Logo

1. Hukuk Dairesi2022/479 E. 2023/7633 K.

Yapay Zeka Özeti

Uyuşmazlık: Kadastro çalışmaları sonucu Hazine adına tescil edilen taşınmazlar üzerinde davacının zilyetliğe dayalı tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilip edilmeyeceği uyuşmazlığı.

Gerekçe ve Sonuç: Mahkemece, taşınmazların kadastro tespiti sırasındaki hukuki durumu ve davacının zilyetlik iddiasının dayandığı olguların yeterince araştırılmadığı, ayrıca taşınmazların sit alanı statülerinin tespiti konusunda eksik inceleme yapıldığı gözetilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.

Karar Metni

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

SAYISI : 2021/448 E., 2021/551 K.

HÜKÜM/KARAR : Kabul

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18.02.2021 tarihli 2017/5778 Esas 2021/1366 Karar sayılı kararı ile bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonunda Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davacı vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA

Davacı dava dilekçesinde; Meram ilçesi, ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 115 ada 11 ve 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazların kullanıcısının kendisi olduğu halde doğal sit ve kentsel arkeolojik sit alanında bulunduğu belirtilerek Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazlara zilyet olduğunu ileri sürerek çekişmeli 115 ada 11 parsel sayılı taşınmazda satın alma ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak, 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazda miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tapu kayıtların iptali ile adına tapuya tescilini istemiştir.

II. CEVAP

Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde, davanın reddini savunmuştur.

III. MAHKEME KARARI

Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 06.11.2014 tarihli ve 2013/227 Esas, 2014/679 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, dava dilekçesinde tapu bilgileri yazılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 17.04.2017 tarihli 2015/7551 E- 2017/2454 K. sayılı kararıyla; “Mahkemece iptaline karar verilen tapu kayıtlarının hangi ada ve parsele ait olduğunun açıkça belirtilmediğini, dava dilekçesinde belirtilen taşınmazlar denilmek suretiyle infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmasının isabetsiz olduğu ” belirtilerek karar bozulmuştur.

Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 05.10.2017 tarihli ve 2017/370 Esas, 2017/628 Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 18.02.2021 tarihli 2017/5778 E- 2021/1366 K. sayılı kararıyla; “ Mahkeme kararlarının 6100 sayılı HMK’nın 297 inci maddesi ile Anayasanın 141/3 maddesi gereği gerekçeli olması gerektiğini, somut olayda mahkemece hiçbir somut gerekçe gösterilmeden karar verildiği ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmadığı ” belirtilerek karar bozulmuştur.

Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile, bilirkişi raporuna göre çekişmeli 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazın 1. derece doğal sit alanı içerisinde kaldığı, çekişmeli 115 ada 11 parsel sayılı taşınmazın 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanında yer almadığı, 2863 sayılı Kanun'un 11 inci maddesi uyarınca 420 ada 98 parsel yönünden davanın reddine, diğer taşınmaz yönünden ise mahalli ve taraf tanık anlatımlarına göre çok uzun süreden beri davacıya ait olduğu ve davacı tarafından kullanıldığı gerekçesiyle davanın 115 ada 11 parsel yönünden davanın kabulüne çekişmeli taşınmazın tapu kayının iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar

Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili ve davalı Hazine vekili temyiz talebinde bulunmuştur.

B.Temyiz Nedenleri

Davacı vekili temyiz dilekçesinde özetle, Mahkemece verilen kısmen ret kararının usul ve kanuna aykırı oluğunu, 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazın hem 1. derece doğal sit alanında kaldığının belirtildiğini hem de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11 inci maddesine göre bu yerin zilyetlikle kazanılamayacağının belirtildiğini, Mahkemece taşınmazın 1. derece arkeolojik alanında kaldığı zannedilerek davanın ret edildiğini, yasada aranan şartların gerçekleştiğini, 1. derece doğal sit alanlarının zilyetlikle kazanılabileceğini, önceki kabul kararının gerekçesiz olması nedeniyle Yargıtayca bozulduğunu, Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde önceki karardan farklı olarak davanın kısmen kabulüne karar verildiğini belirterek ve resen görülecek eksiklikler nedeniyle kararın bozulmasını ya da düzeltilerek onanmasını talep etmiştir.

Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle, kısmen kabul kararının usul ve kanuna aykırı olduğunu, incelemenin eksik olduğunu, kanunda aranan şartların gerçekleşmediğini, 5663 sayılı Kanun’un geçici 7 inci maddesinin “……27.07.2004 tarihinden itibaren yapılan Kadastro çalışmaları sonucu zilyetlik şartları oluştuğu halde sit alanlarında kalması nedeni ile Hazine adına tespit ve tescili yapılmış taşınmazlardan 1 ve 2. Derece arkeolojik sit alanları dışında kalan sit alanlarındaki taşınmazların kadastro tutanaklarında zilyet veya hak sahibi olarak belirtilen kişilerin veya mirasçılarının, kanunun yayımı tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde mahalli Maliye kuruluşlarına müracaatları halinde Maliye kuruluşunun talebi ile harca tabi olmadan resen ilgilisi adına tescilleri yapılır.” hükmü gereği davacının dava konusu taşınmazların yasal değişiklik nedeni ile adına tescilinin yapılması için 2008 yılında Milli Emlak Müdürlüğüne başvurduğunu, Milli Emlak Müdürlüğü tarafından işlemlerin devam ettiğini, davacı tarafından sonuç beklenmeden dava açıldığını, yargılama giderlerinden Hazinenin sorumlu olamayacağını belirtilerek ve resen görülecek eksiklikler nedeniyle kararın bozulmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe

