"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUKDAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ : BESNİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Besni 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin kararın, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonucunda; başvurunun esastan reddine dair verilen karar, süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Davacılar asıl davada, 01/11/2012 tarihli ve 5589 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde vekaletname düzenlendiğini, kardeşleri olan davalının intikal işlemleri ve intikal sonrası kendi payı üzerinden kredi çekeceğini beyan ederek içeriğini bilmedikleri vekaletnameyi düzenlemeye kendilerini ikna ettiğini, söz konusu vekaletname ile mirasbırakan babaları ... adına kayıtlı dava konusu 165 ada 25, 101 ada 17, 131 ada 8, 132 ada 6, ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların 13/11/2012 tarihinde intikalinin ardından aynı gün onayları ve rızaları olmaksızın, bedel dahi ödenmeksizin davalıya devredildiğini, durumdan haberdar olunca vekili azlettiklerini, taşınmazların imar görmesi nedeniyle yeni ada ve parsel numaralarını bilmediklerini, intikal ve satış işlemlerinin iradelerini yansıtmadığını, mağduriyetlerine neden olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada vekil olan ...'un dava dilekçesinde sehven yer almadığını, davaya dahil edilmesini talep etmişlerdir.
2.Davacılar birleştirilen davada, asıl davadaki iddialarını tekrarla, tapu iptal-tescil isteğinde bulunmuşlardır.
II. CEVAP
1.Asıl davada davalı, davanın haksız olduğunu, vekaletname ve satış akit tablosunun resmi işlemler olduğunu, dava konusu taşınmazlardaki davacıların paylarını satın aldığını, taşınmazların değer kazanması nedeniyle davacıların dava açtıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.Birleştirilen davada davalı, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 12/01/2017 tarihli ve 2014/262 E., 2017/10 K. sayılı kararıyla; davacıların iyiniyetinden de faydalanarak aldatma(hile) ile vekaletname alındığı ve vekaletname yetkisi de kötüye kullanılarak, hukuka aykırı ve haksız olarak işlem yapıldığı, davacıların gerçek iradelerinin dava konusu taşınmazların satılmasına yönelik olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.Kaldırma Kararı
Bölge Adliye Mahkemesinin 13/04/2017 tarihli ve 2017/348 E., 2017/335 K. sayılı kararıyla; öncelikle ... yönünden ayrı bir dava açılması için davacıya önel verilmesi, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi, 6100 Sayılı HMK'nun 114. ve 115. maddelerine göre davacı ... vasisine davaya icazet verip vermediği, davayı takip edip etmeyeceği, davayı takip için TMK'nun 462. maddesi gereğince izin alıp almayacağı hususları sorulduktan ve söz konusu eksiklikler giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi, nispi karar ve ilam harcının doğru hesaplanması, dinlenmeyen davacı tanıklarının dinlenmesi, davacı tanığı...'nin yeniden dinlenmesi, hüküm fıkrasının 6100 Sayılı HMK'nun 297. maddesine uygun olarak oluşturulması, dava konusu edilen 165 ada 25 ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların herhangi bir imar ve satış işlemine konu edilmediği, mirasbırakandan intikal ettiği şekli ile taraflar adına tapuda kayıtlı olduğu gözetilerek bu taşınmazlar yönünden dosya kapsamına uygun karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nin 353/1-a maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına, davanın yeniden görülmek üzere dosyanın Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrasında Verilen Karar
İlk Derece Mahkemesinin 08/04/2021 tarihli ve 2017/95 E., 2021/122 K. sayılı kararıyla; davacıların iddialarını ispata yarar delil sunamadıkları, vekaletnameyi dava konusu taşınmaz paylarının davalıya satışı amacıyla verdikleri ve satış bedelini de ilk olarak sattıkları ... ile ...'tan aldıkları, davalının da ... ile ...'a ödeme yaptığı, dava konusu taşınmazların devrinde vekaletin hile ile alındığı ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığı kanaati oluşmadığı, asıl davada dava konusu 165 ada 25 ve 113 ada 1 parsel sayılı taşınmazların herhangi bir imar ve satış işlemine konu edilmediği, mirasbırakandan intikal ettiği şekli ile taraflar adına tapuda kayıtlı olduğu, bu taşınmazlar yönünden de pasif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
4. Kaldırma Kararı Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; taşınmazların daha önceden üçüncü kişiye satılma niyetinin söz konusu olmadığını, bu hususta tek bir delil bulunmadığını, kıymetli olan ve imara giren üç taşınmazın devredildiğini, davalının Mahkemeyi yanıltmak adına her türlü girişimde bulunduğunu, davacılara ödeme yapılmadığını, kaldırma kararından sonra dosyaya yeni bir delil girmediği halde davanın reddine karar verilmesinin anlaşılabilir olmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 18/02/2022 tarihli ve 2021/966 E., 2022/237 K. sayılı kararıyla; İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinin isabetli görüldüğü gerekçesiyle HMK'nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca davacıların istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itiraz nedenlerini yineleyip, haklı davanın reddinin hukuk ihlali olduğunu, 14.04.2016 tarihli duruşmada da davalıların tanık listesini süresinde bildirmedikleri için muvafakatin olmadığının belirtildiğini ve öncesinde de 25.02.2016 tarihinde Mahkemeye yazılı olarak bildirildiği halde istinaf sonrası davalı tanıklarının dinlenmesinin HMK'ya açıkça aykırı olduğunu, tanık ...'nun mağduriyetleri dile getirdiğini, davalının dinlenmesini talep etmiş olduğu ...'nın sonradan dinlenmesini istememesinin dahi başlı başına haklı davanın kabulünü gerekli kılacağını, zira Aydın'a para ödemesi yaptığını iddia eden davalının bu kez Aydın'ın dinlenmesini istemediğini bildirerek ve önceki beyanları tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen İlk Derece Mahkemesi kararının, (IV./6.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçelere göre yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacıların yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nin 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA, onama harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 19/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.