Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3818 E. 2022/7580 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Yenileme kadastrosu sonucu tapuya tescil edilen taşınmazın bir bölümünün Hazine adına tescili istemiyle açılan davada, kadastro tespitinin kesinleşmesinin Hazine'nin davasını etkileyip etkilemediği.

Gerekçe ve Sonuç: Yenileme kadastrosu ile düzeltilen teknik bir hatanın mülkiyete etki etmediği, kesinleşmiş ayni hakka aykırı tespitin mülkiyeti etkileyemeyeceği ve Hazine’nin dava konusu taşınmaz üzerindeki ayni hakkının sabit olduğu gözetilerek mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, müdahalenin men’i ve ka’l davası sonunda, Yerel Mahkemece asıl davanın kabulüne, birleştirilen dava yönünden karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar, süresi içerisinde birleştirilen davanın davalısı-asıl davanın dahili davalısı ..., asıl davanın dahili davalıları ..., ..., ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmiş olmakla, temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

1. Asıl davanın davacısı Hazine vekili dava dilekçesinde özetle; 341 parsel sayılı taşınmazın üzerinde bulunan binanın bir bölümünün, taşınmazın sınırında bulunan ve kadastro tespiti sırasında tescil harici bırakılmış olan alanda kaldığını, bu alanın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğunu ileri sürerek, davalıların işgalinde bulunan nizalı taşınmaza davalıların müdahalesinin men’ine, üzerindeki binanın kal’ine ve taşınmazın Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2. Asıl dava ile birleştirilen davanın davacısı Hazine vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 341 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yerin, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, “kıyı” tanımı içerisine girdiğini, aynı mevkide bulunan dava dışı taşınmazlara ilişkin olarak Hazine tarafından açılan başkaca davaların, taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığından bahisle kabul edildiğini ileri sürerek, dava konusı taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP

1. Asıl davanın davalıları ... ve ... müşterek cevap dilekçelerinde özetle; dava konusu taşınmazla veya taşınmaz üzerinde bulunan bina ile bir ilgilerinin bulunmadığını ileri sürerek, aleyhlerine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesini istemiştir.

2. Asıl dava ile birleştirilen davanın davalıları tarafından davaya cevap verilmemiştir.

III. MAHKEME KARARI

Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 15.12.2000 tarihli, 1996/360 Esas, 2000/783 Karar sayılı kararıyla; dosya kapsamına göre, dava konusu 341 parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olmayıp, özel mülkiyete konu olabilecek yerlerden olduğu, mahallinde yapılan keşifler sonucunda jeolog bilirkişilerden aldırılan raporlardan, taşınmazın kıyı kenar çizgisinin dışında kaldığı ancak taşınmaz üzerinde bulunan ve ... ile ... tarafından kullanılan binanın bir kısmının, taşınmazın sınırında bulunan tescil harici yerde kaldığının anlaşıldığı gerekçesiyle;

341 parsel sayılı taşınmaza yönelik olarak açılan birleştirilen davanın reddine,

Tescil harici yere yönelik olarak açılan asıl davanın kısmen kabulüne, 04.04.1997 tarihli teknik bilirkişi raporunda gösterilen 46,55 metrekarelik taşınmaz bölümüne, davalılar ... ve ... tarafından yapılan müdahalenin men’ine, taşınmaz üzerindeki binanın kal’ine, taşınmaz tarım arazisi vasfında olduğundan, taşınmazın davacı ... adına tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

1.Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde asıl ve birleştirilen davaların davacısı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

