Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3333 E. 2022/6447 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Davalının kamulaştırma sebebiyle mülkiyetinde olmayan taşınmazı davacıya satması nedeniyle davacının açtığı bedel istemli davanın hile nedeniyle kısmen kabulünün temyiz incelemesidir.

Gerekçe ve Sonuç: Davacının ıslah dilekçesinde dava tarihindeki değeri üzerinden bedel talep etmesi ve davanın hile nedeniyle açılması gözetilerek, davacının satın almak istediği taşınmazın dava tarihindeki değeri üzerinden hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu gerekçesiyle bozulmuştur.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen bedel istekli dava sonunda, İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı 129 parsel sayılı taşınmazdaki davalıya ait payın satışı hususunda davalı ile anlaşmalarına rağmen, davalı tarafından hileli olarak 131 parsel sayılı taşınmazdaki 1836/817110 payın devredildiğini, yaptığı incelemeye göre 131 parsel sayılı taşınmazda D.S.İ'nin kamulaştırma şerhi olduğunu, kamulaştırma bedelinin hak sahiplerine ödendiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00 TL’nin taşınmazın satış tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiş, 28.01.2020 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 106.949,65 TL olarak arttırarak toplam 116.949,65 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP

Davalı, 129 parsel sayılı taşınmazdaki payını daha önce dava dışı kişiye sattığı için bu taşınmaz ile ilgisinin kalmadığını, davacı ile 129 ada 131 parsel sayılı taşınmazın satışı için anlaştıklarını ve davacının tapu kaydında gördüğü şerhlerle 131 parsel sayılı taşınmazı satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

İlk Derece Mahkemesince, resmi senet olan satış sözleşmesinde taşınmaza ilişkin bilgilerin açıkça düzenlenmiş olduğu, üzerindeki şerhlerin ve beyanların belirtildiği, davacı tarafından bu bilgilerin altına imza atıldığı görüldüğünden davalı veya 3. kişinin bir hilesi sonucu saklanan bir durumun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesince; 129 ada, 129 parselin taraflar adına kayıtlı olmadığı, dava konusu 131 parselin davacı adına kayıtlı olduğu, taşınmazın göl sahası içerisinde bulunduğuna ilişkin tapu kaydında şerh olduğu, satış sözleşmesinde anılan şerhin belirtildiği, davacının hile iddiasını ispatlayamadığı gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-b-1. bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Bozma Kararı

Dairece; "...davaya konu taşınmazın Büyükçekmece Barajı projesinde kamulaştırma alanında kaldığı Çatalca 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/52 Esas 1999/366 Karar sayılı kararı ile davalının da aralarında bulunduğu bir kısım paydaşlar tarafından açılan dava sonucunda kamulaştırma bedelinin 03.07.2000 tarihinde davalıya ödendiği, davalının kamulaştırma nedeniyle mülkiyet hakkını kaybettiği ve dava konusu taşınmazın TMK’nın 705. maddesine göre tescilden önce DSİ'ye geçtiği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca; davacının iradesinin aldatma suretiyle sakatlandığı için taşınmaz için ödediği bedel yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.’’ gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı ortadan kaldırılarak, İlk Derece Mahkemesi kararı bozulmuştur.

3. İlk Derece Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar

İlk Derece Mahkemesince; hile olgusunun sabit olduğu, senede karşı senetle ispat zorunluluğu kuralı gereğince resmi akitte yazan satış bedelinin aksinin ancak aynı mahiyetteki bir başka delille ispat edilebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, resmi akitte yazan 3.000,00 TL satış bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası İlk Derece Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

5. Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; 08.02.2022 tarihli dilekçe ile davalının bizzat davet edilerek davanın temelini oluşturan vakıalar hakkında dinlenilmesi hususundaki taleplerinin haksız olarak reddedildiğini, eksik inceleme ile karar verildiğini, hileli satışa konu 131 parseldeki 899,61 m²'ye tekabül eden payın 3.000,00-TL'ye satılmayacağının açık olduğunu, hilenin her türlü delille ispat edilebileceğini, davalının (ve başta oğlu olmak üzere onunla birlikte hareket edenlerin) "daha az tapu harcı ödersin" şeklindeki aldatıcı sözlerine istinaden resmi akitte satış bedelinin düşük gösterildiğini, hukuki işlemlerdeki (hata, hile veya tehdit gibi) irade bozukluğunun hukuki işlemin miktar veya değeri ne olursa olsun tanıkla ispat edilebileceğini, bilirkişi raporunda 131 parselde satışa konu payın satış tarihi itibariyle değerinin 89.961,27-TL olduğunun tespit edildiğini, serbest piyasa koşullarında tazmin edilmesi gereken zararın çok daha fazla olduğunu, ayrıca satış tarihinden itibaren faize karar verilmesi istenmesine rağmen faizin dava tarihinden başlatıldığını, davalının eyleminin haksız fiil niteliğinde olduğunu, AAÜT uyarınca davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin de fazla olduğunu belirterek, kararın bozulmasını talep etmiştir.

6. Gerekçe

6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık; hile hukuki nedenine dayalı bedel istemine ilişkindir.

6.2. İlgili Hukuk

6.2.1. Hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hatada yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36/1. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

6.2.2. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

6.2.3. HMK’nın “Senetle ispat zorunluluğunun istisnaları” başlıklı 203. maddesinin 1. fıkrasında tanık dinlenebilecek haller düzenlemiş olup, anılan fıkranın ç bendinde; "Hukuki işlemlerde irade bozukluğu ile aşırı yararlanma iddiaları.” bu istisnalardan biri olarak belirtilmiştir.

6.2.4. Hile hukuki nedenine davalar, niteliği itibariyle haksız fiil hükümlerine tabi olup, haksız fiillerde temerrüt, haksız fiilin meydana geldiği tarihte gerçekleşir. Islah edilen kısım için dahi temerrüt, haksiz fiil tarihi itibariyle gerçekleşmiş sayılır.

6.2.5. Hile niteliği itibariyle haksız fiil olup, haksız fiillerde temerrüt, haksız fiilin meydana geldiği tarihte gerçekleşir.

Diğer taraftan, her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki duruma göre hükme bağlanır. (28/11/1956 tarih ve 15/15 sayılı İBK)

6.3. Değerlendirme

Somut olayda, davalının, TMK’nın 705. maddesi uyarınca kamulaştırma nedeniyle mülkiyet hakkına sahip olmadığı dava konusu taşınmazı davacıya temlik etmek suretiyle davacının iradesini fesada uğrattığı, dosyadaki 18/11/2019 tarihli bilirkişi raporunda davacının gerçekte satın almak istediğini ileri sürdüğü 129 ada 129 parsel sayılı taşınmazın dava tarihi itibariyle davacının satın alacağı pay değerinin 28.678,73 TL, satış tarihindeki değerin ise 22.060,56 TL olarak tespit edildiği; diğer taraftan, davacının dava dilekçesinde bedel isteminin yanında satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi de talep ettiği, 28/01/2020 tarihli ıslah dilekçesinde ise 129 ada 131 parsel sayılı taşınmazın dava tarihindeki değeri olan 116.949,65 TL’nin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır.

Hal böyle olunca, 28/01/2020 tarihli ıslah dilekçesinde dava tarihindeki değer üzerinden bedel talep edildiğinden davacının satın almak istediği 129 ada 129 parsel sayılı taşınmazın keşfen saptanan dava tarihindeki değeri olan 28.678,73 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 371/1-c maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının BOZULMASINA, HMK’nın 373/1. maddesi gereğince dosyanın kararı veren Çatalca 2. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/10/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.