Logo

1. Hukuk Dairesi2022/3857 E. 2022/7186 K.

Yapay Zeka Özeti

Bu karar için yapay zeka özeti oluşturulamadı.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ

İLK DERECE MAHKEMESİ : TARSUS 4. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil istemli dava sonunda Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince verilen 18.03.2022 tarihli ve 2021/1020 Esas, 2022/453 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde tereke temsilcisi vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı vasisi dava dilekçesinde, davacının 03.11.2016 tarihinde kısıtlanmasına karar verildiğini, alzeheimer ve demans hastası olduğunu, yanında kaldığı kızı davalı ...’ün davacıya ait 743 ve 744 parsel sayılı taşınmazların çıplak mülkiyetini kendi üzerine aldığını, devrin irade fesadı ile hileli bir şekilde yapıldığını, davacının yaklaşık 100 yaşında olduğunu, temlikin bedelsiz gerçekleştiğini ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, aşamada davacının ölümü üzerine terekesine atanan temsilci aracılığıyla yargılamaya devam edilmiştir.

II. CEVAP

Davalı aşamada, devrin ölünceye kadar bakma yükümlülüğü altında gerçekleştiğini ve davacı adına da intifa hakkı tesis edildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

İlk Derece Mahkemesince, kısıtlının devir tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

1. İstinaf Yoluna Başvuranlar

İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstinaf Nedenleri

Tereke temsilcisi istinaf dilekçesinde özetle, ...’ın 27.07.2016 tarihli rapor ile Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2016/263 Esas sayılı davasında kısıtlanmasına karar verildiğini,...’ın uzun yıllardır alzehimer, demans, unutkanlığında aralarında olduğu ciddi sağlık sorunları olduğunu,...’ın iradesinin fesada uğratılması ile hileli bir şekilde dava konusu taşınmazlarının çıplak mülkiyetinin davalı kızı Söngül’e değerinin çok altında devredildiğini, temlikin gerçekte satış olmadığını, bedel ödenmediğini ileri sürerek kararın kaldırılmasını istemiştir.

3. Gerekçe ve Sonuç

Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesinin 18.03.2022 tarihli ve 2021/1020 Esas, 2022/453 Karar sayılı ilamı ile; ATK raporunda yeniden rapor alınmasını gerektirir çelişkili bir durumun olmadığı, devir tarihi itibari ile yargılama aşamasında vefat eden davacı ...'ın fiil ehliyetinin yerinde olduğu, hile iddiasının da davacı tarafça ispatlanamadığı gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ

1. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde tereke temsilcisi temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Temyiz Nedenleri

Tereke temsilcisi temyiz dilekçesinde özetle, istinaf dilekçesini tekrarla temlik tarihinden önceki tarihlerde murisin psikiyatri kliniklerinde teşhisi olduğunu, murisin alzehimer ve demans hastası olduğunu, irade fesadı ve hileli bir şekilde taşınmazın alındığını, bedel ödenmediğini, murisin sağlığında bir yer satmadığını beyan ettiğini, tanık beyanları ve aksi yöndeki raporlara rağmen ATK raporuna göre hüküm tesis edilmesinin doğru olmadığını, ATK'nın son merci olmadığını ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir.

3. Gerekçe

3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Uyuşmazlık, ehliyetsizlik ve hile hukuki nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

3.2. İlgili Hukuk

3.2.1. Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) “Fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9 uncu maddesi hükmüyle şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10 uncu maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “Ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlem ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı Yasa'nın 13 üncü maddesinde “Yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.

Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 282. maddelerinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.

Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Kurulundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK'nın 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.

3.2.2. Öte yandan bilindiği üzere, hile (aldatma), genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma, hilede ise yanıltma söz konusudur. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 36. maddesinin 1. fıkrasında açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse yanılma (hata) esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.

3.2.3. Hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Aldatmanın öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir.

3.2.4. Harçlar Kanunu’nun 30. maddesinde “Muhakeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılıyorsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 409. maddesinde (HMK 150) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır.” düzenlemesine, 32 nci maddesinde ise; “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

3.3. Değerlendirme

3.3.1. Dosya içeriğinden, davacı ...’ın 743 ve 744 parsel sayılı taşınmazlarının çıplak mülkiyetlerini 14.12.2015 tarihinde davalı kızı ...’e temlik ettiği, Tarsus 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 03.11.2016 tarihli ve 2016/263 Esas, 2016/764 Karar sayılı kararı ile...’ın kısıtlanarak kendisine kızı ...’in vasi tayin edildiği, yargılama devam ederken 10.10.2017 tarihinde öldüğü, Tarsus 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 13.03.2018 tarihli ve 2018/1 Esas, 2018/5 Karar sayılı kararı ile...’ın terekesine ...’ın temsilci olarak atandığı ve kararın 22.05.2018 tarihinde kesinleştiği, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu’nun 26.06.2020 tarihli raporu ile...’ın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğunun bildirildiği anlaşılmıştır.

3.3.2. Hemen belirtilmelidir ki, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu'nun raporu ile davacı ...’ın temlik tarihinde fiil ehliyetini haiz olduğu yönündeki raporu gözetilerek ehliyetsizlik iddiası yönünden davanın reddine karar verilmiş olması doğrudur. Tereke temsilcisinin bu yöne değinen temyiz itirazlarının reddine,

3.2.3. Tereke temsilcisinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Somut olayda, davacı ehliyetsizlik iddiası yanında hile iddiasına da dayandığına göre, Mahkemece davacı ...’ın dava konusu taşınmazlarının çıplak mülkiyetlerini davalı kızına devretme işleminde iradesinin hile nedeniyle sakatlanıp sakatlanmadığının saptanması gerekmektedir. Ne var ki, Mahkemece dinlenilen tanıkların hilenin ne suretle gerçekleştirildiği hususunda detaylı olarak dinlenilmediği ve bu yönüyle hile iddiasına yönelik iddia ve savunma doğrultusunda hükme yeterli bir araştırma ve inceleme yapılmadığı anlaşılmıştır.

3.3.3. Hal böyle olunca, Mahkemece öncelikle taşınmazların keşfen saptanan dava tarihindeki değerleri üzerinden Harçlar Kanunu’nun 30. ve 32. maddeleri uyarınca eksik harcın tamamlattırılması, harca ilişkin eksikliğin giderilmesi halinde bildirilen taraf tanıklarının yeniden çağrılarak hile iddiası yönünden ayrıntılı beyanlarının alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.

VI. SONUÇ

1. Tereke temsilcisi vekilinin ehliyetsizlik iddiasına yönelik temyiz itirazlarının reddine,

2. Tereke temsilcisi vekilinin değinilen yön itibariyle yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 371/1-a maddesi uyarınca Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Tarsus 4. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Adana Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.