"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BURSA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECE MAHKEMESİ: GELİBOLU ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında Gelibolu Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen tapu iptali ve tescil, bedel davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda verilen davanın kabulüne ilişkin karar, süresi içinde davalı ... vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmekle; duruşma isteği değerden reddedilip, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, yurt dışında yaşadığını, bir kısım mallarının idaresi için, satış yetkisi de içeren vekaletname ile davalı ...’yi vekil tayin ettiğini, ...’in vekalet görevini kötüye kullanarak, maliki olduğu 5044 parsel sayılı taşınmazı diğer davalı ...’a satış suretiyle devrettiğini, temlik bilgi ve rızası dışında yapıldığı gibi kendisine bedel de ödenmediğini, davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu iptali-tescile, aksi takdirde taşınmaz değerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1.Davalı ..., on yıldır davacının işlerini takip ettiğini, davacının bilgisi dahilinde taşınmazı sattığını, yapılan işlemlerin karşılıklı güvene dayalı olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2.Davalı ..., taşınmazı 55.000 TL bedelle diğer davalı ...’den satın aldığını, satış işleminden davacının bilgisi olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 21/02/2018 tarihli ve 2016/319 E., 2018/88 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, davalı ...’ın da iyiniyetli olmadığı gerekçesi ile davanın kabulü ile tapu iptal-tescile karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2.İstinaf Nedenleri
Davalı ... vekili istinaf dilekçesinde özetle; kararın hukuki dayanaktan yoksun, eksik incelemeye ve davalı delillerinin değerlendirilmemesine dayalı, savunma hakkının kısıtlanması sebebiyle hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçenin haksız ve yersiz olduğunu, dosya içerisindeki delillerle çeliştiğini, diğer davalının, davalıyı tanımadığını, gerek davalının gerekse soruşturma dosyasındaki ilgililerin davacının rızası olduğunu, diğer davalının davacıyı arayarak onay aldığını, satış bedelinin tamamını da peşin aldığını belirttiğini, yapılan tahkikat sonucunda kavuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davalının tamamen iyiniyetli olup davanın reddi gerektiğini, diğer davalı vekilin halen azledilmediğini, cevap dilekçesinde delillerini sunma hakkını saklı tuttuğunu ancak Mahkemece savunma hakkının elinden alındığını, bilirkişi raporuna yapılan itirazların dikkate alınmadığını, karar duruşmasında hazır bulunmadığı halde, duruşmada hazır bulunduğunun yazılı olduğunu, gerekçeli karar ve kısa kararın çelişkili olduğunu, kararın hatalı olduğunu bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
3. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05/03/2019 tarihli ve 2018/845 E., 2019/169 K. sayılı kararıyla; vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, fakat davalı ...’ın iyiniyetli olduğu gerekçesiyle, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı ... yönünden davanın reddine, davalı ... yönünden davanın kısmen kabulü ile dava konusu taşınmazın satış tarihindeki değeri olan 85.501,73 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsiline karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 15/03/2021 tarihli ve 2019/2908 E., 2021/1434 K. sayılı kararıyla; ''...Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle keşfen saptanan değerinin 85.501,73 TL olduğu, kayıt maliki davalı ...’ın ise taşınmazı 55.000,00 TL ‘ye satın aldığını belirttiği, ... tarafından satış bedelinin ödendiğine dair herhangi bir belge sunulmadığı,vekil ... ile davalı ...’ın birbirlerini tanıdıkları,... tarafından aynı akitle davacının babası dava dışı...’e ait taşınmazın da davalı ...’a devredildiği olguları birlikte gözetildiğinde vekil ... ile kayıt maliki davalı ...’ın el ve işbirliği içinde hareket ederek davacıyı zararlandırdıkları açıktır. Hâl böyle olunca, tapu iptali ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde bedele hükmedilmesi doğru değildir.'' gerekçesiyle Bölge Adliye Mahkemesi kararı bozulmuştur.
3. Bölge Adliye Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Bölge Adliye Mahkemesinin 12/07/2021 tarihli ve 2021/1145 E., 2021/1112 K. sayılı kararıyla; bozma kararında belirtilen gerekçe benimsenmek suretiyle; davanın kabulü ile tapu iptal-tescile karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Bölge Adliye Mahkemesi Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın hukuki dayanaktan yoksun, eksik incelemeye ve davalı delillerinin değerlendirilmemesine dayalı, savunma hakkının kısıtlanması sebebiyle hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, gerekçenin haksız ve yersiz olduğunu, dosya içerisindeki delillerle çeliştiğini, gerek davalının gerekse soruşturma dosyasındaki ilgililerin davacının rızası olduğunu, diğer davalının davacıyı arayarak onay aldığını, satış bedelinin tamamını da peşin aldığını belirttiğini, yapılan tahkikat sonucunda kavuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, davalının tamamen iyiniyetli olup davanın reddi gerektiğini, resmi senette bedelin ödendiğinin açıkça yazılı olduğunu, ispat yükünün davalıda olmadığını, bu hususun davacı ile diğer davalı arasında bir mesele olduğunu, davalıya iki parça taşınmaz satıldığını, dava dışı 4759 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili aynı gerekçelerle açılan davada Yerel Mahkemece verilen davanın kabulüne ilişkin kararın Bölge Adliye Mahkemesince kaldırıldığını, verilen kararın kesinleştiğini, davalının iyiniyetinin kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit olduğunu, diğer davalının vekalet görevini kötüye kullanıp kullanmadığı hususunun gözetilmediğini, diğer davalı vekilin halen azledilmediğini, usul hataları yönünden inceleme yapılmadığını, cevap dilekçesinde delillerini sunma hakkını saklı tuttuğunu, ancak Mahkemece savunma hakkının elinden alındığını, bilirkişi raporuna yapılan itirazların dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde bedel istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Türk Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nın 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere göre hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak, (V./3.) no.lu paragrafta belirtildiği şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davalının yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi hükmünün ONANMASINA, aşağıda yazılı 4.473,87 TL bakiye onama harcının hükmü temyiz eden davalıdan alınmasına, 12/04/2022 tarihinde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.