"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DİYARBAKIR BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ : BİSMİL 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İlk Derece Mahkemesince davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine, Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 1.Hukuk Dairesince istinaf talebinin esastan reddine dair verilen karar yasal süre içerisinde davacı vekilince temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
I. DAVA
Davacı vekili mülkiyeti Hazineye ait olan 271 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 2510 sayılı İskan Yasası uyarınca 05/07/2004 tarihinde iskan sağlandığını, bu kapsamda Dicle ve Batman barajlarının yapımından etkilenen 540 aileye mülga 2510 Sayılı Yasa kapsamında 2004 yılında 23.012,00 TL karşılığında, %100 artırım ile ipotek tesis edilerek 46.024,00 TL tutarlı ipotek tesisi ile yer ve konut tesliminin gerçekleştiğini, ilk borçlanma bedelinin 23.012,00 TL olduğunu, yer teslimi yapıldıktan sonra gerek zeminde gerekse yüklenici firma kusurundan kaynaklı sebeplerden ötürü 31 adet konutun yapılan tespit ve incelemesinde oturulamayacak durumda olmalarının ve zamanla deforme olduklarının belirlenmesi sebebiyle, hak sahiplerinin konutu teslim aldıktan sonra kendi başvuruları neticesinde anılan konutların yeniden inşa edildiğini, yapılan inşa ve üretim faaliyetleri sonucu arada fiyat farkı oluştuğunu, bu durumun talep edenlere bildirildiğini, eski borçlanma senedinin dışında davalılardan ek borçlanma senedi ile sözleşme yapmalarının istendiğini, ancak bu istemin yerine getirilmediğini, konutların 2015 yılında hak sahiplerine teslim edilip, tapuda hak sahipleri adına tescil edildiğini buna rağmen davalıların ek borçlanmayı kabul etmediğini ileri sürerek, dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
II. CEVAP
Davalılar, dava konusu taşınmazın 2510 sayılı İskan Yasası çerçevesinde yaptırılarak 2004 yılında kendilerine tahsis edildiğini, üzerine konut yapılmadan önce tüm hak sahipleri gibi kendilerinin de borçlandırıldığını, bu borçlanmanın gereği olarak yapılan konutun değerinin belirlenen süre içerisinde ödendiğini, konutun teslim alınmasından hemen sonra duvarlarında çatlamaların ve çökmelerin meydana geldiğini, Bakanlıkça yapılan araştırmalar sonucunda can güvenliği bakımından risk teşkil eden konutların yıktırılıp yeniden yaptırılarak vatandaşlara teslim edilmesine karar verildiğini, plan ve projeye aykırı bir şekilde yaptırılan konutların yıkılmasına kendilerinin sebep olmadıklarını, buna rağmen yeniden borçlandırılmalarının hukuka aykırı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, 5543 sayılı Kanun'un geçici 10. maddesine eklenen hükmün 2016 yılında yapımı tamamlanan ve tapuda hak sahipliği tescil edilmiş ilk etapta yapılan 31 adet konuta ilişkin geriye dönük uygulanamayacağı, davacı Kurumca hazırlanan ek borçlanma bedelinden davalıların sorumluluğu cihetine gitme halinde dahi bu durumun tapu iptal tescil davasına konu olamayacağı zira 5543 sayılı Kanun'un 21/2 maddesinde düzenlenen hak sahipliğini sona erdiren ve tapu iptal tescil davası açma imkanı veren hallerin sınırlı olarak sayıldığı, yapıların zemin ve müteahhit kusurundan kaynaklı kullanılamaz hale gelmesinde davalılara kusur atfedilmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, davalıların 2004 yılındaki ilk borçlandırma senedindeki borçlanmayı kabul ve taahhüt ettiklerini, ilk taşınmazın kusurlu olmasından dolayı davalıların kabulden kaçındıklarını, bunun üzerine kusurun giderilmesi için davalıların talepleri ile yeni bir eser yapıldığını, yeni yapının bedelinin talep edenlerce karşılanması gerektiğini, dava değeri gösterilmediği için nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hak