"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tapu iptali ve terkin istemli dava sonunda Tekkeköy (kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 20.01.2011 tarihli ve 20.12.2018 tarihli (ek karar) ve 2010/313 Esas, 2011/25 Karar sayılı karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı Hazine dava dilekçesinde, davalı adına kayıtlı olan 3715 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi kapsamında kaldığını ileri sürerek tapu kaydının iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
II. CEVAP
Davalı, zamanaşımının geçtiğini, taşınmazı bedelini ödeyerek Özelleştirme İdaresi Başkanlığından satın aldığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
III. MAHKEME KARARI
Mahkemece, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
IV. TEMYİZ
1.Temyiz Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
2. Onama Kararı
Dairenin 10.06.2010 tarihli ve 2010/5913 Esas, 2010/6703 Karar sayılı karar ile Mahkeme kararının onanmasına karar verilmiştir.
3. Karar Düzeltme Yoluna Başvuranlar
Yukarıda belirtilen karara karşı süresi içinde davacı tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur.
4. Bozma Kararı
Dairenin 04.10.2010 tarihli ve 2010/9498 Esas, 2010/9847 Karar sayılı kararı ile “…Somut olayda, kadastronun kesinleşmesinden itibaren dava tarihine kadar 10 yıllık sürenin geçtiği açıktır. Bilindiği üzere; 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde öngörülen süre hak düşürücü süre olup kamu düzeni ile ilgilidir ve Mahkemece davanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekli olumsuz dava şartlarındandır. Özellikle, bu hususlar gözetilerek davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. O halde, davacı Hazine vekilinin diğer temyiz itirazı yerinde değildir, reddine, …Yerinde uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile keşif yapılarak taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalıp kalmadığının saptanması ve oluşacak duruma göre yargılama giderlerinin hüküm altına alınması gerekirken, değinilen husus göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle karar düzeltme isteğinin kabulüyle Dairenin onama kararının kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
5. Mahkemesince Bozma Kararına Uyularak Verilen Karar
Mahkemenin 20.01.2010 tarihli ve 2010/313 Esas, 2011/25 Karar sayılı kararı ile verilen hükmün tapu iptal ve terkine ilişkin kısımları bozma dışında bırakılarak kesinleştiğinden yeniden hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş, kararın davacı tarafından temyizi üzerine 20.12.2018 tarihli ek karar ile dosyanın 2012 yılında imha edildiği ve elde fiziki dosya bulunmadığı gibi sistem üzerinde yapılan araştırmada da sadece tensip zaptı, duruşma zaptı, bozma kararı ve gerekçeli kararın sistemde mevcut olduğu ve başkaca bir evrakın bulunmadığı, bu hali ile elde mevcut olmayan bir dosyanın temyizinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiş, ek kararın temyizi üzerine Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 11.03.2021 tarihli ve 2019/1704 Esas, 2021/2233 Karar sayılı kararı ile ek kararın kaldırılmasına ve usulünce ihya işlemlerinin yapılması için dosyanın Mahkemesine geri çevrilmesine karar verilmiş, Mahkemece ihya işlemi tamamlanarak dosya gönderilmiştir.
6. Bozma Kararı Sonrası Mahkeme Kararına Karşı Temyiz Yoluna Başvuranlar
Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı temyiz isteminde bulunmuşlardır.
7. Temyiz Nedenleri
Davacı temyiz dilekçesinde özetle, hatalı ve eksik inceleme sonucunda karar verildiğini, kıyıların özel mülke konu olmasının mümkün olmadığını, yetersiz bilirkişi raporları ile hüküm kurulduğunu, kararın sair yönleriyle de hatalı olduğunu ileri sürerek kararın bozulmasını istemiştir.
8. Gerekçe
8.1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, 3621 sayılı Kıyı Kanunu uyarınca tapu iptali ile terkini istemine ilişkindir.
