"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
İLK DERECEMAHKEMESİ : ANKARA 23. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesince, davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair verilen karar süresi içinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 08.11.2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve vekili Avukat ..... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat.....geldiler. Duruşmaya başlandı, gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, süresinde verilen ve kayıt olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelenerek gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, davacı ...'nün yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle paraya ihtiyaç duyduklarını ve kızı olan diğer davacı ...'nun davacı ...’den aldığı vekaletname ile 4305 ada 29 parsel sayılı taşınmazdaki 14 numaralı bağımsız bölümü devrettiğini, karşılığında dava dışı ... ve ... isimli şahıslardan %10 faizle ve geri alım sözleşmesi şeklindeki bir belgeyi imzalayarak borç para aldıklarını, dava konusu taşınmazı anılan şahısların yönlendirmesi ile davalıya temlik ettiğini, aldıkları borcun taşınmazın değerinin çok altında olduğunu, davalının ve dava dışı ... ile ...'ın anlaşmalı ve muvazaalı olarak kendilerini dolandırdıklarını ileri sürerek, 14 numaralı bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı ... adına tesciline karar verilmesini istemişler, aşamada davacı ...'nün ölümü ile tek mirasçısı olan diğer davacı davaya devam etmiştir.
II. CEVAP
Davalı, emlakçı vasıtasıyla ve parasını ödemek suretiyle 300.000,00 TL karşılığında dava konusu taşınmazı satın aldığını, ... Emlak Şirketi tarafından düzenlenen 04.04.2016 tarihli harici sözleşmenin de mevcut olduğunu, para ödeme işlemlerini eniştesi olan ...’ın yaptığını, 239.000,00 TL bedelli taşınmaz üzerinde ipotek bulunduğu için davacılardan İldem ile birlikte Yapı Kredi Bankasına gittiklerini ve bu bedelin ipotek kapatma borcu olarak bankaya, kalan kısmının devir esnasında davacılara nakit olarak ödendiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesince, davacı ile dava dışı ... arasında yapılan 04.04.2016 tarihli anlaşmaya göre satış bedeli olan 300.000,00 TL'nin % 10'u olan 30.000,00 TL de eklenerek davalıya 330.000,00 TL ödendiğinde dava konusu taşınmazın davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığı, davacı tarafın bu parayı ödediğine dair bir yazılı delili dosyaya sunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
1. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
2. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; çekişme konusu taşınmazın davacı ... adına kayıtlı iken davacı ... tarafından annesi Merih'e vekaleten 06.04.2016 tarihinde satış suretiyle davalıya temlik edildiği, davacı ... ile davalı adına eniştesi olan dava dışı Mevlüt arasında imzalanan "Belge" başlıklı sözleşmeye göre taşınmazın bir ay sonra % 10 kâr payı ödenmek suretiyle davacı ... tarafından geri alınacağının, bu süre içerisinde geri alınamaz ise davacının aylık 1500 TL kira ödeyeceğinin kararlaştırıldığı, emlakçı sözleşmesi ile anılan belge dikkate alındığında davacının inançlı işlem sonucunda taşınmazı davalıya temlik ettiğinin sabit olduğu, inançlı işlem iddiasının ispat edildiği gözetilerek devir bedeli olan 300.000,00 TL ile sözleşmede kararlaştırılan % 10 payın toplamı olan 330.000,00 TL'nin Türk Borçlar Kanunu'nun 97. maddesi hükmü gereğince Mahkeme veznesine depo etmesi için davacıya önel verilmesi, anılan bedelin Mahkeme veznesine depo edilmesi sağlandıktan sonra temlike konu taşınmaz bakımından tapu kaydının iptali ve davacı adına tesciline karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile davacının istinaf isteminin kabulü ile HMK'nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak yeniden karar verilmek üzere dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
3. İlk Derece Mahkemesince Kaldırma Kararı Sonrası Verilen İkinci Karar
İlk Derece Mahkemesince, davacı tarafa 17.06.2021 tarihli duruşmada ikinci defa 330.000,00 TL bedeli depo etmek üzere bir sonraki celse olan 09.09.2021 tarihine kadar kesin süre verildiği ve kesin süre içerisinde anılan bedelin depo edilmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
4. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ... vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
5. İstinaf Nedenleri