sahipliğinin İskan Komisyonu tarafından iptaline karar verildiğini, bu nedenlerle kararın kaldırılması gerektiğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; çekişme konusu taşınmazın 22/07/2015 tarihinde 5543 sayılı Yasa gereğince davalılar adına tescil edildiği, ilk iskanın ise 2510 sayılı Yasa doğrultusunda 05/07/2004 tarihinde gerçekleştirildiği, 12/07/2013 tarihinde kabul edilen 6945 sayılı Kanun ile 5543 sayılı İskan Kanunu’na eklenen Geçici 7/3.maddesinde yer alan düzenleme dikkate alındığında davalıların hak sahipliklerinin kayıtsız şartsız devam edeceği gözetilerek davanın reddedilmesinde ve Harçlar Kanunu'nun 16. maddesi uyarınca değer esası üzerinden nispi harca tabi olan uyuşmazlık konusu olan taşınmazın aynına yönelik olduğundan ve davanın konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesi mümkün bulunduğundan, AAÜT'nin 13. maddesi gereğince 92.031,15-TL. üzerinden davalı lehine nispi avukatlık ücretine hükmedilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde; 2004 yılındaki borçlandırmayı kabul eden ve hane reisi olarak hem kendisi hem de aile fertleri adına taahhütte bulunan davalıların, ilk borçlandırma senedindeki miktara karşı borçlandırmayı kabul ettiğini, daha sonra yapılan imalatın kusurlu olması nedeniyle, meydana getirilen eseri kabulden kaçındıklarını, esasen ortada bir eser sözleşmesi mevcut olduğunu, davalı tarafın meydana getirilen ilk kusurlu eseri kabul etmemekle haklı göründüğü kabul edilse dahi Bakanlığın anılan kusurun giderilmesi için yine davalıların talepleri ile yeni bir eser meydana getirdiğini, bu eserin maliyetinin 2004 yılındaki maliyetler ile aynı olmasının imkansız olduğunu, fark bedelin davalılar tarafından ödenmesi gerektiğini, aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, davayı açarken dava değeri gösterilmediğini, bu nedenle hükmedilmesi gereken vekalet ücretinin maktu olması gerektiğini, 5543 sayılı Kanun uyarınca oluşturulan Komisyonun; almış olduğu karar gereğince daha önce 60 günlük süre içerisinde borçlandırma senetlerini imzalamayan hak sahibinin hak sahipliğinin iptaline karar verildiğini belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. 5543 sayılı İskan Yasası'nın 27. maddesinin 1. fıkrasında “İskân ve fiziksel yerleşim düzenlemelerinde hak sahipleri; kendilerine verilen taşınmazlardan dolayı, kamulaştırılan ve satın alınan taşınmaz mallar için kamulaştırma veya satın alma bedelleri, yapılar için maliyet bedelleri, Hazine arazileri için rayiç bedelleri üzerinden borçlandırılırlar. Ancak, iskân amacıyla kamulaştırılmış, satın alınmış, inşa edilmiş olup, çeşitli nedenlerle tahsisleri bir yıl içinde yapılmamış taşınmaz mallar yeniden iskân uygulamasına alındığı takdirde, yeni hak sahipleri bu taşınmaz malların rayiç bedelleri üzerinden borçlandırılırlar. (Ek cümleler:10/6/2022-7410/21 md.) Bu Kanunun 10 uncu, 11 inci ve 12 nci maddeleri kapsamına giren hak sahibi ailelerden sözleşme aşamasında borcunu peşin olarak ödemek isteyenlere borçlandırma bedeli üzerinden yüzde altmış beş oranında indirim yapılır. Ödemesiz süre içerisindeki işlerde ise borçlandırma bedeli üzerinden yapılacak peşin ödeme indirim oranları yönetmelikte belirtilir. ”,
3.2.2. 5543 sayılı İskan Kanunu’nun Geçici 7/3. maddesinde, “Mülga 2510 sayılı Kanun'a göre hak sahibi olanların hak sahiplikleri herhangi bir koşul aranmaksızın bu Kanun'a göre devam eder.” düzenlemeleri yer almaktadır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde bulunmasına (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesine göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13. maddesinin “j” bendi gereğince davacıdan harç alınmasına yer olmadığına, 05/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.