2. İlk Bozma Kararı

Karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.06.2010 tarihli, 2010/5398 Esas, 2010/7032 Karar sayılı kararıyla; “Asıl davanın, kumluk vasıflı tescil harici yere müdahalenin men’i, ka’l ve Hazine adına tescil, birleşen davanın ise, 3621 sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve Hazine adına tescil isteklerine ilişkin olduğu, bilirkişi raporlarından, 341 parsel sayılı taşınmazın kıyıda kalmadığı, kaldı ki 3402 sayılı Yasa'nın 12/3. maddesine ilaveler getiren 14.03.2009 tarihli, 5841 sayılı Yasa gereğince hak düşürücü sürenin geçtiği gözetildiğinde, bu parsel bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından, davacı Hazinenin birleşen dava ile ilgili yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine; ancak, 3402 sayılı Kadastro Yasasının 18. maddesi hükmü gereğince Hazine adına tesciline karar verilen ve teknik bilirkişi raporunda "A1" harfi ile gösterilen bölüm hakkında elde edilen ziraat bilirkişi raporunda, bu yerin tarım arazisi vasfında olduğu belirtilirken, paftasında kadastro harici bırakılma sebebinin deniz kumluğu şeklinde gösterildiği, jeoloji bilirkişi raporunda ise; "dava konusu taşınmazın toprak yapısı çevre parseller ile birlikte değerlendirildiğinde, üzerinde 30-40 cm kalınlığında fiziksel ve kimyasal ayrışmalar neticesinde binlerce yılda oluşmuş toprak tabakasının olduğu inceleme ve gözlemlerden anlaşılmıştır" denildiğinin görüldüğü, Mahkemece çelişkili olduğu anlaşılan raporlar esas alınmak suretiyle hüküm kurulmuş olmasının doğru olmadığı, hal böyle olunca, içlerinde jeolog veya jeoloji mühendisi sıfatını taşıyan bilirkişilerin de bulunduğu 3 kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde yeniden keşif yapılarak, taşınmazda drenaj çukurları açılıp, 5403 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek uygulama yapılması ve taşınmazın niteliğinin duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açığa çıkartılması, özellikle taşınmazın 3402 sayılı Yasa'nın 18/1. maddesinde öngörülen tescile tabi yerlerden olup olmadığının gözetilip değerlendirilmesi, bundan sonra toplanan ve toplanacak deliller uyarınca karar verilmesi” gereğine değinilmek suretiyle bozulmuştur.

3. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen İlk Karar

Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 03.09.2013 tarihli, 2010/782 Esas, 2013/347 Karar sayılı kararıyla; yargılama sırasında 341 parsel sayılı taşınmazın bulunduğu yerde yenileme kadastrosu çalışması yapıldığı, bu çalışma sonucunda 341 parsel sayılı taşınmaz üzerinde olup, tescil harici yere taşkın vaziyette bulunan binanın, 341 parsel sayılı taşınmaz içerisine dahil edildiği ve taşınmazın bu haliyle 130 ada 5 parsel numarasını aldığı, yenileme kadastrosu sonrası artık tescil harici yere taşkın bir durumun kalmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde asıl ve birleştirilen davaların davacısı Hazine vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

5. İkinci Bozma Kararı

Karar, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 22.04.2019 tarihli, 2017/3680 Esas, 2019/3004 Karar sayılı kararıyla; “Mahkemenin önceki günlü kararıyla 341 sayılı parsel hakkındaki davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, tescil harici alanda kalan ve 04.04.1997 tarihli teknik bilirkişi raporunda (A1) harfi ile gösterilen 46,55 metrekarelik dava konusu taşınmaz bölümüne, davalı tarafın müdahalesinin men’ine, taşınmaz üzerindeki binanın kal’ine ve bu taşınmaz bölümünün Hazine adına tesciline karar verildiği, bu kararın yalnızca Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine 341 sayılı parsel hakkındaki ret kararı onanmış olmakla beraber, temyiz konusu olmadığı halde maddi hata sonucu tescil harici yerde kalan ve hükme esas alınan teknik bilirkişi raporunda (A1) ile olarak işaretlenmiş bölüm (eldeki dosyada B1 olarak işaretlenmiş) yönünden de kararın, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 16.06.2010 tarihli, 2010/5398 Esas, 7032 Karar sayılı ilamıyla araştırmaya yönelik olarak bozulduğu, bozma sonrasında yapılan yargılama sırasında, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 2859 sayılı Yasa uyarınca yenileme kadastrosu çalışması yapıldığı ve (A1) harfi ile gösterilen 46,55 metrekarelik dava konusu taşınmaz bölümün, 341 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespit edildiği, tespitin itiraz edilmeksizin kesinleştiği, Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda dava konusu taşınmaz bölümünün yenileme kadastrosu ile 341 parsel sayılı taşınmaz içerisinde tespit edildiği, böylece iş yeri binasının tescil harici alana taşkınlığının kalmadığı kabul edilmek suretiyle davanın reddine karar verildiği, ne var ki, önceki günlü hükümle, tescil harici bölüm yönünden Hazinenin taleplerinin tamamı kabul edilmiş olup, reddedilen bölüm yönünden Hazinenin temyizi üzerine karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin maddi hataya dayalı önceki tarihli ilamı ile bozulmuş ise de; Mahkemece maddi hataya dayalı bozma ilamına uyulmasının, taraflar açısından usuli kazanılmış hak oluşturmayacağı, yine yenileme kadastrosu mülkiyete ilişkin olmayıp teknik hataların giderilmesine ilişkin olmakla, mülkiyeti daha önce kesinleşmiş olan bölüm hakkında, buna aykırı şekilde yapılan yenileme kadastrosu tespitinin kesinleşmiş olmasının, ayni hakkın tesisine etki etmesinin de mümkün bulunmadığı anlaşıldığına göre, Mahkemece Hazinenin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, dosya kapsamına uygun olmayan gerekçeyle reddine karar verilmesinin isabetsizliğine” değinilmek suretiyle bozulmuştur.