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; verilen kesin sürenin kanunun amaçladığı ve belirlediği çerçeveyi gerçekleştirmeye hem objektif hem de sübjektif anlamda yeterli olmadığını, kanunun gerektirdiği şekil şartlarını içermediğini, kesin süreye rağmen depo kararının gereği yerine getirilmediğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığını, davacıya depo etmesi gereken bedeli temin etmek üzere kanunun aradığı tüm şartları taşıyan ve hayatın olağan akışına uygun bir süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğini, pandemi şartları da göz önüne alındığında mağdur olan davacının 330.000,00 TL’yi depo etmesi için makul bir süre verilmediğini, davacının söz konusu bedeli depo etmeye hazır olduğunu, davanın dava şartının yerine getirilmemesi nedeniyle usulden reddedilmesine rağmen, davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, eldeki davada öncelikli taleplerinin haksız ve hukuka aykırı bir şekilde davalı adına kayıtlı bulunan ancak zaten davacıya ait olan dava konusu taşınmazın bedelsiz olarak tapu iptali ve tesciline karar verilmesi olduğunu ancak bu yönüyle yeterli bir inceleme yapılmadığını, davacı ...’nun, annesi ...’nün ağır sağlık sorunları nedeniyle bakıma muhtaç hale gelmesiyle ağır derecede ekonomik çaresizliğe düştüğünü, bu dönemde 2015’de, ... ve ... adlı kişilerce kandırılarak annesi adına kayıtlı 14 numaralı bağımsız bölüm üzerine kredi karşılığı ipotek tesis ettirilmesi için ikna edildiğini, bu kişilerin kendi firmaları ... Gıda Ltd. Şti adına kredi çektiklerini, kredinin bir kısmının davacıya verildiğini, bu kişilerin kendi kullandıkları kredinin geri ödemesini yapmadıklarını ve ayrıca ek kredi de kullandıklarını, bu kısmın da geri ödenmediğini ve ipotek nedeniyle bankanın yasal işlem başlattığını, devlet memuru olan davacının maaşı üzerine çok sayıda haciz konulduğunu, bu kişilerin ödemedikleri asıl kredi borcunun 154.000 TL olduğunu, davacının ..... ve ...... Gıda Ltd.Şti.'ye karşı Ankara 30.İcra Müdürlüğünün 2017/5862 E. sayılı dosya ile takip başlattığını, borçluların itirazı üzerine Ankara 21. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/125 Esas sayılı dosyası ile itirazın iptali davası açıldığını ve davanın kabulüne karar verildiğini, bu kişiler tarafından gerçekleştirilen dolandırıcılık sonrasında davacının bankaya ödemesi gereken meblağın 239.000 TL’ye çıktığını ve bu parayı bulmaya çalışırken, bu kez yine kendisini kredi konusunda istismar eden kişilerle irtibatlı olduğu soruşturma dosyalarıyla belirlenmiş olan .... isimli bir kadın tarafından dava dışı ... ve ...’a yönlendirildiğini, dava dışı ... ve ...’ın ipoteğin kaldırılması ve bir miktar para karşılığında ancak geçici olarak taşınmazı devretmeye davacıyı ikna ettiklerini, baskı yaptıklarını, sonrasında haricen yapılan adi yazılı inanç sözleşmesiyle taşınmazı davalıya temlik ettirdiklerini, davacının hem kredi hem de kredi teminatı olan ipotek konularında açıkça dolandırıldığını, davalı ile yukarıda ismi geçen dava dışı kişilerin irtibatlı olduğunu ve birlikte hareket ederek davacıyı kandırdıklarını, iradesini sakatladıklarını, İlk Derece Mahkemesince verilen kesin sürenin gerekli olan kapsamlı açıklama ve ihtaratı içermediğini, yerine getirilmesi gereken edimin ağırlığına göre yeterli süreye sahip olmadığını, dava harcının tamamlandığını ancak depo edilmesi gereken meblağın fiili imkansızlık nedeniyle yerine getirilemediğini, davacının 3 aylık kesin sürede depo etmesi gerektiği bildirilen 330.000 TL’yi temin edebilmek için tanıdığı her kişiden borç almaya çalıştığını, ancak pandemi sebepli ekonomik dar boğaz nedeniyle borç para bulamadığını, dava açıldıktan hemen sonra annesini kaybettiğini ve maaşı üzerindeki çok sayıdaki hacizler nedeniyle kredi çekemediğini belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
6. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesince; kesin süreye ilişkin ara kararın her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazıldığı, yapılacak işlerin açıkça belirtildiği, verilen sürenin yeterli olduğu ayrıca hakimin süreye uyulmamasının sonuçlarını açıkca anlattığı, öte yandan kesin süre tarafların yanında hakimi de bağlayacağından, bu ara karara uyulmaması halinde gereğinin hakim tarafından hemen yerine getirilmesi gerektiği benimsenmek suretiyle davacı üzerine düşen bedeli depo etme edimini yerine getirmediğinden davanın esastan reddine karar verilmesinde ve dava esastan reddedildiğinden davalı yararına nispi vekalet ücretine hükmolunmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacının istinaf isteminin HMK'nın 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesindeki itirazlarını tekrar ederek, kararın bozulmasını talep etmiştir.
