Logo

1. Hukuk Dairesi2022/340 E. 2022/2525 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Vekâleten yapılan taşınmaz devrinde vekalet görevinin kötüye kullanılıp kullanılmadığına ve devrin muvazaalı olup olmadığına ilişkin uyuşmazlık.

Gerekçe ve Sonuç: Vekile verilen yetki çerçevesinde yapılan devir işleminde vekaletin kötüye kullanıldığına ve devrin muvazaalı olduğuna dair davacı tarafça yeterli ve kesin delil sunulamadığı gözetilerek, istinaf mahkemesinin davacı istinafının reddine ilişkin kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 7. HUKUK DAİRESİ

DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesince birleştirilen davada davacı ...'ın istinaf isteminin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine dair verilen karar süresi içinde birleştirilen davada davacı ... vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Asıl davada davacı ..., davalı ... ile 2006 yılında evlendiklerini, birikimleri ile davalı ... A.Ş.'den 8988 ada 5 parseldeki 11 nolu bağımsız bölümü satın aldıklarını, yapılan kurada anılan bağımsız bölümün annesi ... adına çıktığını, bunun üzerine annesi ...'ın taşınmazdaki hak sahipliğini kendisine devretmesi için davalı ...'ı vekil tayin ettiğini, ancak davalı ...'ın taşınmazı kardeşi olan diğer davalı ...'ye bedelsiz olarak üyelik devir sözleşmesi ile devrettiğini, vekalet görevinin kötüye kullanıldığını, taşınmazın edinilmiş mal olarak kabul edilmemesi amacıyla muvazaalı olarak davalı ...'ye temlik edildiğini ileri sürerek, üyelik devir sözleşmesinin ve taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptaline, olmadığı takdirde bedelinin davalılar ...'den tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Birleştirilen davada davacı ..., asıl davada davalı ... A.Ş.'nin inşa ettiği 8988 ada 5 parseldeki 1 adet meskeni alma hakkını belli bir peşinat ödedikten sonra kazandığını ve 24.10.2007 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesini imzaladığını, kalan ödemeler için kredi çektiğini, 12.10.2009 tarihinde de anılan taşınmazdaki 11 nolu bağımsız bölümün teslim edildiğini, taşınmazda kızı ve damadı olan davalı ...'nın oturmaya başladığını ve davalı ...'yı taşınmazı asıl davada davacı olan kızı ...'ya devretmesi amacı ile vekil tayin ettiğini, ancak davalının vekaletnamedeki yetkileri kötüye kullanarak taşınmazı kız kardeşi olan diğer davalı ...'ya temlik ettiğini, kendisine satış bedelinin de ödenmediğini ileri sürerek, dava konusu 8999 ada 5 parseldeki 11 nolu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

Asıl davada davalı ... A.Ş., vekaletname ile düzenlenen üyelik devir sözleşmesinin geçerli ve hukuka uygun olduğunu; asıl ve birleştirilen davalarda davalılar ..., davalı ...'nin ...'tan daire almaya karar verdiğini, satışların kura usulü ile olmasından dolayı çekilişteki şansın arttırılması amacı ile davacının da kuraya katıldığını, peşinatın kendileri tarafından ödendiğini, 76.000 TL kredi borcunu davalı ...'nin üstlendiğini belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İstanbul Anadolu 14. Asliye Hukuk Mahkemesinin 18/10/2018 tarihli, 2018/230 E 2018/303 K., sayılı kararıyla; asıl dava yönünden davanın açılmamış sayılmasına; birleşen dava bakımından ise iddianın kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davacı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2.İstinaf Nedenleri

Birleştirilen davada davacı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı ...'ın davacıya vekaleten taşınmaz satış vaadi sözleşmesindeki hakları devredebilmesi için akdettiği sözleşmenin resmi şekilde düzenlenmesi, sözleşmenin karşılıklı olması ve satış bedelinin açıkça yazılı olması gerektiğini, 13.07.2012 tarihli olduğu iddia olunan "Müşteri Hak Sahipliği Devir Sözleşmesi"nin dava konusu taşınmazın satış vaadi haklarının devri bakımından geçersiz olduğunu, birleştirilen davada davalıların kardeş olmalarının yapılan devir işleminin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu gösterdiğini, davalı ... inanç sözleşmesi iddiasında bulunduğu halde ... A.Ş. tarafından dava konusu taşınmazın satışının yapıldığı kuraya başvuru yapmadığını, davalı ...'ın vekalet görevini kötüye kullanmış olup davacıyı zarara uğratarak kendisine ve kızkardeşine menfaat temin ettiğini belirterek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasını ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Bölge Adliye Mahkemesinin 24/10/2019 tarihli, 2019/254 E. 2019/1778 K., sayılı kararıyla; davalı ...'ye yapılan devir işleminin davalı ...'a verilen yetki çerçevesinde gerçekleştiği, birleştirilen davada davacının vekaletin kötüye kullanıldığı ve davalı ...'ye yapılan devrin muvazaalı olduğunu ispatlayamadığı, alacağın temlikinden 4 gün sonra davacının kredi hesabına davalı ... tarafından ödeme yapıldığı, bundan önceki dönemlerde yapılan ödemelerin bir kısmının ise davalı ..., bir kısmının asıl davada davacı ... tarafından yapıldığı gerekçesi ile birleştirilen davada davacı ...'ın istinaf isteminin 353/1-b/1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde birleştirilen davada davacı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

İstinaf dilekçesindeki taleplerini tekrar ederek verilen hükmün bozulmasını talep etmiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Birleştirilen davada uyuşmazlık, vekâletin kötüye kullanılmasından kaynaklı şahsi hakka dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nda sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir (TBK'nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.

Öte yandan; vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki; üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu Yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

3.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, toplanan delillere, (V/3.2). paragraftaki yasal ve hukuksal gerektirici nedenlere, delillerin takdirinin yerinde olmasına göre, Bölge Adliye Mahkemesince (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

VI. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle; birleştirilen davada davacı ... vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda yazılı 36,30 TL bakiye onama harcının temyiz eden davacı ...’tan alınmasına, 28/03/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.