"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasında bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın reddine ilişkin verilen karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla; duruşma günü olarak saptanan 15/11/2022 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... geldiler. Davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... vekili Avukat gelmedi. Yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
I. DAVA
Davacı, 2012 yılında mali kriz içerisine girdiğini, bu sırada tanıştığı davalı ...’ın arkadaşı olan diğer davalı ...’in kendisine borç para verebileceğini, ancak sahibi olduğu taşınmazların satışı için kendisine vekâletname vermesi gerektiğini, vekâletin sadece teminat olarak alınacağını, hiç bir şekilde satış işlemi yapılmayacağını bildirmesi üzerine vekil tayin ettiği davalı ...'nın 2542, 2546 ve 2544 parsel sayılı taşınmazları davalı ...'ye satış suretiyle temlik ettiğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını, işlemlerin müzayaka halinde olmasından yararlanılarak gerçekleştirildiğini, davalıların el ve işbirliği içinde hareket ettiklerini ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
1. Davalı ..., uzun zamandır davacının işlerini takip ettiğini, temliklerin davacının bilgisi ve talimatı doğrultusunda yapıldığını, satış bedeli olarak alınan 750.000 TL'nin bir kısmının nakit olarak davacıya verildiğini, bir kısmı ile davacının borçlarının ödendiğini ve davacı adına harcamalar yapıldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
2. Davalı ..., dava konusu taşınmazlar ile dava dışı üç adet parseli 750.000 TL bedelle satın almak üzere davacı ile anlaştıklarını, satış bedelinin bir kısmını nakit, bir kısmını çek olarak vekil Musa’ya ödediğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 03/05/2016 tarihli ve 2013/536 E., 2016/147 K. sayılı kararıyla; iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Bozma Kararı
Dairenin 03/12/2019 tarihli ve 2016/13297 E., 2019/6203 K. sayılı kararıyla; ''...davacının dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebep anlaşılamadığı gibi mahkemece hukuki nitelendirme yapılmaksızın karar verilmiştir.
Hâl böyle olunca; Mahkemece, öncelikle yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler uyarınca davacı tarafa, hangi hukuki sebebe dayandığının açıklattırılması, bu açıklamaya göre toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesi açıklattırılmaksızın ve hukuki niteleme yapılmaksızın yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.'' gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuştur.
3. Mahkemece Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 01/03/2022 tarihli ve 2020/87 E., 2022/89 K. sayılı kararıyla; davacı vekilinden bozma kararında geçen hususları açıklayan, dava dilekçesinde dayandığı hukuki sebebi açıkça belirten dilekçe sunmasının istendiği, davacı vekilince düzenlenen 30.03.2021 tarihli dilekçede, eldeki davanın davalı vekil ...'ın vekâlet görevini kötüye kullanması, diğer davalı ...'in de durumu tamamen bilerek davalı ile el ve işbirliği içerisinde kötüniyetli olarak muvazaalı bir şekilde bu taşınmazların devrini gerçekleştirmesi nedeniyle tapu-iptal tescil isteğine ilişkin olduğunun belirtildiği, davacının baştan itibaren bütün işlemleri bildiğinin dosya kapsamındaki bilgi, belge ve beyanlardan kabulü gerektiği, davalıların kötü niyetli olarak, el ve işbirliği içerisinde davacının maliki olduğu taşınmazları davacının elinden alarak davacının zararına hareket ettiklerinin kabulünün mümkün olmadığı, davanın yasal koşulları bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
4. Bozma Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
5. Temyiz Nedenleri
Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle; kararın hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, dava konusu satışın davacının bilgisi ve rızası dışında, talimatı olmaksızın yapıldığını, davalıların taşınmazın satışında el ve işbirliği ile muvazaalı olarak hareket ettiklerini, mahkemenin satış bedelinin ödenip ödenmediğini araştırmadığını, dava konusu satış ile davacının zarara uğradığını, davacıya ödeme yapılmadığını, mahkemece bilirkişi raporuna yapılan itirazların dikkate alınmadığını bildirerek ve önceki beyanlarını tekrarla mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
6. Gerekçe
6.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık; vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
6.2. İlgili Hukuk
Borçlar Kanunu'nun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanunu'nda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK'nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK'de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK'de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK'nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
6.3. Değerlendirme
Dosya içeriğine, toplanan delillere, delillerin takdirinin yerinde oluşuna, (IV./2.) no.lu paragrafta yer verilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılmasına, (IV./3.) no.lu paragrafta yer verilen Mahkeme kararının dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye göre, yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacının yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 03/09/2022 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edilen davalı ... vekili için 8.400,00 TL duruşma vekâlet ücretinin temyiz eden davacıdan alınmasına, diğer temyiz edilen davalı ... vekili duruşmaya katılmadığından lehine duruşma vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, onama harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/11/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.