3. Gerekçe
3.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, inançlı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
3.2. İlgili Hukuk
3.2.1. İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Taraflar böyle bir sözleşme ve buna bağlı işlemle genellikle, teminat teşkil etmek ve iade edilmek üzere, mal varlığına dahil bir şey veya hakkı, aynı amacı güden olağan hukuki muamelelerden daha güçlü bir hukuki durum yaratarak, inanılana inançlı olarak kazandırmak için başvururlar. Diğer bir anlatımla, bu işlemle borçlu, alacaklısına malını rehin edecek, yani yalnızca sınırlı ayni bir hak tanıyacak yerde, malının mülkiyetini geçirerek rehin hakkından daha güçlü, daha ileri giden bir hak tanır.
Sözleşmenin ve buna bağlı temlikin, değinilen bu özellikleri nedeniyle, taşınmazı inanç sözleşmesi ile satan kimsenin artık sadece, ödünç almış olduğu parayı geri vererek taşınmazını kendisine temlik edilmesini istemek yolunda bir alacak hakkı; taşınmazı, inanç sözleşmesi ile alan kimsenin de borcun ödenmesi gününe kadar taşınmazı başkasına satmamak ve borç ödenince de geri vermek yolunda yalnızca bir borcu kalmıştır.
3.2.2. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 97. maddesinde, “Karşılıklı borç yükleyen bir sözleşmenin ifası isteminde bulunan tarafın, sözleşmenin koşullarına ve özelliklerine göre daha sonra ifa etme hakkı olmadıkça, kendi borcunu ifa etmiş ya da ifasını önermiş olması gerekir.” düzenlemesi yer almakta olup, inanç sözleşmeleri, tarafların karşılıklı iradelerine uygun bulunduğu için, onlara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. Anılan sözleşmelerde, taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini; devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, bu arada tabii ki süresini de belirleyebilirler. Bunun dışında, akde aykırı davranışın yaptırımına da sözleşmelerinde yer verebilirler. Buna dair akit hükümleri de TBK'nın 26 ve 27. maddelerine aykırılık teşkil etmediği sürece geçerli sayılır.
3.2.3 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 90. maddesi gereğince; süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir. Kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında, hâkim kanundaki süreleri artıramaz veya eksiltemez. Hâkim, kendisinin tespit ettiği süreleri, haklı sebeplerle artırabilir veya eksiltebilir; gerekli gördüğü takdirde, bu konudaki kararından önce tarafları da dinler.
Aynı Kanun'un 94. maddesi gereğince; kanunun belirlediği süreler kesindir. Hâkim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Aksi hâlde, belirlenen süreyi geçirmiş olan taraf yeniden süre isteyebilir. Bu şekilde verilecek ikinci süre kesindir ve yeniden süre verilemez. Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar. Kanun ya da hakim tarafından tayin edilmiş olan kesin süre içerisinde yerine getirilmeyen bir işlemin bu süre geçtikten sonra yerine getirilmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, kesin süreye ilişkin ara kararı her türlü yanlış anlaşılmayı önleyecek biçimde açık ve eksiksiz yazılmalı, yapılacak işler teker teker belirtilmelidir. Bunun yanında verilen süre yeterli, emredilen işler, gerekli ve yapılabilir nitelik taşımalı, ayrıca hakim süreye uyulmamanın sonuçlarını açıkça anlatmalı, tarafları uyarmalıdır.
3.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, Bölge Adliye Mahkemesince dayanılan yasal ve hukuksal gerekçeye göre (IV/3) no.lu paragrafta yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
VI. SONUÇ
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK'nın 370. maddesi uyarınca ONANMASINA, 03.09.2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, onama harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, 08/11/2022 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.