"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/1114 E., 2022/208 K.
DAVA TARİHİ : 03.09.2018
HÜKÜM/KARAR : Ret/Esastan Ret
İLK DERECE MAHKEMESİ: ...Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2018/258 E., 2021/112 K.
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle;kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar, ...ili ...ilçesi ... köyü 198 ada 42 parsel sayılı taşınmazın ..., 43 parsel sayılı taşınmazın ... ve ..., 44 parsel sayılı taşınmazın ... ve 45 parsel sayılı taşınmazın ise ... adına tespit ve tescil edildiğini, oysa çekişmeli taşınmazların elbirliği ile malik olan kök mirasbırakanlar ..., ... ve ...adına tespit edilmesi gerektiğini, hatalı yapılan kadastro tespiti sonucunda mirasbırakan ... mirasçısı olan davacı ...'nin ve mirasbırakan ...'ın yasal mirasçıları olan diğer davacıların mülkiyet haklarının zedelendiğini, çekişmeli taşınmazların tamamında miras payları oranında hak sahibi olmaları gerekirken yapılan hatalı tespit işlemiyle hak kaybına uğradıklarını, dava konusu taşınmazların toplam olarak 1.876 m2 alana sahip olduğunu, ancak bunun yaklaşık 1.194 m2'lik kısmının yalnızca kök mirasbırakan ...mirasçıları Behram ve ... adına yazıldığını, davalılarla yapılan görüşmelerden de herhangi bir sonuç alınamadığını ileri sürerek dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
II. CEVAP
Davalı ... vekili, kadastro tespitlerinde herhangi bir hata bulunmadığını, müvekkili ile diğer davalı ... Yazar'ın mirasbırakan ...mirasçıları olduğunu, davacı ...'nin mirasbırakanın kardeşi Zikri'nin, diğer davacıların ise mirasbırakanın diğer kardeşi ...'ın çocukları olduğunu, dava konusu 198 ada 42 parsel sayılı taşınmazın davalı ... adına, 198 ada 43 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davalı ... adına tespit ve tescil edildiğini, bu taşınmazların kullanım ve paylaşım durumlarının çok uzun yıllar öncesine dayandığını, Mehmet Ali Yazar, ... ve ...'ın kök mirasbırakan Mahmut Yazar'ın çocukları olduğunu, bu üç kardeşin Peglar Mevkii olarak bilinen yerde (dava konusu edilen yerde) babalarından kalma taşınmazları bulunduğunu, Mahmut Yazar'ın 1936 yılında buraya bir ev yapmak istediğini, diğer kardeşler Tevfik ve Faik'in ise başka mevkilerde zaten kendilerine ait evleri bulunduğunu, kardeşleri Mahmut'a kendi evlerinin bulunduğu arsa miktarlarının ölçülerek aynı miktarda arsa üzerine burada ev yapabileceğini, kalan arsayı ise üç kardeş aralarında paylaşabileceklerini söylediklerini, üç kardeşin bu şekilde aralarında anlaştıklarını, kardeşlerden Mahmut'un bu anlaşmaya istinaden taşınmaz üzerine evini yaptığını, ne var ki anlaştıkları şekilde paylaşım işlemlerinin tamamlanmadığını ve taşınmazın bir bütün olarak kaldığını, taşınmazın kullanımı bu şekilde devam ederken 1960 yılında kardeşlerden Mahmut'un torunu (oğlu Mehmet Ali'nin oğlu) Behram ile diğer kardeş Tevfik'in oğlu Necati'nin yirmi yılı aşkın süre önce kararlaştırdıkları paylaşım durumunu netleştirmek ve yerlerini ayırmak için çalışma yaptıklarını, bu kapsamda öncelikle Tevfik ve Faik Yazar'ın evlerinin bulunduğu cami yanındaki arsa yerinin ölçüldüğünü, bu iki yerin 2.900 m2 civarında bulunduğunu, bunun yarısı olan 1.450 m2 civarındaki yerin dava konusu taşınmazların içinden ayrılarak Mahmut'a verilmesinin kararlaştırıldığını, bu kısmın Mahmut'a verilmesinden sonra kalan bölümün ise üç kardeş arasında paylaştırıldığını, gerçekten de 42 ve 43 parseller Mahmut'a ev yeri olarak verilen yer, 44 ve 45 parsel Mahmut'a düşen yer, 46 parsel Faik'e düşen yer, 47 parsel ise Tevfik'e düşen yer olduğunu, kadastro sırasında Mahmut Yazar mirasçılarına ayrılan yer 1.200 m2 civarında olup esasen 200 m2 eksik tespit edildiğini, davalı ...'