışarak sözleşmeleri gösterdiğini, tanık anlatımlarında, davacının ekonomik durumunun iyi olduğundan bahsedilmişse de, taşınmazı devir tarihinde davacının eşi ile boşanma davaları ve ferileri yüzünden, zor ve sıkıntılı bir süreçten geçtiğini ve bu dönemde kardeşinin kendisine destek olduğunu, dinlenen davacı tanıklarının elektrikçi, mobilyacı gibi evin tadilatı ile uğraşan insanlar olup, taraflar arasındaki sözleşmeleri ve ilişkileri bilebilecek durumda olmadıklarını, dinlenen diğer tanığın ise davacının boşandığı eşi olduğunu, bu tanığın anlatımında mal kaçırma gayesi ile, bu şekilde devir yapıldığını ileri sürmüşse de, davaya konu olan taşınmazın miras malı olup, davacının evlilik birliği içinde edindiği mallardan olmadığını, hak düşürücü sürelerin geçtiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 25/01/2022 tarihli ve 2021/1169 Esas, 2022/71 Karar sayılı kararıyla; davacı tarafından inançlı işlem iddiasının ispatlanamadığı, davanın reddine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, davadaki taleplerini hile hukuki nedenine dayandırmış olmalarına rağmen Bölge Adliye Mahkemesince hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek inançlı işlem yönünden değerlendirme yapıldığını ve hatalı bir şekilde karar verildiğini, dava konusu taşınmazın müvekkiline ait olduğu ve davacının taşınmaz bedelini almadığı hususunun dinlenen tanık beyanları ile ortaya çıktığını, davalının da taşınmaz bedelini ödediğine dair bir delili dosyaya sunamadığını belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; hile hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tazminat isteğine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 36/1. (818 s. Borçlar Kanunu’nun (BK) 28/1.) maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
3.2.2. Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.
3.2.3. 6100 sayılı Kanun’un 119/1. fıkrasının (g) bendine göre; “Dayanılan hukuki sebepler”, dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlar arasında sayılmıştır.
3.2.4. 6100 sayılı HMK’nın “Ön incelemenin kapsamı” başlıklı 137/1.maddesinde ; “ Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
3.2.5. 6100 sayılı HMK’nın ön inceleme duruşmasını düzenleyen 140. maddesi uyarınca hâkim, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir ve taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
3.3. Değerlendirme
3.3.1. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 2348 ada 12 parsel sayılı 431 m2 yüzölçümlü, arsa vasıflı taşınmazın 109/434 payı davacı ... adına kayıtlı iken, davacının 05.03.2010 tarihli satış işlemi ile söz konusu payını ( intifa hakkını uhdesinde bırakarak çıplak mülkiyetini) davalıya temlik ettiği, davalının satış işlemi ile edinmiş olduğu bu payı daha önceden adına kayıtlı olan 108/434 pay ile birleştirdiği, dosya temyiz aşamasında iken davacının 13.06.2022 tarihinde öldüğü, mirasçıları olan çocuklarının davacı vekiline vekalet vererek davaya devam ettikleri, ilk derece mahkemesi tarafından 10.10.2018 tarihli ön inceleme duruşmasında davanın hukuki nitelendirmesinin yapılmadığı, yine yerel mahkemenin gerekçeli kararında da herhangi bir nitelendirmede bulunulmadığı, bölge adliye mahkemesince ise davanın inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkin olduğu şeklinde nitelendirme yapıldığı ve bu yönde inceleme yapılmak suretiyle sonuca varıldığı, ne var ki, davacı vekilinin 19.12.2018 tarihli 1.celsede ; “ Açmış olduğumuz dava tapu iptali davasıdır burda dayandığımız sebep inanç sözleşmesi değil dava dilekçemizden de anlaşılacağı gibi müvekkilimiz bu tarihe kadar taşınmazın ya da taşınmaz bedelinin kendisine devir edileceği konusunda kardeşi tarafından oyalanmış hatta geçen seneye kadar müvekkilimin maaşını dahi davalı kardeşi çekmiştir bu ona olan güveni gösteren bir durumdur, ayrıca tanıklarımızı bildirdiğimiz listemiz ekinde vekalatnamede sunmuştuk bu vekalatnemede müvekkilim tarafından davalıya verilmiş taşınmaz alımana dayalı bir vekalatnamedir ayrıca bu vekalatnamede 2 asliye hukuk mahkemesindeki davanın bitmesinden sonra devir ettiği taşınmazın bedelinin ödenmediği taktirde tapusunun kendisine devri için verilmiştir. Yine dava dilekçemizde bahsettiğimiz ihtarname 22 Kasım 2017 tarihinde bu ihtarmade müvekkilim dava konusu taşınmazın kendine devrini talep ediyor ve kendisine verilen herhangi bir cevap yoktur bu nedenle müvekkilim bu davayı açmıştır, davamızda her türlü delile başvurabiliriz” şeklinde beyanda bulunduğu, söz konusu beyanından ve dava dilekçesindeki anlatımlardan davacının hile hukuki sebebine dayandığının açık olduğu, ayrıca davacının temyiz dilekçesinde de hile hukuki sebebine dayalı olarak dava açtıklarını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
3.3.2. Ne var ki, mahkemece ön inceleme duruşmasında 6100 sayılı HMK’nın 137.maddesi gereğince hukuki sebebin belirlenmemesi ve nitelendirme yapılmadan sonuca gidilmesi doğru olmadığı gibi, davacının ön inceleme duruşmasından sonraki ilk celsedeki beyanları dikkate alınarak hile hukuki nedenine dayandığı gözetilmeksizin ve bu konuda araştırma ve inceleme yapılmaksızın karar verilmesi de isabetsizdir.
3.3.3. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş davacının dayanmış olduğu hile hukuki sebebi hakkında yukarıda belirtilen ilke ve olgular da gözetilmek suretiyle araştırma ve inceleme yapmak, toplanan ve toplanacak deliller bir arada değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar vermekten ibarettir.
VI. SONUÇ
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile HMK'nın 371. maddesi gereğince Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının BOZULMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilen davalıdan alınmasına, peşin alınan harcın yatırana iadesine, HMK'nın 373/2. maddesi gereğince dosyanın Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 11/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.