6. Mahkemece Bozma Kararına Uyularak Verilen Temyize Konu Karar

Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, Mahkemenin 27.05.2021 tarihli, 2020/635 Esas, 2021/492 Karar sayılı kararıyla; hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca;

Asıl davanın kabulüne, teknik bilirkişi ...'in 08.04.2013 havale tarihli bilirkişi raporunun ekinde yer alan krokide (A1) harfi ile gösterilen 46,55 metrekarelik kısma davalı ... ve ...'in yapmış olduğu müdahalenin men'ine, bu kısmın kal'ine ve taşınmazın Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline,

Asıl dava ile birleştirilen dava yönüyle, 341 parsel (yeni 130 ada 5 parsel) sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili isteminin reddine ilişkin kararın, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.06.2010 tarihli, 2010/5398 Esas, 2010/7032 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği anlaşılmakla, bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

7. Tavzih Talebi

Birleştirilen davanın davalısı ... vekili 03.03.2022 ve 11.03.2022 havale tarihli dilekçeleriyle; Mahkemece asıl dava yönüyle alınması gereken harcın ve yargılama giderlerinin, davalı ...’dan alınmasına karar verildiğini, oysaki asıl davada müvekkilinin taraf olmayıp, birleştirilen davanın davalılarından olduğunu, birleştirilen davanın ise Yargıtay denetiminden geçmek suretiyle kesinleştiğini belirterek, kararın, harç ve yargılama giderlerine ilişkin bölümünün tavzihine karar verilmesini istemiştir.

8. Tavzih Kararı

Alanya 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 14.04.2022 tarihli ek kararıyla; miktarları ayrı ayrı belirtilmek suretiyle, asıl davada alınması gereken harç ve yargılama giderlerinin, asıl davanın davalıları ... ve ...'den müştereken ve müteselsilen alınmasına, birleştirilen davada alınması gereken harcın ise birleştirilen davanın davalılarından alınmasına, verilen karar Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 16.06.2010 tarihli, 2010/5398 Esas, 2010/7032 Karar sayılı kararıyla onanarak kesinleştiğinden, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına şeklinde hüküm tavzihine karar verilmiştir.

9. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkeme kararına karşı süresi içerisinde, birleştirilen davanın davalısı-asıl davanın dahili davalısı ..., asıl davanın dahili davalıları ..., ..., ..., ... ve ... vekili tarafından temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

10. Temyiz Nedenleri

Birleştirilen davanın davalısı-asıl davanın dahili davalısı ... ile asıl davanın dahili davalıları ..., ..., ..., ... ve ... ayrı ayrı sundukları temyiz dilekçelerinde özetle; kadastro sırasında tescil harici bırakılan dava konusu taşınmaz bölümünün aslında 341 parsel sayılı taşınmazın devamı niteliğinde olduğunu, bu bölümün ölçüm hatası nedeniyle tescil harici alanda kaldığını, yapılan hatanın da yenileme kadastrosu çalışmaları sonucunda giderildiğini, Mahkemece ölçümün hatalı olup olmadığı hususunda herhangi bir araştırma yapılmaksızın karar verildiğini, taşınmazın bulunduğu yerde yenileme kadastrosu yapıldığından bahisle Mahkemece, Kadastro Mahkemesine görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, davanın esasına ilişkin olarak karar verilmesinin hatalı olduğunu, gerekçeli karar başlığının özensiz ve hatalı şekilde düzenlendiğini, asıl dava ve birleştirilen davanın taraflarının, karar başlığında ayrı şekilde gösterilmediğini, Mahkemece ka’l kararı verilmiş olmasına rağmen nizalı taşınmaz bölümünde bulunan hangi bölümlerin yıkılması gerektiğinin, hüküm yerinde ayrıntılı şekilde gösterilmediğini ileri sürerek, kararın bozulmasına karar verilmesini istemişlerdir.

