"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İZMİR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ : BODRUM 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, davacıların istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacılar vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15.11.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacılar .... v.d. vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, mirasbırakanları ...'ın davacılardan ...'ın annesi ....le birlikte 25 yıl yaşadığını, 1317 doğumlu olan mirasbırakanın, zaman zaman davalılardan .....'ın yanında da kaldığını ve bu dönemde mirasbırakanın davalı ....'ı vekil tayin ettiğini, davalı .....’ın mirasbırakan adına kayıtlı 638 parseli ifraz ettirdiğini ve ifrazen oluşan 3284 parsel sayılı taşınmazın 1/2 payını kendisi adına, 1/2 payı da eşi olan diğer davalı ..... adına, 2981, 2983, 3285 parsel sayılı taşınmazları kardeşi olan diğer davalı ... adına tescil ettirdiğini, 133 parsel sayılı taşınmazın da davalı ....’a temlik edildiğini, birçok parsele ayrılan 638 parselden elde edilen parsellerin büyük çoğunluğunun davalılar tarafından mirasbırakanın hiçbir ihtiyacı olmadığı halde, üçüncü kişilere satıldığını ve satış bedellerinin mirasbırakana ödenmediğini, temliklerin muvazaa ve ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek, 133, 2981, 2983, 3284 ve 3285 parsel sayılı taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada ehliyetsizlik iddiasından vazgeçtiklerini bildirmişler ve İlk Derece Mahkemesince davalılar Güney ve Nergis yönünden açılan dava eldeki dosyadan tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmiştir.
II. CEVAP
Davalı ..., davacıların aynı anda hem muvazaa hem de ehliyetsizlik hukuki nedenlerine dayanamayacaklarını, zamanaşımı süresinin geçtiğini, iddiaların doğru olmadığını, satış bedelinin ödendiğini mirasbırakanın Kızılay’a maddi yardımda bulunduğunu, bakımını üstlendiği kişilerin olduğunu, dava konusu taşınmazlar dışında da çok sayıda taşınmazı olduğunu, davacı ...’ya 637 parselin ifrazı sonucu oluşan 13 parça taşınmazın temlik edildiğini, davacılardan Binnaz’ın annesine de 10 adet taşınmaz devredildiğini, mirasbırakanın davacı ...’ın annesine maddi yardımda bulunduğunu, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, mirasbırakanın eski 638 parsel sayılı taşınmazın bir kısmını uhdesinde tuttuğu, dava dışı taşınmazlarının olduğu, tanık beyanlarından devir tarihinde davalı ...'in mali gücünün bulunduğu, mirasbırakanın ise, malvarlığı bulunmasına rağmen nakit parasının olmadığı ve hayır işleri yapmak amacıyla taşınmaz satmak istediğinin anlaşıldığı; davalı ...'in, satış bedelini mirasbırakana ödediğinin görgüye dayalı tanık beyanlarıyla ispatlandığı, ehliyetsizlik ve muris muvazaasının iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; yargılamanın 21 yıl sürdüğünü, bir çok bilgi, belge ve raporun değerlendirilmediğini, sadece tanık beyanlarına itibar edildiğini, tanıkların bir kısmının mirasbırakanın paraya ihtiyacının olmadığını, bahçesinden elde ettiği gelirle geçindiğini beyan ettiklerini, davalı tanıklarından ...'nun davalı ...'in avukatı, tanık ....'in ise davalının 50 yılı aşkın zamandır arkadaşı ve iş ortağı olduğunu, tarafsız beyanda bulunmalarının beklenemeyeceğini, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığını, ekonomik durumunun iyi olduğunu, zabıta marifeti ile bu durumun tespit edildiğini, mirasbırakanın en kıymetli taşınmazını hayır yapmak için torunlarına satış yoluyla devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, satış bedeli ile gerçek bedel arasında fark bulunduğunu, davalı ile birlikte aynı tarihte hisse devri yapılan davalının kardeşi .... ile sulh protokolü yapıldığını, yapılan işlemin muvazaalı olduğunun bu protokolde kabul edildiğini ve.... tarafından sulh protokolü gereğince bir taşınmazın davacılara devredildiğini, dava konusu taşınmazın mal kaçırma kastıyla ve muvazaalı olarak devredildiğinin ispatlandığın belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönden hukuka uygun olduğu gerekçesi ile davacıların istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf itirazlarının yeterince incelenmediğini, İlk Derece Mahkemesince satışın gerçek olduğunun kabul edildiğini, dosyadaki kesin nitelikteki delillerin dikkate alınmadığını, davalı tanıklarının beyanlarına itibar edilerek karar verildiğini, davacı tanıklarının beyanlarının ise dikkate alınmadığını, mirasbırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacının olmadığını, bu yöne ilişkin kolluk araştırması ve tanık beyanları bulunduğunu, davalı tanıklarından ...’nun davalının avukatlığını yapan bir kişi olduğunu, diğer davalı tanığının ise davalının 50 yıllık arkadaşı olduğunu, davalı tanığının beyanlarının çelişkili olup gerçekleri yansıtmadığını, mirasbırakann davaya konu taşınmazın satış işleminin yapıldığı sırada mal satma ihtiyacı içerisinde olmadığı ve sağlığında davaya konu taşınmazdan başka çok sayıda taşınmazları da bulunduğunu, mirasbırakanın sırf "hayır işleri yapmak" için terekesindeki 70.000 m2 büyüklüğündeki, Turgutreis'te deniz kenarında bulunan, işlem tarihinde dahi çok değerli olan en büyük ve en kıymetli taşınmazının 10.000 m2'sini davalı olan torunu ...'a satış yoluyla devretmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, aynı taşınmazda aynı gün dava dışı kişilere de pay devri yapıldığını, mirasbırakanın gerçekten ihtiyacı varsa bu temlikler ile ihtiyacını karşılayabileceğini, ayrıca davalıya da pay devretmesine gerek olmadığını, davalının aynı resmi akit ile pay temliki yapılan Güney Karatoprak ile sulh protokolü tanzim edildiğini, bu protokolün dikkate alınmadığını, buna göre 194 Ada, 20 Parsel (Eski 3229 Parsel) sayılı taşınmazın 1/2 payının davacılara devrediliğini, anılan taşınmazdaki payın gerçek değerinin yaklaşık 100.000.000,00 TL olduğunu, ...’a karşı açılan davanın feragat ile değil sulh ile sonuçlandığını, kararda bu yöne ilişkin hata olduğunu, davacılara da taşınmaz devredildiği ve bu hususun davacıların kabulünde olduğuna dair gerekçenin de doğru olmadığını, temliklerin mirasçılardan mal kaçırmak amaçlı ve muvazaalı yapıldığını belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. TMK'nın 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.06.1941 tarihli, 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiş olup, ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
3.2.2. 6100 sayılı HMK’nın 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir." ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." hükümlerine yer verilmiştir.
3.2.3. Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan mirasbırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararın (III.) nolu bendinde yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının gerekçesine, kararın (IV./3.) nolu bendinde yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacılar vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacılardan alınmasına, onama harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 15/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.