1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme

Dava kadastro öncesi nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk

3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 14 üncü maddesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 713/1 inci maddesi, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11 inci maddesi (Değişik ikinci cümle: 22/5/2007-5663/1 md.)

3. Değerlendirme

Konya ili, Meram ilçesi, ... Mahallesinde yapılan kadastro çalışmaları sonucu 115 ada 11 ve 420 ada 98 parsel sayılı sırasıyla 213,40 ve 619,59 metrekare yüz ölçümündeki taşınmazlar beyanlar hanesinde ...’in zilyetliğinde olduğu belirtilerek 115 ada 11 parsel sayılı taşınmazın korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı, 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazın 1.derece doğal sit alanında kaldığı gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir.

Davacı vekilinin 420 ada 98 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları incelendiğinde; Mahkemece taşınmazın 1.derece doğal sit alanında kaldığı belirtilerek ret kararı verilmiş ise de 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 11 inci maddesine göre 1.derece doğal sit alanında kalması taşınmazın zilyetlikle kazanılmasına engel olmadığından ret gerekçesinin belirtilmemiş olması isabetsiz olduğu gibi taşınmazın kadastro tespiti sırasındaki niteliği ve üzerinde korunması gereken kültür varlığı bulunup bulunmadığı hususlarında yapılan araştırma da yetersizdir.

Zira çekişmeli taşınmazın harman yeri vasfında olduğu, ziraat mühendisi, inşaat mühendisi arkeolog ve fen bilirkişinden oluşan bilirkişi kurulu raporuna göre çekişmeli taşınmaz üzerinde Bizans dönemine ait olduğu düşünülen birkaç adet yapı kalıntısı ile orta çağa ait kap kaçak formalarına ait seramik parçalarının bulunması nedeniyle taşınmazın arkeolojik bir özellik taşıdığı belirtilmiş olmasına rağmen bu yapı ve eşyaların korunması gerekli kültür varlığı olup olmadığı açıklanmamıştır. Bu sebeple tek kişilik arkeolog bilirkişi raporu yetersiz kalmıştır.

Ayrıca bir yerin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi tek başına mülkiyetin kazanılması için yeterli değilidir. Davacı taraf lehine kanunda aranan diğer olumlu şartların da gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Keşifte beyanlarına başvurulan tanık ve mahalli bilirkişiler, davacının İstanbul ilinde yaşadığını ve taşınmazlarını icara vererek kullandığını beyan etmişler ancak harman yeri vasfında olan çekişmeli taşınmazın kim tarafından nasıl ve ne zamandır kullandığına ilişkin hususlar açıklanmamış, davacı tarafın kullanıma ara verip vermediği, taşınmazı terk edip etmediği, genel harman yeri mi yoksa özel harman yeri mi olduğu hususları sorulmamış,dosyaya eklenen fotoğraflardan taşınmazın kullanılmadığı üzerinde bir çok kayanın ve taşların olduğu anlaşılmıştır.

Davalı Hazine vekilinin 115 ada 11 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece çekişmeli taşınmaz üzerinde davacı taraf yararına zilyetlikle mülk edinme koşullarının oluştuğu, çekişmeli taşınmazın 1. ve 2. derece arkeolojik sit alanı içerinde kalmadığı belirtilmek suretiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de yapılan araştırma inceleme ve uygulama karar için yeterli bulunmamaktadır.

Çekişmeli taşınmaz 2006 yılında yapılan kadastro tespitinde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 13.05.2005 tarih ve 344 sayılı kararı ile korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı olduğu gerekçesiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Dosya kapsamından dava konusu taşınmazın bulunduğu alanda sit alanlarının statü ve derecelerinin Konya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun 13.05.2005 tarih 344 sayılı kararı, 17.10.2014 tarih 2293 sayılı kararı ve 05.02.2016 tarih 3417 sayılı kararı olmak üzere üç kez değiştiği, hükme esas alınan bilirkişi kurulu tarafından hazırlanan raporda ise çekişmeli taşınmazın statü ve derecesinin Kentsel Arkeolojik sit alanı içerinde kaldığı, 2011 yılında durumunun değişmediği, taşınmaz üzerinde bulunan binanın kültür varlığı olmadığı belirtilmiş, ancak kadastro tutanağında taşınmaz üzerindeki binanın korunması gerekli taşınmaz olduğu belirtilmiş olmasına rağmen aradaki çelişki giderilmemiştir. Bilirkişi tarafından dosyaya harita sunulduğu ancak hangi yıla ait sit haritası ile kadastro paftasının çakıştırıldığı açıklanmadığından denetim yapılamamıştır.