ın bunu da sorun yapmadığını, dava konusu taşınmazın 1960 yılındaki paylaşım durumunun bu şekilde olduğunu ve sonraki yıllarda da buna uygun şekilde taşımazların kullanıldığını, Mahmut'un çocuklarından Hamdi ve Zikri'nin 1940'lı yıllarda köyü terk ederek Kars İlinin Susuz İlçesi'ne yerleştiklerini, davalı ... ile babası Mehmet Ali'nin ise babası Mahmut'la birlikte kaldıklarını, araziyi esasen Mehmet Ali'nin kullandığını, 1936 yılında yapılan ev eskidiği için 1960 yılında evi yenilediğini, 1970 yılında ise Mahmut'un malvarlığının paylaşıldığını, bu paylaşımı da bizzat davalı ...'ın yaptığını, bu paylaşımda Mahmut'un bütün taşınmazlarının kardeşler Mehmet Ali, Hamdi ve Zikri arasında paylaştırıldığını, paylaşım sonucunda 42 parseldeki ev yeri ve 43 parselin Mehmet Ali'ye, kalan parsellerin (44 ve 45 parsellerin) ise Hamdi ve Zikri'ye verildiğini, yine bu paylaşımda Mehmet Ali'ye Peglar tarlası, Zürga tarlası, Akbunku tarlası, Samashev tarla ve Sulanat tarlası; Hamdi'ye Talahavur tarla Satarlar 1 tarla, Satarlar 2 tarla, Koduhev tarla, Sangület çayır, Çisat tarlası; Zikri'ye Talahavur 2, Sakevra (arsa vasıflı), Göller tarlası, Abdurrahman çayırı ve Penkiret tarlasının düştüğünü, yapılan paylaşımda ev ve samanlık alanının Mehmet Ali'ye kaldığını ancak bunun karşılığında değerli arazilerin kardeşlerine verilerek denge sağlandığını, bütün kardeşlerin bu paylaşımı kabul ettiklerini, zaten paylaşım yapıldığı sırada Zikri ve Hamdi çoktan Kars İli Susuz'a yerleştikleri için ev ve samanlığa ihtiyaçlarının da olmadığını, sonraki yıllardaki kullanımın da paylaşıma uygun şekilde devam ettiğini, davacı tarafın iş bu paylaşımdan hiç bahsetmeyerek kendilerine haksızlık yapılmış gibi gösterdiklerini, sadece dava açılan parsellere bakılarak davanın haksız olduğunu anlamanın mümkün olamayacağını, bu nedenle mirasın bir bütün olarak ele alınması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
...Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2021 tarihli ve 2018/258 Esas, 2021/112 Karar sayılı kararıyla; davalılar adına kayıtlı dava konusu 198 ada 42 ve 43 parsel sayılı taşınmazlar yönünden iddianın ispatlanamadığı, diğer çekişme konusu 44 parsel sayılı taşınmazın davacılardan Kibriye, 45 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davacıların mirasbırakanı ... adına kayıtlı olduğu, bu taşınmazlar yönünden davalıların pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; çekişmeli taşınmazların evveliyatı itibariyle kök mirasbırakan Mahmut Yazar'a ait olduğu noktasında taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmamasına ve tüm dosya kapsamıyla da bu husus sabit olmasına rağmen Mahkemece çekişmeli taşınmazların kök mirasbırakan Mahmut'a ait olduğunun ispat edilemediği şeklinde değerlendirmede bulunulduğunu, ne var ki davalı tarafça da ikrar edilen hususların uyuşmazlık konusu olmaktan çıktıklarını, diğer yandan çekişmeli taşınmazların kök mirasbırakan Mahmut'tan kaldığı sabit olduğuna ve sağlığında kendisinin paylaşım yaptığına dair herhangi bir bilgi ve belge de bulunmadığına göre kural olarak taşınmazların kök mirasbırakanın terekesine dahil olduğunun ve mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyet hükümlerinin geçerli bulunduğunun kabulü gerektiğini, kaldı ki kök mirasbırakan Mahmut Yazar'ın 1938 yılında vefat ettiğini, dolayısıyla onun ölümünden sonra ancak kadastrodan önceki dönemde çekişmeli taşınmazların tarafların mirasbırakanları Mehmet Ali, Zikri ve Hamdi tarafından nizasız fasılasız ve malik sıfatıyla zilyet edildiği dikkate alındığında mirasbırakandan bağımsız olarak taşınmazların mülkiyetinin olağanüstü zamanaşımı zilyetliği hükümlerine göre hak kazanıldığının da kabulü gerektiğini, kök mirasbırakan Mahmut Yazar 1938 yılında vefat ettiği için günümüzde onu tanıyan kişilerin hayatta olmasının mümkün bulunmadığını, bu nedenle de tanık anlatımları