8.2. İlgili Hukuk
8.2.1. Anayasa'nın 43. ve 3621 sayılı Kıyı Yasası'nın 5 inci maddesine göre kıyılar; Devlet'in hüküm ve tasarrufu altındadır, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmakta, öncelikle kamu yararı gözetilir. 4 üncü madde hükmüne göre Kıyı çizgisi: Deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgi, Kıyı kenar çizgisi: Kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturulduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınır, kıyı ise: kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alandır. TMK'nin 999 uncu maddesine göre de; özel mülkiyete tâbi olmayan ve kamunun yararlanmasına ayrılan taşınmazlar, bunlara ilişkin tescili gerekli bir aynî hakkın kurulması söz konusu olmadıkça kütüğe kaydolunmaz, tapuya kayıtlı bir taşınmaz, kayda tâbi olmayan bir taşınmaza dönüşürse, tapu sicilinden çıkarılır.
8.2.2. Uyuşmazlığın bu niteliğine göre, öncelikle yöntemince kıyı-kenar çizgisinin belirlenmesi ve zemine uygulanması gerekir. Bu doğrultuda, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde idarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunup bulunmadığı Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü'nden sorularak belirlenmelidir. İdarece oluşturulmuş ve kesinleşmiş kıyı kenar çizgisi var ise, buna ilişkin karar ve dayanağı olan belgeleri ile kroki ve haritasının birlikte getirtilip dosya arasına konulması, mahallinde yerel ve teknik bilirkişi ile harita mühendisi aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulanması, çekişme konusu taşınmazın yeri belirlenip harita üzerine işaretletilmesi gerekir.
8.2.3. İdarece oluşturulmuş kıyı kenar çizgisinin bulunmaması yahut idari yargı yerinde iptal edilmiş veya oluşturulan harita 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kabul edilen ilkeye göre ilgililerine tebliğ edilerek kesinleştirilmemiş ve davalının itirazına uğramışsa; adli yargı mahkemesince, 3621 sayılı Kıyı Kanunu'nun 4 üncü maddesindeki tanımlamalar dikkate alınarak, aynı Kanun'un 5 inci ve 9 uncu maddeleri ile 13.03.1972 tarihli ve 7/4 sayılı, 28.11.1997 tarihli ve 5/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları göz önünde tutularak, Kanun'un 9/2 maddesinde belirtilen bilirkişi kurulu aracılığıyla, keşif yapılarak açıklanan kural ve yöntemler doğrultusunda kıyı kenar çizgisi oluşturulmalıdır. Mahkeme aracılığıyla bu çalışma yapılırken, varsa idarenin önceden kıyı kenar çizgisi oluşturmak için yaptığı saptamalar ve bu konuda kurulan komisyonun çalışmalarının ortaya çıkardığı bilimsel değerlerin bulunduğu da göz ardı edilmemelidir.
8.2.4. İdarenin kıyı kenar çizgisi çalışmalarında, o yere ilişkin kamu görevlilerince önceden oluşturulmuş komisyon çalışmalarını içerir kayıt ve belgeler getirtilmeli, bunlardaki verilerle, Mahkemece kıyı kenar çizgisi oluşturmak için bilirkişilerce yapılan çalışmalarda elde edilen veri ve bulguların örtüşmemesi durumunda, bunun nedenleri hakkında bilirkişilerden bilimsel gerekçelere ve maddi bulgulara dayalı, doyurucu ve denetime açık ek rapor alınmalıdır. Başka bir anlatımla, eldeki uyuşmazlıkta idari saptamalardan takdiri delil olarak yararlanılması zorunludur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.06.2003 tarihli ve 97/110 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yapılacak bu araştırmalarla, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisinin hangi tarafında kaldığı duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlendikten sonra, oluşacak durum, dosya içeriği, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan diğer tüm deliller birlikte tartışılıp değerlendirilerek, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi gerekir.
8.3. Değerlendirme
Dairenin (IV/4.) numaralı paragrafta belirtilen hükmüne uyulan bozma kararında gösterildiği şekilde işlem yapılarak verilen kararda, işin esasının Dairenin (IV/2.) numaralı paragrafta belirtildiği şekilde onandığı, karar düzeltme ile yalnızca yargılama giderleri yönünden mahkeme hükmünün bozulduğu ve işin esasının kesinleştiği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, 492 sayılı Harçlar Kanunu'nun değişik 13 üncü maddesinin j bendi gereğince Hazine'den harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.12.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.