"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2021/174 E., 2022/218 K.
HÜKÜM : Asıl ve Birleştirilen Dava Ret
Taraflar arasında birleştirilerek görülen kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesince Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkeme kararı davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
1.Asıl davada davacı dava dilekçesinde; Adıyaman ili ... ilçesi, ... Mahallesi 121 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan yaklaşık 12 dönümlük kısmın kendisine babasından intikal ettiğini, taşınmaz üzerinde yaşları 40-50 olan ağaçlar bulunduğunu, babasıyla birlikte 60-65 yıldır dava konusu taşınmazda zilyetliği olduğunu ileri sürerek Hazine adına tapu kaydının iptali ile kendisi adına tescilini talep etmiştir.
2. Birleştirilen davada davacı dava dilekçesinde; Adıyaman ili ... ilçesi, ... Mahallesi 121 ada 2 parsel sayılı taşınmazda bulunan 9 dönümlük kısmın kendisine babasından intikal ettiğini, babasının 60-65 yıl önce bağ dikmek suretiyle bu alanı imar ihya ettiğini, dava konusu alanlarla ilgili babası adına 1972 tarihli tapu senedi bulunduğunu ileri sürerek Hazine adına tapu kaydının iptali ile adına tescilini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemenin 07.11.2013 tarihli ve 2013/415 Esas, 2013/816 Karar sayılı kararıyla; taşınmazın bulunduğu bölgede kadastro tespitinin kesinleştiği tarih ile dava tarihi arasında 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12/3 üncü maddesinde düzenlenen on yıllık hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 28.03.2014 tarihli ve 2014/1313 E., 2014/3466 K. sayılı kararıyla, "3402 sayılı Kanun'un 12. maddesinin 3. fıkrasında kadastro tutanağı düzenlenip kesinleşen yerlerde on yıllık hak düşürücü sürenin uygulanacağı düzenlenmiştir. Oysa ki, çekişmeli taşınmaz hakkında tutanak düzenlenmemiş, kadastro çalışmaları sırasında tescil harici bırakılmış, 16.10.2000 tarihinde idari yoldan Hazine adına tapuya tescil edilmiştir. Gayrimenkul mevzuatımızda hakkında kadastro tutanağı düzenlenmeyen yerler hakkında kadastro öncesi sebeplere dayanarak dava açma hakkını sınırlayan bir süre de öngörülmemiş olduğuna göre mahkemenin red gerekçesinde isabet bulunmamaktadır. Davacılar dava dilekçelerinde, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanarak istekte bulunmuş, taksim ve intikal şekli hususunda bir açıklama yapmamıştır. Davacı ... mirasbırakanı Hasiçir 1981'de birleştirilen dosya davacısı ... mirasbırakanı .... 2008'de ölmüştür. Mirasbırakanların ölüm tarihlerine göre terekeleri elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli pay veya payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. TMK'nın 702 nci maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, asıl ve birleştirilen dava davacılarının kendi adlarına dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla davacıların elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tek başına tasarrufda bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Davacıların açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından, davaya diğer mirasçıların katılması (olurlarının alınması) veya TMK'nın 640 ncı maddesi uyarınca miras ortaklığına temsilci tayin edilmek suretiyle davaya devam edilmesi mümkün değildir. Hal böyle olunca Mahkemece, davacılardan çekişmeli taşınmazın mirasbırakanlarından taksim, bağış veya satış gibi yollardan biriyle intikal edip etmediği sorulup belirlenmeli, aktif dava ehliyetleri olduğunun anlaşılması halinde işin esasına girilip davalı Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 2000 yılına kadar zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılıp incelenerek sonucuna göre hüküm kurulmaması" gerektiğine değinilmek suretiyle hüküm bozulmuş; davalı Hazine vekilinin karar düzeltme talebi aynı Dairece 10.11.2014 tarihli kararla reddedilmiştir.
B. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 11.01.2018 tarihli ve 2015/1518 E., 2018/11 K. sayılı kararıyla, mahallinde yapılan keşifte davacı tanıklarının beyanları ile davacıların aktif dava ehliyetinin bulunduğunun anlaşıldığı, dava konusu taşınmazlara ilişkin 1954 tarihli hava fotoğrafında herhangi bir kullanımın tespit edilemediği, 1985 tarihli hava fotoğrafında ise fen bilirkişi raporunda (A), (B), (B1), (B2) ve (C) ile gösterilen alanlar dışındaki yerlerde herhangi bir kullanım olmadığının tespit edildiği, davalı Hazine adına oluşan 2000 tarihli tapu kaydına kadar davacılar adına zilyetlikle mülkiyet kazanma koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
C. İkinci Bozma Kararı
1.Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2.Yargıtay (Kapatılan) 16. Hukuk Dairesinin 30.11.2020 tarihli ve 2018/1623 E., 2020/5873 K. sayılı kararıyla, "Mahkemece öncelikle, çekişmeli taşınmaz bölümlerini gösteren, davalı Hazine adına tapu kaydının oluştuğu 2000 yılından 20-25 yıl öncesine ait zaman dilimine ilişkin stereoskopik hava fotoğrafları Harita Genel Müdürlüğünden getirtilip dosya arasına konulduktan sonra, taşınmaz bölümleri başında yaşlı, tarafsız, yöreyi iyi bilen ve davada yararı bulunmayan şahıslar arasından seçilecek yerel bilirkişiler ve taraf tanıkları ile önceki keşfe katılan bilirkişilerden farklı üç kişilik ziraat mühendisi bilirkişi heyeti, jeodezi ve fotogrametri mühendisi bilirkişi kurulu ve fen bilirkişisinin katılımıyla yeniden keşif yapılmalı, yapılacak keşifte dinlenilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan taşınmaz bölümlerinin öncesinin ne olduğu, taşınmaz bölümleri üzerinde zilyetliğin bulunup bulunmadığı, varsa hangi tarihte ve ne zaman başladığı, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kimden kime ve nasıl intikal ettiği, imar-ihya edilip edilmediği, edilmişse imar-ihyanın hangi tarihte tamamlandığı etraflıca sorulup maddi olaylara dayalı olarak açıklattırılmalı, yerel bilirkişi ve tanık sözleri komşu parsel tutanakları ve dayanakları ile denetlenmeli, beyanlar arasındaki çelişkiler gerektiğinde yüzleştirme yapılmak suretiyle giderilmeye çalışılmalı, ziraat mühendisi bilirkişi kurulundan, çekişmeli taşınmaz bölümlerinin niteliğini, kullanım durumunu, imar-ihyaya muhtaç yerlerden olup olmadığını, böyle yerlerden ise imar-ihya edilip edilmediğini önceki tarihli ziraatçi bilirkişi kurulu raporunu da irdeler şekilde tarımsal niteliğini açıklayan, taşınmaz bölümlerinin komşu parsellerle karşılaştırmalı biçimde toprak yapısını, eğimini, bitki desenini, zirai durumunu, üzerinde sürdürülen zilyetlik mevcut ise zilyetliğin şeklini ve süresini bildiren, taşınmaz bölümlerinin değişik yönlerden çekilmiş fotoğrafları ile desteklenmiş, bilimsel esaslara ve maddi verilere dayalı ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınmalı; jeodezi ve fotogrametri mühendisleri kuruluna yukarıda belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ile dosya arasında bulunan hava fotoğrafı üzerinde stereoskop aletiyle incelenmesi yaptırılarak taşınmaz bölümlerinin sınırlarını ve niteliğini, taşınmaz bölümlerinde imar-ihya tamamlanmış ise tamamlandığı tarih ile taşınmaz bölümleri üzerinde sürdürülen zilyetliğin başlangıcını, şeklini ve süresini belirtir şekilde rapor düzenlettirilmeli, fen bilirkişisinden ise, keşfi ve uygulamayı denetlemeye elverişli ayrıntılı rapor ve harita düzenlenmesi istenilmeli ve böylelikle dava konusu taşınmaz bölümleri üzerinde davacılar yararına davalı Hazine adına tapu kaydının oluştuğu tarihe kadar zilyetlikle taşınmaz edinme koşullarının oluşup oluşmadığı yöntemince araştırılıp incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması" gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
D. Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen İkinci Karar
Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla, dava konusu taşınmazlara ilişkin 1954 ve 1985 tarihli hava fotoğraflarında herhangi bir kullanımın görülmediği, ziraat bilirkişi raporunda ise fen bilirkişi raporunun eki krokide bulunan (A), (B), (B1), (B2) ve (C) harfleri ile gösterilen alanlarda keşif tarihinden 45-50 yıl önce imar-ihyanın başladığının tespit edildiği bildirilmiş, Mahkemece fen ve jeodozi bilirkişilerin raporuna itibar edilerek ispat edilemeyen asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1.Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; mahalli bilirkişi ve tanık beyanlarından davacıların dava konusu taşınmazlarda zilyetliği bulunduğunun açık olduğunu, jeodozi ve fotogrametri mühendislerinden alınan raporun bilimsel gerçeklikten uzak bulunduğunu, bozma kararı öncesi alınan bilirkişi raporuyla çeliştiğini, taşınmazlarda bulunan eski bağ çubuklarının davacıların zilyetliğini ortaya koyduğunu ileri sürerek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
2. Davalı Hazine vekili temyiz dilekçesinde özetle; Mahkemece, dava konusu taşınmazların keşfen tespit edilen değerleri üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu belirterek Mahkeme kararının bozulmasını talep etmiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava, kadastro öncesi hukuki nedene dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
Türk Medeni Kanunu’nun 713 üncü ve Kadastro Kanunu’nun 14 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
1. Temyiz olunan nihai kararların bozulması, 6100 sayılı HMK'nın geçici 3/2 nci maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un uygulanacağı davalar yönünden HUMK'un 428 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
2. Mahkemesince 07.11.2013 tarihli ilk kararda davalı taraf lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmiş, bu karar davalı Hazine tarafından temyiz edilmemiştir. Mahkemece verilen ilk hükmün temyiz edilmemesi hâlinde, hükmü temyiz etmeyen taraf yönünden karar kesinleşmiş olur. Kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı kararı). Davalı Hazine, lehine hükmedilen maktu vekalet ücretini temyiz etmediğinden, bu kısım davacılar lehine usuli kazanılmış hak teşkil etmektedir.
3. Temyizen incelenen Mahkeme kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacılar vekili ve davalı Hazine vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan kararın ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden asıl ve birleştirilen davaların davacılarına ayrı ayrı yükletilmesine,
Temyiz eden davalı Hazine harçtan muaf olduğundan, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dosyanın Mahkemesine gönderilmesine,
Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
04.12.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.