sırasında Mahmut Yazar'dan bahsedilmemesinin de olağan olduğunu, tanıklara soru sorulurken çekişmeli taşınmazların kök mirasbırakan Mahmut'tan kalıp kalmadığının ve ölümünden sonra taksim yapılıp yapılmadığının sorulması ve bu hususların aydınlatılması gerekirken bu konunun müphem bırakıldığını, dava konusu dört parselin evveliyatında bir bütün halinde ev yeri olduğunu, dolayısıyla bir ya da birkaç mirasçıya özgülenmediğini, bilirkişi raporunda dört ayrı parsel olarak tespit edilen taşınmazların aralarında herhangi bir sınırı ayırıcı emare bulunmadığının ve bütünlük gösterdiklerinin belirtildiğini, talimat yoluyla dinlenen tanık beyanlarının hükme esas alınamayacağını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 02.03.2022 tarihli ve 2021/1114 Esas, 2022/208 Karar sayılı kararıyla; dosyada mevcut tapu kayıtlarına göre, dava konusu taşınmazlardan 198 ada 42 parsel sayılı taşınmazın davalı ..., 43 parsel sayılı taşınmazın diğer davalıların mirasbırakanı ..., 44 parsel sayılı taşınmazın davacı ..., 45 parsel sayılı taşınmazın ise diğer davacıların mirasbırakanı ... adına tespit ve tescil edildiği, dinlenen tanık ve mahalli bilirkişi beyanlarına göre çekişmeli 198 ada 42 ve 43 parsel sayılı taşınmazların doğrudan ya da başkalarına kullandırılmak suretiyle uzun süredir davalıların kullanımında olduğunun anlaşıldığı, dava konusu taşınmazların taksim dışı bırakıldığına yönelik herhangi bir tanık ve mahalli bilirkişi beyanının da bulunmadığı, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde çekişmeli taşınmazların mirasçılar arasında yapılan taksimin dışında bırakıldığının bunu iddia eden davacı tarafça ispatlanamadığı, nitekim 198 ada 44 ve 45 parsel sayılı taşınmazlar davacılar adına tapuda kayıtlı olduğuna göre bu taşınmazlar hakkında dava açılmasında davacıların hukuki yararlarının da bulunmadığı, Mahkemece bu taşınmazlar hakkındaki davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin bu açıdan hatalı olduğu, ne var ki Mahkemece verilen red kararının sonucu itibariyle doğru olduğu gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.(1) maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yineleyip, kararın bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü ve 15 inci maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Kadastro sonucunda ...ili, ...ilçesi, ... köyü çalışma alanında bulunan 198 ada 42 parsel sayılı taşınmazın kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak belgesizden davalı ... adına, 198 ada 43 parsel sayılı taşınmazın aynı gerekçelerle belgesizden bir kısım davalıların mirasbırakanı ... adına, 198 ada 44 parsel sayılı taşınmazın aynı gerekçelerle belgesizden davacı ... adına, 198 ada 45 parsel sayılı taşınmazın ise aynı gerekçelerle belgesizden bir kısım davacıların mirasbırakanı ... adına 16.04.2009 tarihinde tespit edildiği, askı ilanlarının 14.08.2009-14.09.2009 tarihleri arasında yapıldığı, askı ilan süresi içerisinde dava açılmaması üzerine kadastro tespitlerinin 15.09.2009 tarihinde kesinleşerek taşınmazların tapuya tescil edildikleri, taşınmazların halen aynı vasıf ve yüzölçümü ile tespit malikleri adına tapuda kayıtlı oldukları anlaşılmaktadır.
2.Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun'un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
3.Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekili tarafından temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Davacılar vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan Bölge Adliye Mahkemesi kararının HMK’nın 370 inci maddesi uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı 189,15 TL bakiye onama harcının temyiz edenlerden alınmasına,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
27.11.2023 tarihinde kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.