11. Gerekçe

11.1. Uyuşmazlık, Hukuki Nitelendirme ve Vakıalar

1956 yılında yapılan kadastro sonucunda Antalya ili, .... ilçesi, .... Mahallesi çalışma alanında bulunan 341 parsel sayılı 2.120,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle .... ve müşterekleri adına tespit ve tescil edilmiş; bilahare taşınmaz ... ve müşterekleri adına kayden satış suretiyle tescil edilmiştir. 2001 yılında bölgede yapılan yenileme kadastrosu çalışmaları sonucunda taşınmaz, 130 ada 5 parsel numarasıyla ve 2.960,73 metrekare yüzölçümüyle tespit ve tescil edilmiş; yine kadastro çalışmaları sırasında, 341 parsel sayılı taşınmazın güney sınırında bulunan taşınmaz bölümü, “deniz kumluğu” vasfıyla tescil harici bırakılmıştır.

Asıl dava, kumluk vasfıyla tescil harici bırakılan taşınmaz bölümüne yapılan müdahalenin men’i, taşınmaz üzerinde bulunan binanın kal’i ve taşınmazın Hazine adına tescili istemine; asıl dava ile birleştirilen dava ise, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

11.2. İlgili Hukuk

11.2.1. 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 18. maddesi; “Yukarıdaki maddelerin hükümleri dışında kalan ve tescile tabi bulunan taşınmaz mallar ile tarım alanına dönüştürülmesi veya ekonomik yarar sağlanması mümkün olan yerler Hazine adına tespit olunur. Orta malları, hizmet malları, ormanlar ve Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup da bir kamu hizmetine tahsis edilen yerler ile kanunları uyarınca Devlete kalan taşınmaz mallar,

tapuda kayıtlı olsun olmasın kazandırıcı zamanaşımı yolu ile iktisap edilemez.”

11.2.2. 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 5. maddesi; “Kıyılar ile ilgili genel esaslar aşağıda belirtilmiştir: Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Kıyı kenar çizgisinin tespit edilmediği bölgelerde talep vukuunda, talep tarihini takip eden üç ay içinde kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur. Sahil şeritlerinde yapılacak yapılar kıyı kenar çizgisine en fazla 50 metre yaklaşabilir. Yaklaşma mesafesi ve kıyı kenar çizgisi arasında kalan alanlar, ancak yaya yolu, gezinti, dinlenme, seyir ve rekreaktif amaçla kullanılmak üzere düzenlenebilir. Sahil şeritlerinin derinliği, 4. maddede belirtilen mesafeden az olmamak üzere, sahil şeridindeki ve sahil şeridi gerisindeki kullanımlar ve doğal eşikler de dikkate alınarak belirlenir. Taşıt yolları, sahil şeridinin kara yönünde yapı yaklaşma sınırı gerisinde kalan alanda düzenlenebilir. Sahil şeridinde yapılacak yapıların kullanım amacına bağlı olarak yapım koşulları yönetmelikte belirlenir.” hükümlerini içermektedir.

11.3. Değerlendirme

Dosya içeriğine, Mahkemece hükmüne uyulan bozma kararında açıklandığı gibi işlem yapılıp sonucuna göre hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinin yerinde bulunmasına göre, Mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

V. SONUÇ

Açıklanan nedenlerle birleştirilen davanın davalısı-asıl davanın dahili davalısı ..., asıl davanın dahili davalıları ..., ..., ..., ... ve ... vekili yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün HMK'nın geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK'un 438. maddesi gereğince ONANMASINA, alınması gereken harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 17.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.