Dava kadastro öncesi sebebe dayalı tapu iptali ve tescil davası olup 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesi kapsamındaki bu tür davalarda uyuşmazlığın tespit tarihi itibarı ile mevcut olan hukuki duruma göre çözümlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple çekişmeli taşınmazın tespit tarihi itibarı ile hangi sit alanında kaldığının belirlenmesi gerekmektedir.

2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu’nun 11'inci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi 30.05.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5663 sayılı Kanunla değiştirilmiş ve buna göre kültür ve tabiat varlıklarını koruma bölge kurullarınca birinci grup olarak tescil ve ilan edilen kültür varlıklarının bulunduğu taşınmazlar ile birinci ve ikinci derece arkeolojik sit alanlarındaki taşınmazların zilyetlik yoluyla iktisap edilemeyeceği hükmü getirilmiş ve bu değişikliğin kadastrosu devam eden taşınmazların sınırlandırma ve tespiti işleri ile devam eden davalarda da uygulanacağı 2863 sayılı Kanun'a eklenen geçici 7 inci maddede belirtilmiştir. Bu yasal düzenlemeler karşısında, çekişmeli taşınmazların sonradan alınan idari kararla sit alanı statü ve derecelerinin değiştirilmiş olmasının, idari

kararların geçmişe dönük hukuki sonuç doğurmasının mümkün olmaması nedeniyle hüküm ifade etmeyeceği açıktır.

Hal böyle olunca; doğru sonuca ulaşabilmek için mahallinde yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen, davada yararı bulunmayan şahıslar arasından belirlenecek 3 kişilik yerel bilirkişiler ile aynı yönteme göre tespit edilecek taraf tanıkları, ziraat bilirkişisi, 3 kişilik arkeolog bilirkişi kurulu ile harita mühendisi bilirkişisi ile teknik bilirkişinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalıdır. Yapılacak keşif sırasında dinlenecek yerel bilirkişi ve taraf tanıklarından çekişmeli 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazın geçmişte ne durumda bulunduğu, kime ait olduğu, kimden nasıl intikal ettiği, kim tarafından ne zamandan beri ne suretle kullanıldığı, genel harman yeri mi yoksa özel harman yeri mi olduğu, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olması halinde imar ve ihyaya konu edilip edilmediği, imar ve ihyaya konu edilmiş ise ihyanın hangi tarihte başlayıp ne zaman sona erdiği, taşınmaz kullanılmıyor ise kullanılmama nedeninin terk iradesine dayalı olup olmadığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, alınacak beyanlara göre tespite aykırı sonuca ulaşılması halinde tespit bilirkişileri taşınmaz başında tanık sıfatıyla dinlenilmeli, varsa beyanlar arasındaki çelişkiler giderilmeye çalışılmalı; zirai bilirkişi kurulundan taşınmazın niteliğini, eğimini, toprak yapısını, bitki örtüsünü, kullanım durumunu belirtir ve daha önce alınan ziraatçı bilirkişi raporunu da irdeler şekilde bilimsel verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı, taşınmazın farklı yön ve açılardan fotoğrafları çektirilmelidir.

Diğer taraftan; 3 kişilik arkeolog bilirkişi kurulu ile harita mühendisi bilirkişisinden tespit tarihi itibarı ile geçerli olan sit haritası ile kadastro paftasının ölçeği eşitlenerek çakıştırılmalı ve çekişmeli taşınmazların hangi alanda kaldığı kesin olarak saptanmalı, çekişmeli 420 ada 98 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapı ve kalıntıların korunması gerekli kültür varlığı olup olmadığı, çekişmeli 115 ada 11 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki bir katlı kargir taş yapının da korunması gerekli kültür varlığı olup olmadığı hususu kesin olarak saptanmalı ve bundan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik incelemeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması isabetsiz olmuştur.

V. KARAR

Açıklanan sebeplerle;

Davacı vekilinin ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Kanun'un geçici 3 üncü maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK'un 428 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,

Davacı tarafından yatırılan peşin harcın istek halinde tarafına iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.12.2023 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

(Muhalif)

-MUHALEFET ŞERHİ-

Davacı tarafından 105 ada 11 parsel ve 420 ada 98 parsel sayılı taşınmazlar dava konusu edilmiştir.

Yapılan yargılama sonunda 11 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın kabulüne, 98 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.

Her ne kadar her iki taşınmaz açısından yapılan araştırma ve incelemenin de yetersiz olduğu gerekçesiyle bozma kararı verilmişse de; üzerinde ev bulunan 115 ada 11 parsel sayılı taşınmazın kentsel arkeolojik sit alanında kaldığı, üzerinde korunması gereken kültür varlığı tespit edilemediği ve zilyetlikle kazanma koşullarının bulunduğu tespit edildiğine göre bu taşınmazın da araştırma bozması kapsamına alınmasının doğru olmadığı kanaatinde olduğumdan 11 parsel sayılı taşınmaz yönünden sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyorum.